Mesajı Okuyun
Old 16-06-2020, 23:04   #11
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan Güncelleme

Yukarıdaki yazımda "Vekalet görevinin kötüye kullanılmasından doğan tazminat davasının TBK.m. 147'ye göre 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu , zamanaşımının başlangıcının vekalet sözleşmesinin sona erdiği veya vekilin satış parasını ödeyerek hesap verdiği tarihtten başlayacağını" yazmıştım.

Bu görüşüm. örnek olarak aşağıda yayınladığım Yargıtay 13.HD si ile HGK.kararları ile uyumlu bir görüştür.

Buna karşın, sonradan "vekalet görevinin kötüye kullanılmasından doğan tazminat davalarında da , aynı nedenle açılan tapu iptali ve tescil davalarında olduğu gibi , zamanaşımın uygulama yeri bulunmadığına dair" 1.HD.sin kararlarına rastladım.

Her iki uygulama ile ilgili örnek kararlara aşağıda yer veriyorum.

Yargıtay Daireleri iş bölümü esaslarına göre; Vekalet görevinin kötüye kullanılmasından doğan tapu iptali ve tescil davlarına 1.HD. tazminat davalarına ise 13.HD. bakmaktadır. "Tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat " davaları ise 1.HD.since incelenmektedir.

Bilgilerinize sunarım.

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2017/9168
K. 2019/5948
T. 8.5.2019

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Davacı, 21.10.2007 tarihinde geçirdiği trafik kazasında ağır şekilde yaralandığını, davalıya sigorta şirketine başvurması ve bu işlemlerin takibi için vekalet verdiğini, ancak davalının tahsil ettiği paranın bir kısmını ödemediğini, yaptığı araştırmalar sonucunda ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/109 esas sayılı dosyası ile sigorta şirketine yönelik açılan davada avukatın karşı tarafla uzlaştığını ve uzlaşma neticesinde adına çıkartılan sahte belgelerle dolandırıldığını, paranın sigorta şirketi tarafından ödendiğini öğrendiğini, davalının kendisine ibraname imzalattırdığını, bu evrakın ne olduğunu sorduğunda paranın sigortadan adına gelmesi için yapılan bir işlem olduğunu söylediğini, sigorta şirketine sorduğunda paranın adına açtırılan ... şubesine yatırıldığı şeklinde cevap aldığını, bankadan ise hesaptaki paraların başka şirket hesaplarına aktarıldığı, kişisel verilerinin bankaya verildiğini öğrendiğini, bunun üzerine 10.5.2012 tarihinde davalıyı azlettiğini ve davalı hakkında savcılığa şikayette bulunduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL'nin hakkın doğumu tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, vekaletin kötüye kullanılması nedenine dayalı tazminat talebine ilişkindir. Davacı, verdiği vekalete istinaden davalının tahsil ettiği paranın kendisine ödenmediğini iddia ederek eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, davacının olayı öğrendiği tarih ile dava tarihi arasında TBK'nın 39. maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İleri sürülüş şekli ve dayanılan olgular çerçevesinde, davacının bu davadaki alacak isteminin, vekilin hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranması hukuksal nedenine dayandırıldığı açıktır. Gerçekten de vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. Başka bir ifade ile, müvekkilin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, müvekkilin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür. (TBK. 508. madde) Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler öncelikle dahildir.
Vekilin hesap verme borcu, vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. Vekilin aldıklarını geri verme borcunda muacceliyet, vekilin hesap vermesi veya sözleşme ilişkisinin bitmesi ile başlar. (Hukuk Genel Kurulunun 2011 tarih ve 2011/13-161 esas ve 2011/276 karar sayılı ilamı da bu yöndedir.)Somut olayda, davacı davalı vekili 10.5.2012 tarihinde azlettiği göre davanın açıldığı tarih itibariyle yeni T.B.K. 147/5.maddelerindeki 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, HUMK'nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/3719
K. 2019/4356
T. 4.7.2019

