Mesajı Okuyun
Old 03-06-2021, 14:06   #10
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

ÇÖP DAĞLARI ARASINDA


“Hoşgeldin Hanım Abla. Ooo! Zarife de gelmiş.” diyerek kapıyı açtı Fuat. Temizlikçinin adı başka bir şey, örneğin Ayşe olsa, Ayşe Hanım diyebilirdi. Ama kadının adı Hanım'dı. Önceleri hitap konusunda zorlanmıştı Fuat; sadece Hanım demeyi uygun bulmamış, kendisinden küçük olmasına rağmen Hanım Abla diye seslenmeye başlamıştı. Kadın, iki haftada bir Cumartesi günleri eve geliyor, yılların bekarı Fuat'ın temizlik dışında çamaşır ve ütü işlerini de hallediyordu. Bazen yanında sekiz yaşındaki kızı Zarife'yi de getiriyordu. Zarife, o küçücük elleriyle, hiç mızmızlık etmeden annesine yardım ediyordu. Fuat ara sıra bu küçük kıza hediye alıyordu. İlk defasında bir kitap vermiş ama Zarife'nin hiç okula gitmediğini, okuma yazma bilmediğini öğrenmişti. Bu yüzden artık yalnızca oyuncak bebek alıyordu. Zarife'nin önce annesine bakıp onay aldıktan sonra hediyeyi kabul edip, r harfini söyleyemeden “Teşekküy edeyim.” demesi hoşuna gidiyordu.

Temizlik günleri genellikle Fuat dışarı çıkar, akşama dek gelmezdi. Ama o gün biraz yorgundu, kendini iyi hissetmiyordu. “Ben biraz uzanacağım Hanım Abla. Yatak odasını en sona bırak, öğleden sonra ben salona geçerim, o zaman temizlersin.” diyerek dinlenmeye çekildi. Başucundaki kitabı kucağına alıp, kulaklıklarını taktı, elektrik süpürgesi sesini hafifletecek bir müzik eşliğinde okumaya başladı. Öylece dalıp gitti, öğle saatlerinde uyandı. Acıktığını hissetti, kalkıp mutfağa geçti. Zarife sandalyeye çıkmış, annesinin bulaşık makinesinden verdiği bardakları dolaba diziyordu. Hanım, Fuat'ı görünce hemen hareketlenip, mutfak kapısının koluna astığı ütülü gömlekleri götürüp gardroba koydu. Zarife'ye “Kolay gelsin fındık. Acıktın mı?” diyen Fuat, mutfağa dönen kadına da “Çocuk acıkmıştır. Dışarıdan yemek söyleyeyim mi?” diye sordu. Hanım, pek konuşmaz, genellikle kafasını sallardı. Yine öyle yaptı. Bir süre sonra gelen pizzaları yerken Hanım'ın konuşacağı tuttu.

- Fuat Bey, benim adamla bir konuşsan...

Kadın, eşinden bahsederken ya adam ya da herif diyordu. İlk zamanlar garip gelmişti ama artık anlıyordu Fuat.

- Hangi konuda?
- Zarife...

Fuat, kıza baktı. Adının geçmesine aldırmadan yemeğini yiyordu.

- Okul konusunda mı?
- Yok... Kocaya vereceğim diyor Mehmet. Daha küçük dedim, dinlemiyor ki herif.

Fuat'ın hiç ummadığı bir cevaptı bu. Aklı almıyordu.

- Aa... Hiç olur mu öyle şey? El kadar çocuk...
- Valla aynısını söyledim. Laf anlamıyor ki benim adam...
- Tamam, konuşurum. Nerede bulurum Mehmet'i?

Hanım, eşinin bir geri dönüşüm şirketinde çalıştığını, her gün çöplük alanında olduğunu anlattı. Fuat, hemen gideceğini söyledi.

