Mesajı Okuyun
Old 15-01-2007, 19:59   #4
fikirbay

 
Varsayılan

Bence, Türkiye'deki fiili durum şöyle:

Bana göre;

Yasama-Yürütme ikilisinin karşısında Yargı-İdare ikilisi vardır.

Yasama-Yürütme ikilisi Milleti ve Yargı-İdare ikilisi Devleti temsil eder durumdadır.

Yani, bir başka anlatımla, İttihat-Terakki uzantısı anlayış, Yargı-İdare içinde daha hakim durumdadır.

Yargı ve İdare birbirine daha yakındır ve Yürütme'nin İdare'ye yönelik tercihleri/tasarrufları karşısında, Yargı, Devleti koruma refleksi/içgüdüsü ile İdare'ye yakın durmaktadır.

Milletin fertleri (bireyler) açısından, Yargı'nın bu tutumu, Hukuk Devleti'ne giden yolu taşlı dikenli hale getirmektedir.

Yargı bireyin hakkına hukukuna yakın duracağına, "Ceberut Devlet" anlayışının bir uzantısı olarak belki de, Devlete = İdare'ye yakın durmaktadır. Tüzel kişilik karşısında, özel kişilik tutunamamaktadır.

Bu anlamda, Türkiye'de Devlet mekanizması bireye sık sık haksızlık yapmaktadır.

Diğer yandan, İdare içinde sorumlu olanlara rücu ettirme sistemi işletilmemekte ve bunun neticesinde İdare içinde dokunulmazlık ve keyfilik yerleşmekte ve bu ortamın korumasında da Devlet kurumları içinde saadet zincirleri oluşmaktadır.

Bireysel-Kurumsal-Ulusal-Evrensel menfaat zincirinde bireysel menfaat ile kurumsal menfaatin halkaları birbirine sıkı sıkıya geçmekte ve böyle durumlarda ulusal menfaat halkasına sırt dönülmektedir.

Sonuçta, Devlet kurumları "Korsan Kaleleri"ne dönüşmekte ve milletin yüzüne karşı o kurumların kapılarına "işi olmayan giremez" levhaları asılmaktadır.

Şimdilik bu kadar...

Bu tabloya devam etmek mümkün...