Mesajı Okuyun
Old 16-07-2003, 22:57   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Kadın ve sağlık


Toplantılar boyunca en yoğun ve sıcak tartışmaların geçtiği bölümlerden birisi olmuştur. Sağlıkla ilgili bölümler, aile planlaması ve kontraseptif hizmetler, üreme hakkı, cinsel hak ve kürtaj sonrası bakım gibi duyarlı kabul edilen noktaları içerdiğinden ve genel oturumlar içinde tartışmalar çok uzadığından BM sekreteryası sadece sağlıkla ilgili konuların tartışıldığı özel bir "temas grubu" oluşturmuştur. "Sağlık Temas Grubu", sağlıkla ilgili paragraflar tamamlandıktan sonra diğer "güç konular"la ilgili paragrafları da tartışmıştır. Hazırlık toplantılarının başlamasından önce, Birleşmiş Milletler Kadının Gelişmesi Bölümü tarafından hazırlanan taslak Sonuç Belgesindeki sağlıkla ilgili bölümlerin oldukça zayıf olduğu yönünde bir görüş oluşmuştur. Bu nedenle çeşitli ülkeler ve ülke grupları toplantılar boyunca bu bölüme önemli paragraflar eklemiştir.
"Kadın ve sağlık" başlıklı kritik alanda Pekin'den sonraki kazanımlar ve engeller şu şekilde özetlenebilir: Çeşitli ülkelerde kadın sağlığının, sadece doğurgan yaştaki kadınlara hizmet vermenin ötesinde, kadınların tüm yaşam döngüsünü içerecek bir şekilde programlara yerleştirilmesi bir başarı olarak yorumlanmıştır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında anne ölümleri açısından izlenen büyük fark ise kadın sağlığının önünde bir engel olarak tanımlanmıştır. Özellikle daha fazla kaynak ayrılması ve üzerinde önemle durulması gereken alanlar olarak HIV/AIDS dahil olmak üzere cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar; malarya, tüberküloz ve ishalli hastalıklar gibi diğer enfeksiyonlar; ve kardiyovasküler ile pulmoner hastalıklar gibi kronik bulaşıcı olmayan hastalıklar vurgulanmıştır. Ergenlik çağındaki kızların cinsel ve üreme sağlığı ile ilgili bilgilere, eğitime ve hizmetlere ulaşamaması da halen kadın sağlığının önünde bir engel olarak tanımlanmıştır.
En uzun tartışmalara yol açan noktalardan birisi ise "üreme hakkı" ve özellikle "cinsel haklar" olmuştur. "Üreme hakkı", Pekin sürecinde kabul edilen bir tanım olmasına ve Eylem Platformunun 95. paragrafında net bir şekilde açıklanmasına rağmen Vatikan'ın başı çektiği bir grup Katolik ülke ile bazı şeriatçı İslam ülkeleri temsilcileri tarafından tekrar tekrar sorgulanmıştır. Bazı tutucu çevreler tarafından "üreme hakları"na karşı çıkışın en büyük nedenlerinden birisi bu hakların kadının kendi bedeni üzerinde söz söyleme hakkını da içermesi ve doğurganlığı ile ilgili her türlü karar verme hakkını, kürtaj da dahil olmak üzere kadına vermesidir. Aynı ülkeler, kadınların "cinsel haklar"ı konusunda ise son derece tutucu davranmıştır. Örneğin BM'lerdeki toplantılar sürecinde düzenlenen basın toplantılarının birisinde, aşırı köktenci Katoliklerden bir temsilci "cinsel hakları", "kişinin bazı dürtülerini herhangi bir yerde, herhangi bir zaman ve herhangi birisi ile doyurması" olarak tanımlamış ve kesinlikle karşı çıktıklarını ifade etmiştir. Oysa uluslar arası literatürde, cinsel haklar üreme hakları ile bir bütün olarak ele alınmaktadır ve bu hakların içeriği tanımlanmıştır. Ancak, dini inanışların çoğu kez taraflı ve yanlış yorumları ile öne sürülen kadın haklarını kısıtlamaya yönelik görüşler, temelde kadını baskı ve kontrol altında tutmaya yönelik tavrın en belirgin işaretlerindendir. Kadınlar için en üst düzeyde hak ve eşitliğin savunulacağı BM ortamında bu görüşlerin ifade edilebiliyor olmaları hem şaşırtıcı hem de sorunun boyutunu göstermesi bakımından çok dikkat çekicidir. Bu ve benzeri görüşler, kadınların temelde insan haklarının bir parçası olan cinsel haklarını kullanabilmeleri yolunda da önemli engel oluşturmaktadır. Kadınların cinsellikleri ve üremeleri ile ilgili konuların bunca tartışılması, sağlık açısından izlenecek yol açık ve belli iken dini inanışların öne sürülerek bir anlamda kadınların üreme ve cinsel haklarını kullanmalarının "dizginlenmeye" çalışılması, kadın haklarını savunan kişilerde hayal kırıklığı yaratmıştır. Ayrıca konferanslar boyunca fanatik "kürtaj karşıtlarının" bilimsel gerçeklere dayanmayan yayınları dağıtılmış, özellikle hazırlık toplantıları boyunca köktenci Katolikler dini giysileri içinde BM binasında adeta gövde gösterisi yapmışlardır. BM güvenlik görevlileri, bu grupların yapmaya çalıştığı baskıya engel olmak için önlemler almak zorunda kalmışlardır. Bunun yanında, Dünya Sağlık Örgütü, kürtaj hakkında "olgu sayfaları" çıkarmış ve isteyenlerin doğru bilgilere ulaşmasını sağlamıştır. Kadın haklarını savunan ve özellikle kadın sağlığı konusunda uzmanlaşmış çeşitli Sivil Toplum Kuruluşları ise kadınların üreme haklarını ve cinsel haklarını lobicilik ve bilgi kaynakları sunarak savunmuşlardır.
Çeşitli tartışmalardan sonra ülkeler, sağlıkla ilgili konularda Pekin Eylem Platformundaki taahütlerin tam olarak yaşama geçirilmesi ve yeni ortaya çıkan sorunlarla başa çıkılabilmesi için aşağıdaki konularda karar birliğine varmışlardır:
· Geçmişten beri sorun olan malarya ve tüberküloz gibi enfeksiyonların yanında HIV/AIDS gibi kadın sağlığı üzerinde orantısız olarak daha olumsuz etkiler yapan hastalıklarla başa çıkabilmek için gerekli önlemlerin alınması;