Çöplüğe vardığında karşısına ilk çıkana Mehmet'i sordu. Etraftaki çöp dağlarından birini işaret ettiler, o yöne doğru gitti. Berbat bir koku yayan çöpler aralıklarla yığılmış, ayrıştırılmayı bekliyordu. Artık içinde işe yarar bir şey kalmayanlar kamyonlara yüklenip, yakılıp elektriğe dönüşecekleri başka bir tesise götürülüyordu. Fuat'a gösterilen yerde bir adam eğilip kalkarak çalışıyordu.

- Kolay gelsin! Mehmet Bey siz misiniz?
- He, benim. Sen kimsin?

Yanına gelen adama kısaca kendini tanıttı Fuat.

- Biraz şöyle gidelim mi? Fena kokuyor.
- Gidelim gitmesine de... Beyim ne oldu? Hanım'dan bir şikayetin mi var?
- Yok, yok... Benim diyeceğim Zarife ile ilgili.
- Zarife? Zarife mi bir şey yaptı?
- Hayır, öyle değil. Zarife'yi kocaya vereceğim falan demişsin de... Çocuk daha çok küçük, yapma öyle bir iş... Okula gönder en iyisi.

Birden yüzü değişti Mehmet'in.

- Hanım sana da mı anlattı meseleyi? İsteyen var beyim. Alan razı, veren razı... Sana ne oluyor?
- Yahu daha çocuk. Sen babasısın. Nasıl kıyarsın ufacık kıza?
- He, babasıyım. Benim bileceğim iş Fuat Bey. Elaleme laf düşmez.
- Tamam da, anasına da laf düşmez mi? Bak Hanım da razı değil buna.
- Kadın kısmına da düşmez. Sen de karışma, git işine...
- Bak bu suçtur, söyleyeyim. Başın derde girer Mehmet. Yapma böyle...
- Ne suçu be! Bizim oralarda böyledir. Git, istediğin yere şikayet et!

Sırtını dönüp çöp dağına doğru yürüdü Mehmet. Fuat öylece kaldı. Çok gerilmişti ama ne yapacağını bilmiyordu. Bu adamı konuşarak caydırmak olanaksızdı. Eve varınca olanları Hanım'a anlatmak istedi ama kadın ağlayarak “Telefon etti, söyledi, tartışmışsınız. Artık size gelmemi istemiyor Fuat Bey, yasakladı.” dedi ve gittiler.

Pazartesi günü ilk iş karakola gitti Fuat. Polisler, daha bir suç işlenmediğini, üstelik kendisinin de çocuğun akrabası bile olmadığını söyleyip başlarından savdılar. Ertesi gün, bir arkadaşının tanıdığı olan savcı ile görüştüler. Savcı da, sadece söylenenlere dayalı bir soruşturma açamayacağını, ortada işlenmiş bir suç bulunmadığını anlattı. “Kanun böyle Fuat Bey.” dedi çaresizlikle.

Günler geçiyor, bu mesele Fuat'ın aklından çıkmıyordu. Neredeyse her gün Hanım'ı arayıp bir gelişme olup olmadığını soruyor, Mehmet'in kendiliğinden vazgeçmesini umuyordu. Ama beklediği haber gelmediği gibi, son konuşmalarında Urfa'dan birilerinin geleceğini söylemişti Hanım. Belli ki Mehmet kızını onlara vermeyi düşünüyordu. Zaman gitgide daralıyordu.

Zarife'yi kurtarmayı son bir kez daha denemek için yeniden çöp toplama alanına gitti. Mehmet, küfrederek gitmesini, bu işe karışmamasını istedi. Fuat, sadece konuşmak istediğini söylüyordu ama Mehmet çöpleri karıştırmakta kullandığı ucu kıvrık demiri iki yana sallıyor, bağırıp duruyordu. Aniden atılıp, o demiri almak istedi Fuat. Alamadı...

Küçük kızın kurtuluşu ancak böyle oldu. Fuat'ı öldüren babası hapse girince, annesi Zarife'yi okula yazdırdı. Bir Pazar günü Fuat'ın mezarına da gittiler, Hanım dua etti, kızı da mezar taşının yanına eskimiş bebeğini koydu. Sonra hepsi unutuldu, hayat devam etti.


Cengiz Aladağ, 02.02.2021