Mesajı Okuyun
Old 13-11-2003, 15:35   #3
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın hykayar,

Ben de Oğuz Atay'ın "Tutunamayanlar" ını anımsadım nedense..

Ve kendime baktım yeniden:

Ben lüzumsuz durak da oldum, lüzumsuz durakta da durdum.. Eski bir kır kahvesinin yanındaki durak gibiyim; yıkık dökük.. Bazen de eski bir köy otobüsü gibiyim; kırık dökük ..

Ama zaman durmuyor ve durdurmuyor..

Akan zamanın nehrinde sürüklenirken bir dala tutunmak ya da birine dal olmak da var. Kâh dal kırılır; kâh kol yorulur. Ve yine sürüklenilir o sonsuz denize doğru. Lüzumsuz dallara da çarpılır bu arada.

Sonsuz denize yaklaştım. Yorgun kollarımda kırık dallar var; anılar... Öğrendiğim şu ki, geçmişim olması geleceğim olmasından daha güzel. “Yaşamışlık” yaşayacak olmaktan daha anlamlı. “Yaşamamışlık” ise en acıklısı. “Lüzumsuz yaşamak” yok; yaşananların hepsi bir masala dönüşüyor sonunda.

Nehire kaynağından aşağı doğru bakmak korkutucu. Sonundan yukarı doğru bakmak ise gülümsetici. Zor dönemeçler geçildikten sonra zorluğunu kaybetmekte. Nehir denize yaklaştıkça duruluyor. Ve denizde yok oluyor sonunda; anılar da....

Ben lüzumsuz durak da oldum, dal da oldum, kol da oldum. Ama ne olursam olayım , derya deniz olacağım sonunda. Biliyorum. Gülümsüyorum. Yorgun kollarımda kırık dallarla....

Bir Dost