Mesajı Okuyun
Old 21-01-2007, 11:39   #18
Harun ŞİMŞEK

 
Varsayılan

Sayın Çalıkuşu Kamran,değerli yorumlarınız için teşekkür ederim;

Birey araç değil amaçtır.Yani birey temel varlıktır.Bireyin varlığı,sınıf, halk,toplum vs. gibi "bütün"lerin varlıklarından daha gerçek bir yapıya sahiptir. Birey teorik olarak toplumdan önce var olmuştur ve dolayısı ile bireyin hakları da toplumdan önce vardır.Tabi haklar anlayışının temelindeki düşünce sistematiği de budur.

Yukarıda da belirttiğim gibi insan kendi başına bir son, bir amaçtır.İnsan akıl sahibi olduğu için asla bir araç olarak görülemez.Bilakis akıl sahibi olan yegane varlık insandır.Bu sebeple akıl sahibi olmayan diğer varlıklardan ayrılmakta, onlardan farklı bir varlık türü teşkil etmektedir. Kant,Şimdi diyorum ki;insan ve genel olarak her akıl sahibi varlık,şu veya bu isteme için rastgele kullanılacak sırf bir araç olarak değil,kendisi amaç olarak vardır.Ve gerek kendi ve gerekse başka akıl sahibi varlıklara yönelen eylemlerinde hep aynı zamanda amaç olarak görülmelidir.Varoluşları bizim istemimiz dışında şekillenen varlıkların,akıl sahibi varlıklar olmayınca, yine de araç olarak göreli değerleri vardır,bu yüzden onlara [b]şeyler[b]denir,oysa akıl sahibi varlıklarakişilerdenir.Çünkü onların doğal yapısı bile, onları amaçlar olarak,yani sırf araçlar olarak kullanılamayacak şeyler olarak gösterir.Böylece her türlü şahsi tercihi sınırlar ve saygı konusudur.,demektedir.

Birer araç değil aksine tek amaç olan insana düşen ödev ise, insanlığa kendi kişisinde olduğu kadar başka herkesin kişisinde de,sırf araç olarak değil aynı zamanda amaç olarak davranacak eylemlerde bulunmaktır. Bu davranış şekli ile insanlar,her insanın amaç olduğunun farkına varmalı ve beşeri ilişkilerinin temeline bu düsturu oturtmalıdır

Bu açıklamadan sonra devlete gelelim.Yayla, "Ne kadar "ulvi","asil" vs. olduğuna inanılırsa inanılsın,bireyin bireyin amaçları dışındaki varlıkların amaçları için araç ve malzeme olarak kullanılması hoş görülmez.",der ve haklıdır da. Toplumun çıkarı,kamu çıkarı,toplumun iyiliği,ortak iyi gibi kollektif bütünlere hasredilen kavramların ne oldukları çoğu zaman belirsizlerdir.Bireylerin bireysel çıkarlarının dışında ve onlardan üstün birtakım ortak çıkarlar olabilme ihtimali yoktur.İyilik,bireylerin iyiliğidir.Toplumun iyiliği muğlak, müphem bir kavramdır.Bir bireyi toplumun veya başka bir bütünün iyiliği için kullanmak demek,onu bir araç durumna düşürmek;onu bir nesne gibi mamele ederek kişilikten uzaklaştırmak,şey,yapmak ve hatta başkalarına kurban etmektir.Bir konuda herkesin hemfikir olması nadiren görülür ve ancak bu durumlarda belki bir ortak çıkardan bahsedilebilir.Spencer'in bu konudaki misali milli savunmadır.Bu ve buna benzer birkaç istisnai durum dışında toplumun ortak çıkarından söz etmek abes ile iştigal etmektir.

Esas olan bireydir.Ve düşünce şemasını çizerken merkeze onu almak icap etmektedir.Aksi yolu izlemek teker teker yıldızlar ile ilgilenmeden astronomi çalışmaya benzer.

Bütün sosyal eylem ve davranışlar bireyler tarafından yapılır.Bir kollektif bütün de kendi başına değil, bir veya birkaç kişi aracılığı ile işler.Yani her sosyal eylemin temeli bireyler tarafından belirlenir.

Devlet ise en büyük kollektif yapı olarak şekillenmiştir. Bu şekillenmede devlete düşen görev kişilerin hayat ve hürriyet haklarını korumadan başka bişey değildir. Ve bu bağlamda negatif özgürlük anlayışından sıyrılıp pozitif özgürlük anlayışını benimsemesinde bir sakınca mevzu bahis değildir.Devletin vatandaşları özgürlüklerinin bir kısmını feda edip, böylece hepsini kaybetmekten kurtulmakta bir nevi kendini sigortalamaktadır.

Devlet, bir kişiyi diğerlerinin zararına korumaya veya cezalandırmaya kalkarsa o zaman diğer bireylerin rıza gösterdiğinden daha fazla ölçüde hürriyetlerini kısıtlamış ve yapıldığı varsayılan sosyal mukaveleyi bozmuş olur.

Üstelik devletin doğal hakkından bahsedersek çözmemiz gereken büyük bir sorunla karşılaşırız.O da devletin yapısıdır. Halkın iradesine dayanan toplumlarda devleti şekillendiren çoğunluktur. Halbukişahsi özgürlüklerin çoğunluk tarafından da ihlal edildiği su götürmez bir gerçek olarak gün yüzünde durmaktadır. Toplumun çoğunluğunun bireye tahakkümü, ona zorla azı değerleri veya bazı davranış şekillerini benimsetmek yolu ile de gerçekleşebilir. Çoğunluğun tahakkümünün zorbalık raddesine gelme tehlikesi pek yakında hazır bulunuyorsa ve halkın iradesine dayana toplumlarda devleti çoğunluk şekillendiriyorsa yapıldığı varsayılan sosyal mukavelenin dışında devlete verilecek "doğal haklar" azınlığın aleyhine çoğunluğa sağlanmış birer lütuftan öteye gidemeyecektir.Bu ise toplum içinde devlet tarafından adaletsizliğin oluşmasına vesile olacaktır.

Sonuç olarak devletin değil bireyin doğal hakları mevcuttur.Tartışmanın gelişmesi yemennisi ile saygılar sunarım.