Mesajı Okuyun
Old 04-09-2007, 22:05   #51
AV.ZAFER TUNCA

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan SINIRSIZ
Bir avukat olarak üçkağıtçı da olsa katil de olsa bir kişiyi mahkum ettirebilmeniz için asıl koşul bu kişinin sizin müvekkiliniz olmamasıdır. Mutlak savunmaya inanmıyorsanız savunmazsınız. fakat müvekkilinizin aleyhine bir savunma yapamazsınız. Böyle bir olaya yargılama tarihinde rastlanmışmıdır bilmiyorum. müvekkiliniz aleyhine dosyada hiç bir kanıt yok,ayrıca adam suçu inkar ediyor ve Siz O'nun avukatı olarak O'nun bu suçu işlediğini açıklıyorsunuz. Müvekkiliniz bu halde size iftiradan suç duyurusunda bulunabilir. ayrıca baroya da şikayet edebilir. Örneğin parasını ödeyemediğim için bana böyle bir iftira atıyor ben masumum diyebilir. Ya da ben bunları yazmamalıyım bilemiyorum. yanlış mı anladım acaba? 'böyle bir müvekkil bana gelsin diye dua ederdim' derken 'müvekkilimi ele verirdim' demek istemiş olamazsınız heralde.
Ayrıca benim gönlüm hukukun oyuncak olmasını istemediği kadar iyilerin ve masumların hilelerine alet olmasını da istemez. Şu dünyada masum ve iyinin kim olduğu nerden belli ki hem?
bir kişiyi mahkum ettirebilmek için o kişinin bizim "müvekkilimiz olmaması" kesinlikle gerekli değildir. eğer öyle olsaydı, başarısız avukat olmazdı öyle değil mi? sonuna kadar haklı olduğu halde davasını sırf avukatının iş bilmezliği yüzünden kaybeden onca insan avukatı tarafından mahkum ettirilmiş olmuyor mu?
mutlak savunmaya inanmamak demek, benim için, kişinin suçlu olduğu noktalardan bile hukuki boşluklar ya da hilelerle beraatini sonuçlamamak demektir. mesela, suçlu olduğu uzun bir yargılama sonucunda tam olarak kanıtlanan bir sanığın dosyasını, suçlu olduğu halde, zamanaşımından düşsün diye temyiz etmeyi uygun bulmam. usuli bir haktır diyebilirsiniz, ancak açıkça kötüye kullanım varsa siz hala hakkımdır diyemezsiniz. hukuk bunu korumaz. belki uygulamada dersiniz ama vicdanınıza sığdıramazsınız bunu. işte bu yüzden de mutlak savunmaya inanmamak demek savunmamak demek değildir.
bununla birlikte, farazi olayımızda, sanığın mahkum edilmesini sağlamak demek, mahkeme huzurunda, "bana itiraf etti o yapmış" demek değildir. dosyaya lehe olabilecek bir kaç delil koyar, birkaç tanık getirirsiniz, arada öyle çelişkiler ve öyle noktalar ortaya çıkar ki, adalet terazisinin kefeleri yer değiştirir ve kimsede ne olduğunu anlamaz.dünyada en tehlikeli yaratık, hukuku iyi bilen insandır unutmayın savunma tarihinde sanığın suçlu olduğunu açıklayan müdafi görülmüştür. hem de yakın bir zamanda böyle bir olay olduğunu duymuştum. avukat lehe olacak diye mahkeme huzurunda, suçu kendisine itiraf ettiğini beyan etmişti. nerde olduğunu çıkartamıyorum ama olmuştubunun yanında Al pachino' nun da savunma avukatı olarak müvekkili olan ve yargılanan bir hakimin suçunu mükemmel bir savunma sonucunda açıkça ifşa ettiği ve duruşmadan tutuklanarak ayrıldığı bir film vardı: "justice for all". izlemenizi tavsiye ederim. tabii ben bunu da yapmayı öğütlememiştim
son cümleleriniz içinse şunları söyleyebilirim:
"masumların hileleri"nden kastım, suçluluların hukukun boşluklarını kullanmasında, masumların bu boşlukları tıkayacak yollarını maruz görmekti. halen aynı düşüncemde ısrar ediyorum. toplumlardaki tüm mekanizmalar suçu önlemek için ve masumları korumak için geliştirilmiştir. bunu her yorumda dikkate almamız gerekir. bence bizde ki en büyük problem, herşeyi olduğu gibi görmeye alışmak, sorgulamamak ve amacına inemeden sığı kalmaktır. bir kanunu uygularken; bir hükmü yorumlarken, aynı bir sanatçının çaldığı enstrümana can vermesi gibi ruhuna inerek işlemeliyiz. bu neden burda var, hangi kapıyı açıyor, hangisini kilitlemeye çalışıyor demeliyiz. hiçbir ceza hukuku ilkesi ve normu suçluların daha fazla masumu incitmesi için konulmamıştır, konulmamalıdır. bu yüzden suçluların masumları, masumların silahıyla vurmasına ben izin veremeyeceğimi düşünüyorum.
son olarak, şu dünyada masum ve iyinin kim olduğu nerden belli ki demişsiniz bunu diyorsanız, benim savunacak suçlularım yokken, sizin savunacak hiçbir şeyiniz kalmıyor. bilmediğinizi savunamazsınız bence. siz bilmiyorken savunmayı doğru buluyorsunuz. bir de inanmıyorsunuz. inanmadığınızı da savunmaya kalkacaksınız hayatta mutlak olan bazı şeylerin varlığına inanmamak demek, hayatın sallantıdan ve belirsizlikten öte gidememesi demektir. bir avukat düşünün: müvekkiliniz haklı mı? bilmiyorum. suçlu mu? bilmiyorum. iyi mi? bilmiyorum. Peki neyi savunuyorsunuz? "Hayatta tek bir bildiğim var o da hiçbir şey bilmediğimdir" i mi uzun yazıyı bir tebessümle bitireyim istedim. umarım kızmazsınız
saygılarımla