Mesajı Okuyun
Old 08-12-2007, 21:21   #30
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Büyüklerimin çoğu ben yeterince büyümeden öldüğünden, ölüm acısı nedir pek bilemedim. İlkokuldayken önce anneannemi, sonra büyükanneannemi kaybetmiştik, annem ağlarken ben de ağlıyordum ama, benim ağlamam onun yaşadığı acıyı paylaşıyor olmaktan değil, onun ağlıyor olmasına üzülmekten kaynaklanıyordu. İçin için de düşünürdüm, onları yeterince görüp tanımamış olduğum için mi annem gibi hissedemiyorum diye. Çok şükür, o yaşımdan bu yaşıma dek, soyağacımdan bir kayıp daha verilmedi ve ben, katıldığım bilumum cenazelerde, ölen için neden ağlandığını anlamakta zorlanmaya devam ettim. Acı ölüm nedeniyle değil de, kayıp nedeniyle yaşanıyor herhalde sonucuna varır gibi oldum. "Yaşarken bir daha göremeyecek olmak" kabullenilmesi zor bir kavramdı doğrusu.

Derken bir tarihte, bir dostumuzun ölüm haberini aldık. O zaman, küçüklüğümde , onları seviyor da olduğum halde, anneannem ve büyükanneannem için içtenlikle dökülemeyen gözyaşının, nasıl kendiliğinden dökülüverdiğini yine kendimde deneyimledim. "Hayır, o ölemez" diyerek hastaneye giderken buldum kendimi. Yol boyunca, kesinlikle haber yanlış, bu mümkün değil demeye devam ettim. Hastaneye yaklaşırken, hala içeriye gireceğimi ve bir yanlışlık olduğunu söyleyeceklerini umut ediyordum. Hastane girişinde o aracı görene dek de inancım devam etti. Bir dostunuzun/yakınınızın ölümüne üzülmek, ne demek, sanki biraz daha anlar gibi oldum. Küçüklükte yaklaştığım nedene yakındı, görmeye alışmışken, bir daha görememek... Yokluğunu kabullenememek.

Yaş ilerledikçe katıldığımız cenaze törenleri sayısı da doğru orantılı olarak artıyor. Ölüm, küçüklükten beri sahip olarak yaşadığımız bir bilgi ancak, büyüdükçe yakınlaştığı hissi sanki anlam kazanıyor ve mezarlık ziyaretlerinde, yahut camilerde, musalla taşının üzerinde bir gün kendi bedeninizin uzanacağını ve hala yaşayanlarca size dua edilip, gözyaşı döküleceğini düşünmeye başlıyorsunuz ve bir anda yaşadığınız hayat anlamsızlaşıyor. Cami veya mezarlıkları terkettiğiniz andan itibaren de, yaşam yeniden gündelik ayrıntılarıyla karşınıza dikilmekte gecikmeyip, ölüm fikrini hafızanızdan siliyor.

Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp, yarın ölecekmiş gibi hazır olmak. Kim demişse, doğru söylemiş...