Mesajı Okuyun
Old 26-03-2011, 19:19   #14
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan fatih_06
Belki bizlerden hakim olan arkadaşlar hukuk adına güzelliklere imza atarlar ve yargıtay kararlarına değil, vicdan ve kanunlara göre karar verebilirler. Ama sanmıyorum. Hakimlerin değerlendirilme sistemi değişmediği sürece, her hakim buna ayak uyduracaktır.
Hakimlerin Yargıtay kararlarına "uyma eğilimini" eleştirirken, tersine bir durumun yaratacağı sakıncaları da düşünmek gerek.

Neticede "kanun bir"dir ama kanunun yorumu sadece kişiden kişiye değil, hukukçudan hukukçuya bile değişir. Eğer bu yorumları adaletin en tepe noktasında bir elde toplamazsanız, aynı olay için her mahkemede değişik bir karar vereceksiniz demektir ve bunun ne derece adaletli olduğu ve vatandaşın bunu nasıl değerlendireceği de ayrıca tartışılır.

Hakimlerin Yargıtayın yerleşik kararlarına uymalarının beklenmesi, kişiden kişiye değişmeyen, her olayda aynı nitelikte olacak tek tip kararların verilmesini sağlar. Bu zorunluluğu gevşettikçe bu defa hakimden hakime değişecek birbirine zıt kararlarla karşılaşacaksınız demektir. Bu iki uç arasında dengeyi kurmak kolay değil ve açıkçası ibreyi bir yana doğru kaydırmak gerekiyorsa (en uç olmasa bile) "Yargıtay" yönüne doğru kaydırmanın daha uygun olduğuna da ben kendi adıma inanıyorum.

Neticede evet Yargıtayın yerleşik kararları ve yorumları da yanlış olabilir, ki böyle pekçok kararla hergün karşılaşıyoruz ancak en azından bu yanlışı yapan bu alanda çok tecrübeli, hergün aynı tip olayın yüzlerce örneğini inceleyen ve başarıları nedeniyle bu makama gelmiş 6 yargıç. Bu yanlış yorumu, Türkiye'deki her yargıcın kendi inisiyatifleri ile yapmaları yerine, Yargıtay Dairesi'nin yapmasını kendi adıma tercih ederim.

Meslek hayatımda adaletsiz olduğuna inandığım ve yanlış bulduğum belki yüzlerce karar gördüm ama bunlarında arasında belki de beni en çok etkileyen fotokopi kağıdı gibi tıpa tıp aynı 2 davanın birinin esastan kabul edilip, diğerinin esastan reddedildiği bir davaydı. Sadece konuları, delilleri, dilekçeleri, savunmaları vs. değil, tarafları dahi aynı bu iki davada böyle bir kararın çıkmasının tek nedeni ise, bir kararın bir Yargıtay Dairesine, diğerinin diğer Yargıtay Dairesine gitmesi ve bu iki dairenin konunun hukuki değerlendirilmesiyle ilgili birbirine zıt hukuki görüşlere sahip olmasıydı. Bu durumun "hakim özgürlüğü" kapsamında, her alt mahkemede yaşanması durumunda adaletin düşeceği kaosu düşünemiyorum.

Yargı kanunları yorumlayan bir konumdadır ve bu yorumların ortak bir süzgeçten geçip belirli bir noktada toplanması adalete hizmet eden bir uygulamadır inancındayım. Mevcut yargı yapılanması içinde bu süzgeç görevini Yargıtay'ın yapması ise kaçınılmazdır. Her davanın gözden geçirildiği en tepedeki makamın elinden büyük süzgeci alıp, her hakimin eline küçük bir çay demliği süzgeci verirsek neler olabileceğini bence iki kez düşünmek gerekiyor.

Not: Zırt pırt kapatılan (=Türkiye'den erişim engeli konulan) bir sürü internet sitesi esasen tam "hakim özgürlüğünün" sonucu. Yurtdışı sitelere erişim kararları sulh ceza hakimlerince verildiği ve Yargıtay süzgecinden geçmediği için bu kararlarda hiçbir standartizasyon yok ve bir hakimin kapatma kararı vermediği bir siteyi, yan odadaki hakim kapatabiliyor veya X sitesi kapatılıyorken, onunla aynı içeriğe sahip Y sitesi kapatılmayabiliyor. İnternet sitelerinin erişim engeli ile ilgili adaletin içinde bulunduğu kaos neden yargıda bir ortak akla ihtiyaç olduğunun da bence en güzel örneği.