· Anne ve bebek ölümlerinin azaltılması; temel obstetrik bakımın güvenli ve kaliteli bir şekilde herkese ulaştırılması; güvenli annelik programlarının geliştirilmesi; meme, rahim ağzı ve yumurtalık kanserlerinin ve osteporoz ile HIV/AIDS dahil cinsel yolla bulaşan hastalıkların önlenmesi, tanısının konması ve tedavisine öncelik verilmesi;

· Kaliteli aile planlaması ve doğum kontrol hizmetlerinin sunulması ve karşılanamayan gereksinimlerin giderilmesi;

· Hükümetlerin, bütün kadınların yaşam döngüleri boyunca kapsayıcı, yüksek kaliteli ve güçleri ve olanaklarının yetebileceği sağlık bakımına, bilgisine, eğitim ve hizmetlerine ulaşmalarını sağlayacak sağlık politika ve programlarını ayrıca yasaları geliştirmesi ve uygulaması;
· Sağlık personelinin toplumsal cinsiyet rollerine hassas olarak eğitilmesi, yani kadınların ihtiyaçlarına, önceliklerine saygı gösterilmesi, gizliliklerinin korunması, mahremiyetlerine özen gösterilmesi konularında sağlık sisteminin her alanında ve düzeyinde çalışan kişilerin bilinçlendirilmesi ve duyarlık kazandırılması;

· Bunların yanında sağlık hizmetleri sunumunda ve bilgi aktarımında kadınların özel ihtiyaçlarının göz önüne alınarak düzenlemelerin yapılması ve bilimsel araştırmalarda kadınlara öncelik verilmesi de vurgulanan noktalar olmuştur. Ayrıca sağlık bakım sistemlerinin sağlığı korumaya değil de hastalıkları tedavi etmeye odaklanmış olmalarının, sağlık bakımında bütüncül bir yaklaşımı engellediği, bunun da özellikle kadınların kaliteli hizmet almaları yönünde bir engel oluşturduğu belirtilmiştir. Adölesan çağdaki kızlara uygun ve yeterli hizmet sunulması ise kabul edilen bir diğer nokta olmuştur.
Üreme sağlığı ve üreme hakları ile ilgili olarak ise, uzun süren tartışmalardan sonra, Pekin Eylem Platformunun 94, 95 ve 96. paragrafları olduğu gibi kabul edilmiştir. Düşükle ilgili olan paragraf için de, yeni bir uzlaşmaya varmak güç göründüğünden, Pekin Eylem Platformunun 106 (k) paragrafı olduğu gibi kabul edilmiştir. Bu paragraflarda özetle üreme sağlığı tanımlanmıştır. Buna göre üreme sağlığı, üreme sistemi, işlevleri ve süreci ile ilgili her türlü konuda sadece hastalık veya sakatlığın olmaması değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olarak tanımlanmıştır. Üreme hakları ise, insan haklarının bir parçası olarak tanımlanmış ve bütün bireylerin çocuklarının sayısı, aralığı ve zamanlamasıyla ilgili özgür ve sorumlu bir şekilde karar vermelerini, bunun için bilgiye ve olanaklara ulaşabilmelerini ve en üst düzeyde cinsel ve üreme sağlığına ulaşma haklarını içermektedir. Ayrıca, kadınların insan hakları, cinsel ve üreme sağlığı da dahil olmak üzere cinsellikleri üzerine her türlü kararı özgürce ve sorumluluk içinde verebilmeleri ve kontrol edebilmeleri haklarını da içermektedir. Düşüklerle ilgili olarak ise, istenmeyen gebeliklerin önlenmesinin en öncelikli konu olması gerektiği vurgulanmış ve istemli düşüklerin güvenli hale getirilmesi, tekrarlayan düşükleri önlemek için aile planlaması ve danışmanlık dahil uygun hizmetlerin sunulması gerekliliği belirtilmiştir.
Sağlık sektöründeki reform girişimlerinin kadınların da katılımları ile gözden geçirilmesi ve kadınlar üzerine yapacağı etkilerin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi özel vurgu gören noktalardan bir diğeridir. Reformların tüm kadınlar için, özellikle farklı ihtiyaçları olan kadınlar için ulaşılabilir, maddi olarak karşılanabilir ve yüksek kaliteli hizmet sunumu sağlamasını garantileyecek bir yapıda olması gerektiği konusunda görüş birliğine varılmıştır.


Hacettepe Ünv. Kadın Sorunları Araştırma Ve Uygulama Merkezi
Web Sayfasından Alınmıştır.

Metnin devamı sonraki sayfadadır.