Mesajı Okuyun
Old 16-03-2008, 12:51   #5
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

Uzunca bir "ara"dan sonra beşinci örnek:

http://www.cumhuriyet.com/cudergi/m/d09.html


Düşlerde yaşatmak...

Adnan Binyazar

Paul Auster’in “Brooklyn Çılgınlıkları”

adlı romanı oldukça ilginç. Yazar (anlatıcı), bir öğrenciyle tartışır. Öğrenci, yazarların yaşamlarında, sonu gelmez karışıklıklar görüldüğünü ileri sürer:



Edebiyat âleminin devlerine, yarı-devlerine baktığımızda her türlü cinsel, siyasal eğilimde olan, en yüce idealizmden en aşağılık alçaklıklara kadar her türlü insan davranışını gösteren yazarlarla karşılaşılırmış. ”




Bizde ayrıca, cinselliği sulandıran birçok yazar, medyatik sayılarak toplumda değer de buluyor.



***



Öğrenci, yazarlarla ilgili şu gerçeklere de değiniyor:


Kafka ilk hikâyesini bir gecede, Stendhal “Parma Manastırı ”nı kırk dokuz günde, Melville “Moby Dick ”i on altı ayda, Flaubert “Madam Bovary ”yi beş yılda yazmış; Musil “Niteliksiz Adam

”a on sekiz yılını vermiş, kitabı tamamlayamadan ölmüştür.



Milton kördür, Cervantes’in tek kolu yoktur.



Homeros’la Borges’in kör olduğunu da ben ekleyeyim...



Marlowe yirmi dokuzunda, George Büchner yirmi üçünde, Lord Byron otuz altısında, Emily Bronte otuzunda, Charlotte Bronte otuz dokuzunda, Shelley otuzuna basmasına bir ay kala; Leopardi, García Lorca ve Apollinaire’in üçü de otuz sekizinde, Paskal otuz dokuzunda, Heinrich von Kleist otuz dördünde -sevgilisiyle birlikte intihar ederek- ölüyor.



Yazarlar da bizim içimizden çıkıyor. Doğal olarak, insanın hallerinden izler taşıyacaklardır. Ama öyle yanları da vardır ki, o, kimsede yoktur. Bu da, Kafka’yla küçük kız arasında geçen olayda olduğu gibi, yansısını yazılanlarda buluyor.



***


Öğrenci, Kafka’nın nasıl bir yazar, nasıl bir insan olduğunu anlatmak için onun “Oyuncak Bebek” adlı öyküsünü örnek verir.




Kafka, ölmeden önceki son yılında Berlin’de yaşamaktadır. Bir gün, parkta hıçkıra hıçkıra ağlayan bir küçük kızla karşılaşır. Çocuk, bebeğini kaybettiği için ağlamaktadır. Kafka oracıkta bir öykü uydurup, ‘Bebeğin seyahate çıktı’ der. Kız, ‘Nerden biliyorsun’ diye sorar. Kafka, ‘Çünkü bana mektup yazdı’ deyince, ‘Mektup yanında mı’ diye sorar kız. Öyle bir mektup yoktur. Kafka, mektubu ertesi gün getireceğini söyler. Eve dönünce kızın mektubunu yazmaya koyulur.


Mektupları şöyle yorumluyor öğrenci: “Kafka küçük kızı kandırmak üzere yazmamaktadır. Güzel ve inandırıcı bir yalan uydurabilirse, çocuğun kaybettiği bebeğin yerini bir başka gerçekle doldurabilecektir

.”



Kafka üç hafta boyunca parka gidip yazdığı mektupları kıza okur. Mektubun son satırında, bebek, arkadaşına veda eder. Mektuplar, küçük kıza bir öykü kazandırarak, ona bebeğini unutturmuştur.



Tartışma, öğrencinin şu yargısıyla noktalanır:



Kızın bir hikâyesi vardır artık ve insan bir hikâyenin içinde, bir hayal dünyasında yaşayabilecek kadar şanslıysa, gerçek dünyanın acıları sona erer .”



Söz süprüntüleriyle şişirilmiş onca roman yerine Kafka’nın bu öyküsünü kim okumak istemez?.. l




Binyazar@gmail.com