Mesajı Okuyun
Old 03-06-2021, 14:11   #13
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

ALTINLARINIZI NEREYE SAKLARSINIZ?



Her şey bir buçuk yıl önce araba almaya niyetlenmemizle başladı. O akşam bu fikri ortaya attığımda önce büyük oğlum sevinçle yerinden fırladı, tek vuruşta boğayı yere sermiş matador edasıyla “Oley!” diye bağırdı. Küçük oğlan da pek hevesliydi, hemen ehliyet alma yaşına ne kadar kaldığını ayıyla günüyle hesaplayıp “Bana da kullanmayı öğretirsin değil mi baba?” diye sordu. Eşim ve kızım ise nereleri gezmek istediklerini sayıp dökmeye başladılar. Anlaşılan evde herkes araba sevdasına tutulmuştu.

Eşim ve ben memurduk, eve giren para belliydi. O halde araba alabilmek için harcamaları kısmak, tasarruf yapmak gerekliydi. Hemen hesap kitap yapıp, nereden ne kadar kısabiliriz diye düşünmeye başladım. Evdekiler de bunun farkındaydı, herkes tasarruf fikirlerini ortaya atıyor, her akşam bunları konuşuyorduk. Ailece karar verdiğimiz gibi, önce bozuk paraları biriktirmek için küçük bir kutudan kumbara yaptık. Ben haftasonları içtiğim iki kadehten, büyük oğlum Taner internet kafelerde oynadığı oyunlardan, küçüğü Caner halı saha maçlarından, kızım Güler ise gitar kursundan fedakarlık yaptık. Eşim herhangi bir şeyden vazgeçmedi, “Benim zaten gereksiz masrafım yok.” dedi. Hayatımızdaki bu değişikliğin bize sağladığı tasarruf pek azdı; değil araba, bir tekerleğini bile alamazdık. Ama herkes araba hayali kurduğundan, planladığımızdan fazla para biriktiriyorduk. Çocuklar harçlıklarının neredeyse yarısını bana geri veriyor, eşim de mutfak masraflarını düşürdükçe düşürüyordu. Eskiden sebze yemeklerine burun kıvıran çocuklar, şimdi hiç itiraz etmeden yiyiyorlardı. Ben de sigarayı azaltıp, dışarıda para harcamamak için işe giderken evden yemek götürmeye başlamıştım.

Paralar birikiyordu birikmesine de, araba fiyatları da durmadan artıyordu. Akıllı kızım Güler, “Bunları değerlendirmek lazım, yoksa paramız eriyip duruyor.” diyerek bize yol gösterdi. Neye yatırım yapacağımızı ailece uzun uzun tartıştık. Döviz kurları bir artıyor, bir düşüyordu. Borsadan zaten anlamıyorduk. Eşimin önerisi ile altın almaya karar verdik. Artık biriken parayla hemen küçük altın alıyor, çil çil altınları sayıp kafamızdan hesaplar yapıyorduk.

Altınların sayısı elliyi geçip, yan apartmandaki bir eve hırsız girdiğini öğrendiğimizde bu sefer de bunları nerede saklayacağımız sorunu ortaya çıktı. Eşim “Buzluğa koyalım.” dediyse de, buzluk geçen kurban bayramında memleketten gelen etlerle tıka basa doluydu. Kızım halının altına koymayı önerdiğinde hep bir ağızdan altınların kırılacağını söyledik. Taner “Balkondaki saksılara gömelim.”, Caner ise “Çamaşır deterjanı kutusunun içine saklayalım.” dedi. Her önerinin sakıncaları vardı. Ben de banka kiralık kasalarına koymayı teklif ettim ama bunun masrafını öğrenince vazgeçtik. Böylece akşam yemeğinden yatana kadar altınları nereye saklayacağımızı düşündük durduk. Bir bilseniz, öyle yerler aklımıza geliyordu ki: Bulaşık makinesinin altı, kullanmadığımız çaydanlığın içi, akvaryumdaki kumların arası, bir hevesle başlayıp da yarım bıraktığım maket gemi, çalışmadığı halde atmaya kıyamadığım doksanlardan kalma eski bilgisayar, eşimin çeyiz sandığı, oğlanlara aldığımız ama hiç giymedikleri yün çoraplar, kızın bebekliğinden hatıra mama çantası, daha neler neler. Ama herkesin onayladığı bir yer bulamıyorduk. Aklımızda hep “Hırsız oraya da bakar.” düşüncesi olduğundan her öneriyi reddediyorduk. Sonunda herkesin uykusu geldi, esnemeye başladık. “Tamam, ben saklayacağım bir yere, hadi yatın.” dedim. Hep bir ağızdan “Nereye?” diye sordular ama söylesem yine bir neden bulup beğenmeyeceklerdi. “Tamam dedim ya, bana bırakın.” diyerek otoritemi konuşturdum ve asık suratlarıyla çocukları odalarına yolladım. Eşime de “Sen yat, hemen geliyorum.” dedim.