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, sahip olduğu taşınmazla ilgili elektrik, su, vergi gibi işlemlerin takibi için davalıyı 18.06.2003 tarihli vekaletname ile vekil tayin ettiğini, davalının ise vekalet görevini kötüye kullanarak maliki olduğu dava konusu 162 ada 15 Sayılı parseldeki 15 no'lu bağımsız bölümü dava dışı kişiye sattığını, vekaletnamede satış yetkisinin de olduğunu sonradan öğrendiğini, satış nedeniyle kendisine herhangi bir bedel ödenmediğini, haberi ve izni olmadan satışın yapıldığını, Alman vatandaşı olması ve yurt dışında da ikamet etmesi nedeniyle davalının kendisini oyaladığını ileri sürerek, çekişmeli bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescilini, mümkün olmazsa şimdilik 60.000,00 TL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, iddiaların haksız ve yersiz olduğunu, dava konusu taşınmazın satışı konusunda davacı ve yeni...'nın anlaştığını, 45.000,00 TL satış bedelini davacının elden aldığını, davacının yurt dışına çıkması gerektiğinden dolayı devri yapabilmesi için kendisini vekil tayin ettiğini, anlaşmaya uygun taşınmazı ...'ya devrettiğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tapu kayıt maliki aleyhine açılan bir dava bulunmadığından tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, dava konusu bağımsız bölümün satış bedelinin ödendiğinin davalı tarafından ispat edilemediği, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gerekçesiyle tazminat isteğinin kabulüyle 45.000,00 TL'nin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.06.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat gelmedi, diğer temyiz eden vekili Avukat ...geldi, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, tapu iptal ve tescil istekli davaların tapu kayıt malikine karşı açılması gerektiği, eldeki davada kayıt maliki ...'ya husumet yöneltilmediği gözetilerek iptal ve tescil isteğinin reddedilmesi doğru olduğu gibi, davacı taraf davalının vekalet görevini kötüye kullanarak çekişmeli bağımsız bölümü dava dışı kişiye temlik ettiğini, zararlandırıldığını, taşınmazın kötüniyetle üçüncü kişiye geçtiğini ileri sürerek iptal ve tescil, olmazsa bedele hükmedilmesini istediği, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı davalarda zamanaşımı süresinin bulunmadığı, iptal ve tescil isteğinin kayıt malikinin davalı olarak gösterilmemesi nedeniyle dinlenemediği, eldeki davada vekil eden ile vekil arasındaki vekalet sözleşmesinden kaynaklanan bir talebin mevcut olmadığı, bir başka söylemle iç temsilden kaynaklanan istekte bulunulmadığı, aksine vekalet sözleşmesi ile vekil kıldığı davalının vekalet görevini kötüye kullandığı iddiasının ileri sürüldüğü, somut olayda zamanaşımının uygulama yeri olmadığı gözetilerek bedele hükmedilmesi de yerindedir. Taraf vekillerinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davacı vekili için 2.037 TL. duruşma vekâlet ücretinin duruşmaya gelmeyen karşı temyiz eden davalıdan alınmasına, aşağıda yazılı 16.70 TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan, 2.304.95 TL. bakiye onama harcının da davalıdan alınmasına, 04/07/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY
Davacı, çekişme konusu taşınmazın elektirik, su, vergi ve diğer işlemlerini yapması için davalıyı vekil tayin ettiğini, ancak davalının taşınmazı dava dışı kişiye aktardığını öğrendiğini ileri sürüp tapu iptali- tescil mümkün olmaması halinde bedel istemiştir.
Davalı 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iptal- tescil isteğinin reddine, bedel isteğinin kabulüne karar verilmiş, karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere, tapu iptali tescil istekli davalar kayıt maliki ya da malikleri aleyhine açılır. Eldeki davada kayıt malikine dava yöneltilmemiş, vekil davalı olarak gösterilmiştir. Bu nedenle iptal-tescil isteğinin reddedilmesi doğrudur. Davacının temyiz itirazı yerinde görülmediğinden reddine.
Davalının temyiz itirazına gelince;
Davacının 18.06.2003 tarihinde ... Noterliğinde çekişme konusu taşınmazın satış yetkisini de içerir biçimde davalıyı vekil tayin ettiği, davalının davacıya ait 162 ada 15 numaralı parseldeki 10/160 arsa paylı 15 numaralı meskeni 01.11.2007 tarihinde dava dışı kişiye satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir.
Davacı ile davalı arasındaki ilişki vekalet sözleşmesine dayanmaktadır. Vekil eden dolaysız temsil yolu ile kendi namı ve hesabına alınanların teslimine ilişkin şahsi nitelikteki hakkını TBK'nun 147/5 (818 Sayılı BK'nun 126/4) maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde kullanmalıdır. TBK'nun 149 ( 818 Sayılı BK'nun 128) maddelerine göre de zamanaşımı alacağın muaccel olması ile başlar.
Somut olayda davacının alacağı, davalının taşınmaz bedelini aldığı ve zimmetine geçirdiği tarihte bir başka ifadeyle satış tarihinde muaccel hale gelmiştir. Dava tarihi itibariyle 5 yıllık zamanaşımının dolduğu açıktır
.
Tüm bu nedenlerle davanın tümden reddedilmesi için hükmün bozulması düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun onama görüşüne katılamıyoruz.