Mesajı Okuyun
Old 06-03-2019, 14:20   #4
Serdar EYİLER

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.ozgesah
Merhabalar, iki arsa sınırında bulunan ağaçların dallarının diğer arsaya sarkmasıyla arsanın gölgede kalması ve tarımsal verimin düşmesi nedeniyle müdahalenin meni davası açılabilir mi?

14. Hukuk Dairesi 2014/1439 E. , 2014/2367 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bafra 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/04/2013
NUMARASI : 2012/70-2013/206

Davacı tarafından, davalılar aleyhine 03.10.2011 gününde verilen dilekçe ile zarar veren ağaçların kesilmek suretiyle elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03.04.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_

Davacı, davalıların ortak sınıra 3 metre mesafede meyve ağaçları diktiklerini, dikilen ağaçların arazisine gölge yaptığını ve zarar verdiğini ileri sürerek ağaçların kesilmesini istemiştir.
Davalılar ise ağaçların kendi arazilerinde standartlara uygun geriye çekilmiş bir vaziyette dikildiğini, zarar vermediğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece keşif sonucu düzenlenen ziraatçi bilirkişinin 28.02.2013 tarihli raporu ve 26.03.2013 tarihli ek raporuna göre davacıya ait ... parsel sayılı taşınmazın sınırına 250 cm'den yakın dikilmiş 15-20 yaşlarındaki fındık ağaçlarının en az 250 cm uzağa çekilmesi ve davacının parseline 1-1,5 m mesafede olan ceviz ağacı ile davacının ...parsel sayılı taşınmazının sınırına 250 cm'den daha yakın olan davalı ...ve...parsel sayılı taşınmazlardaki ağaçların kesilerek müdahalenin önlenmesine karar verilmiştir.
Hükmü davalılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Dava konusu .. parsel sayılı taşınmaz dava dışı Hazine adına tapuda kayıtlı olup bu taşınmaz üzerindeki ağaçların kesilmesi istendiğine göre 182 parsel sayılı taşınmazın maliki Hazine'nin davada taraf olması zorunludur. Bu nedenle ... parsel sayılı taşınmaz yönünden taraf teşkili sağlanmadan işin esasına yönelik karar verilmesi doğru değildir.
Dava konusu ... parsel sayılı taşınmaz ile ilgili temyiz itirazlarına gelince;
TMK m. 683'teki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nın "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Davaya konu olayda uygulama imkanı bulunan TMK’nın 740. maddesi, başkasının mülküne geçip zarar veren dal ve köklerin, zarar gören mülk sahibi tarafından kesilebileceği hükmünü içermektedir. Malikin kendi taşınmazı üzerine diktiği ağaçların dalları ve kökleri komşunun taşınmazına geçip zarar verdiği takdirde, ikaz üzerine münasip bir müddet içerisinde bu dal ve köklerin kesilmesi gerekir. Malik tarafından kesilmediği takdirde, komşunun bu dal ve kökleri kesip zaptetmek hakkı doğar. Ancak tüm ağaçların kesilmesine ilişkin hüküm kurulmamalıdır.
Davalının kendi taşınmazı içerisine diktiği ağaçların gölge yapmak suretiyle davacının taşınmazı üzerindeki bitkilere, katlanma sınırını aşacak şekilde zarar verdiği yapılan keşif ve uzman bilirkişi raporu ile belirlendiği takdirde, bu zarar ağaç dallarının budanması veya seyreltilmesi ile giderilebiliyorsa bu önlemlere, buna rağmen davacının zararı önlenemiyorsa ağaçların kökten kesilmesine veya sökülmesine karar verilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Davanın kabulüne karar verilmiş ise de mahkemece alınan bilirkişi raporları hüküm kurmaya yeterli değildir. Bu nedenle mahallinde yeniden keşif yapılmalı, halen davacının zararının oluşup oluşmadığı, yukarıda belirtilen ilkelere göre araştırılıp, komşuluk hukukuna aykırılık var ise nasıl ve ne şekilde giderileceği uzman bilirkişi raporu ile tespit edilerek kesilmesi gereken ağaçların yerlerinin fen bilirkişisi tarafından düzenlenecek krokide gösterilmesi sağlanmalı, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 24.02.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.