O gece biraz daha oturup, artık esnemekten çenem yorulduğunda altınları ilk aklıma gelen yere sakladım. O an kendi kendime “Hırsız bile bulamaz.” dediğimi çok iyi hatırlıyorum ama sonradan bizim de bulamayacağımızı hiç düşünmemiştim. Sabah uyandığımda altınları sakladığım yeri unuttuğumu farkettim ama utandığımdan eşime söyleyemedim. Neyse ki kimse bir şey sormadı, para biriktirmeye devam ettik. İki hafta geçmeden bir küçük altın daha alacak paramız birikmişti. Çocuklar “Baba bugün alsaydın ya, bak günden güne artıyor.” diyorlardı. Alamıyordum, çünkü alırsam “Bunu da diğerlerinin yanına koy.” diyeceklerdi. Altınları sakladığım yeri bir türlü hatırlayamadığım için geçiştirip duruyordum. Derken birikimimiz iki altın parası oldu, sonra üç. En sonunda günlerdir neden altın almadığımı ısrarla sormaya, hatta beni sorguya çekmeye başladılar. Uydurduğum mazeretler hiç inandırıcı değildi. Köşeye sıkıştığımı kabullenip, herşeyi itiraf ettim. “Nasıl hatırlamazsın ya!” diye patladı eşim. Çocuklar da “Baba o gece bizi yatırdın, altınları ne yaptın? İyi düşün.” diyorlar, yalvaran gözlerle bana bakıyorlardı. Düşünüyordum ama bir türlü hatırlayamıyordum.

Altınları saklayacak yer aradığımız o akşamdaki gibi tek tek düşündüğümüz yerlere baktık, bulamadıkça daha da gerildik. Sık sık “Evde nasıl olsa, çıkar bir yerden.” diyordum ama bunu her söyleyişimde suratlarını asıyorlardı. Sonunda aramaktan yorgun düşüp yattık. Eşim yatakta bana sırtını dönüp “Sabah nereye koydunsa bul şunları, yoksa kötü şeyler düşünmeye başlayacağım.” deyince, dayanamayıp “Ne yani, ben kumarda mı yedim onları? Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?” diye bağırdım. Kavgamız sabaha kadar sürdü, çocuklar sık sık kapıya gelip artık kavga etmememiz için dil döktüler.

Ertesi gün eşim benden, ben de O'ndan özür dileyip barıştık. Ama aklı almıyordu, sakladığım yeri nasıl unuturdum. Bu kısır tartışmaya bir son vermek için, o gün daireden izin alıp evin altını üstüne getireceğimi söyledim. Yaptım da. Akşam herkes geldiğinde evin hali hırsız girmiş gibiydi. Koltukların yeri değişmiş, dolaplar ve çekmeceler açılıp içindekiler yere atılmış, saksıların toprağı deşilmiş, buzluktaki etler mutfak tezgahına dizilmiş, kitaplar karmakarışık, yorganlar yastıklar darmadağın...

Yok, bir türlü altınları nereye sakladığımı hatırlayamadım. Tasarruf olsun diye vazgeçmiştik ama yine eve temizlikçi çağırmaya başladık; sırf belki bir yerde bulur diye. Arkadaşlarımıza “Siz olsanız nereye saklarsınız?” diye sorup, her söyledikleri yere baktık, yine bulamadık. Şimdi hırsızları özendirmek için, evin kapısını kilitlemiyor, balkon kapısını da açık bırakıyoruz. Her gece sırayla birimiz elinde fener ve düdükle nöbetçi kalıp uyumuyor, eve hırsız girmesini ve altınları bulmasını bekliyoruz. Bulduğu anda ensesine yapışıp hem hırsızı yakalayacağız, hem de altınlarımıza kavuşacağız.


Cengiz Aladağ, 12.03.2021