Mesajı Okuyun
Old 22-11-2021, 10:06   #18
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

SAVUNMA

Evet hakim bey, okuduğunuzu anladım. Savcı benim için, ömür boyu hapislerde çürüsün demiş. Zaten kaç senem kalmış ki! Tamam, savunmamı yapacağım. Aslında size ta başından anlatacağım herşeyi.

Ben on beşimdeydim evlendiğimizde, Mahmut yirmi. Bizde görücü usulü vardır. Analar beğenir gelini; ne oğlana laf düşer, ne kıza. Öyle çeşme başında görüşmeler, bağda bahçede buluşmalar ancak filmlerde olur. Neyse uzatmayayım; gelip istediler, verdi babam. İmam nikahıyla gittik. Daha ilk günün sabahı kolumu koparacak gibi bir sıktı bu. Neymiş efendim, çay açık olmuş. Ağlaya ağlaya anama gittim. Dedi ki, “Kocandır. Döver de, sever de. Baban vurunca ben anama mı gidiyorum? Hadi bakalım evine.”

Diyeceğim, daha o yaşta dayakla başladık. Üç gün iyi olur, dördüncü gün bir bahane bulup döverdi. Bir hafta gözüm mor gezerim, öbür hafta bacaklarım... Kah tokat atar, kah yumruk. Bir tek gebeyken karnıma vurmadı, bedenimin gerisi hep nasibini aldı koca dayağından. Hele o tespihi parmaklarına dolayıp kafama üstüste vurmaları var ya, günlerce başım ağrırdı. Ha bir de tespih koparsa, bu sefer tekme savururdu artık nereme denk gelirse. Korkardım eve geldiğinde. Ömrüm korkmakla geçti. Baba evinde babadan... O da yetmez; anadan, abilerden... Hatta benden küçük oğlan kardeşlerimden bile korkardım. Öyle yetiştirildik. Erkekse baş tacı, kadınlar kızlar tezek misali değersiz...

İşte böyle geçti yıllar hakim bey. Tam altmış sene. Kader dedik, katlandık. Beş çocuk büyüttüm. Hem de nasıl? Benimkisi kahvede pinekleyedursun, ilk evladımı meradan dönerken ebesiz doğurdum ben. Büyüdüler, evlendiler. Boy boy torunlar oldu. İsimlerini say desen sayamam, onlar bile siz yaşlarda artık. Evi de, tarlayı da, bostanı da hep ben çekip çevirdim; malları ben güttüm, kasaba pazarına ben gittim. Hiç gün yüzü görmedim ki. Bir defacık gülmedi, güldürmedi. Hele anam babam göçüp gittikten sonra iyice sahipsiz kaldım, her gün dayağa başladı.

Yetmişinde hacca gittiydi. Artık durulur dedim, yok... Hep sabrettim. Geçen sene seksen yaşına girdi, tamam dedim, artık elden ayaktan kesilir... Ne gezer! Bastonla bir vurur, feleğim şaşar. Bir de ısırma huyu çıktı sonradan. Sanki takma dişleri sırf bunun için yaptırmış dersin...

Tamam, uzatmıyorum hakim bey. O gün... Ah odun bitmeseydi... Bitmiş. Yine laf edecek, kafama bir tane geçirecek diye korktum. Uyandığında soba yanmazsa, üstünde çay kaynamazsa yandık! Daha hava aydınlanmadan aldım nacağı, bahçede odunları kırıyorum. Yok hakim bey, balta değil. Benim üç numara ormancıdır, kestirip yığdırmıştı evin yanına. Nacakla küçük küçük bölüyorum ki, kolay tutuşsun. Neyse, Mahmut sese uyanmış, bir hışımla geldi. Bir küfürler, bir laflar, düşmanına demezsin. Bastonla önce kollarıma vurdu, sonra sırtıma. Yapma dedim, sen misin diyen! Bu sefer kafama kafama vuruyor da vuruyor.

İşte o zaman, ömrümde ilk defa bana bir şey oldu hakim bey. Korkudan yıldım. Korkmaktan bıktım ben, nefret ettim. Nacağı bir salladım... Baston bir yana düştü, O bir yana. Artık hiçbir şeyden korkmuyorum!

Cengiz Aladağ, 15.01.2021