Mesajı Okuyun
Old 30-09-2003, 20:29   #27
Merhaba

 
Mutlu

Sayın Admin,
Ateşe odun atma çağrınıza ben de gülümsemeyle katılıyorum.Malum, kış gelmekte ve hepimizin ısınmaya ihtiyacı olacak. Ayrıca, ateşe atacağımız farklı cinsten odunlar, değişik alev renklerinde, görsel ve buna bağlı olarak algılarla biçimlenen bir güzellik oluşturuyor ki, bu daha da hoş.
“Sponsor” kelimesi Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğünde “Bir işin, bir faaliyetin maddi ve manevi yönünü üstlenen kimse veya kurum“ şeklinde tanımlanmış. (Hemen belirtmeliyim, düşünceme göre eksik, yetersiz bir tanımlama) Bir başka kaynakta ise “Sanatsal ve kültürel bir etkinliğin giderlerinin tümünü ya da bir bölümünü karşılamayı üstlenen özel ya da kamu kuruluşu ya da kişi “ şeklinde bir tanımlama var. ( sozluk.mikrobeta.com.tr.) Her iki tanımlamadan biraz daha genelleştirerek çıkarabileceğimiz sonuç şu olabilir. “Bir kişi ya da gurubun belirlenmiş bir hedefe ulaşmak için göstereceği aktivitenin, o aktivite içinde fiilen yer almayan kişi ya da gurup, ya da kurum tarafından maddi manevi desteklenmesi.”
Şimdi en başa, Sayın Sibel’ in sorusuna dönelim. “Sizce yaşamın sponsoru nedir ? “ Bu soru cümlesinin anlam bütünlüğünü bozmadan, sponsor kelimesinin yerine ne koyabiliriz. Anlaşılıyor ki burada sponsor kelimesi, “motive eden, destekleyen, itici güç” anlamında kullanılmış. Yani “Sizce yaşamın itici gücü, onu motive eden, destekleyen nedir.?”
Sayın Admin, bu durumda huzur başka bir amaç için motive eden, destekleyen itici güç ise, o amaç nedir. Yok, huzur yaşamın nihai amacı ise, bu amaca ulaşmak için gereksinim duyacağımız motivasyon nedir. Aslında burada huzur sözcüğüne yüklediğiniz anlamların açıklığına gerek duyduğumu belirtmeliyim.Doğrusu, yaşamda salt huzur omadığı da ayrıca tartışma götürmez bir gerçeklik.Evrendeki genel düalite kanunu yaşamı da kapsıyor. Acılar ve sevinçler, iyilik ve güzelliklerle kötülük ve çirkinlikler de yan yana.Huzursa, insan düşüncesinde ne nesnelliği, ne de gerçekliği olmayan ütopik bir kavram. ( İnananlar için öbür tarafta olduğuna dair bir umut var. ) Olsa olsa, bir yaşam kesitinde biraz mutluysak, beraberinde huzurlu olduğumuzu söyleyebiliriz.Mutlu olmak kavramı da aslında farklı perspektiflerden farklı içerikleri olabilecek göreceli bir kavram.Bulunduğumuz durum ve koşullara bağlı olarak çok farklı durumlar bizim için mutluluk vesilesi olabilir.

Bugün var etme becerisini gösteremediğimizi yarınlara ertelemek, yani umut, insanı motive eden gibi görünse de aslında o, kendimizi kandırışımızın adı.Öyle tatlı gelen bir kandırış ki, seçeneksizliğin dayatması ve bunun, bu günü, bu saati, bu anları, geleceği belirsiz zamanlara feda etmek olduğunu anlayamıyoruz.Haydi ateşe bir odun daha atalım, sönmesin, her an var olsun. Şimdi, şu an mutlu olalım ve huzurlu hissedelim kendimizi. Bir yağmur, bir fırtına ateşimizi söndürebilir, sonrasında mutsuz ve huzursuz da olabiliriz. Ama yağmur ve fırtına da geçer, biz ateşimizi yeniden yakalım. Bizi umut adıyla kör kuyularına çeken zamanı biz kendimize çekelim.Sonunda o kazanacak belli, ama olsun, O an geldiğinde bile gülümseyebilmek, kazanana meydan okuyabilmek için ateşe bir odun, bir odun daha atalım, ısınalım.Sevgiyle aşkla ısınalım, sevgiyle aşkla ısıtalım.Sevgi meydan okutandır, güçtür, sevgi tüm korkuların en korkulu düşmanıdır.Korku ve kaygılardan arınmak, kendisiyle ve herkesle barışık yaşama gülümsemek, ve hatta ölümü bile “ti” ye alıp onunla dalga geçebilmek için tek güç sevgidir.

Şu basit ve yalın dizelerdeki duyguyu hangimiz yaşamıyoruz zaman zaman , ve iç acıtan bir burukluk duymuyoruz.


Telaşla koşarken yolları,
Hırsların gurur okşayan tutsaklığında,
Güzeli hep sonrada sandık,
Umutlarla avunduk, güzeldi umut, oysa,
Kendimizi kandırışımızın adıydı.
Güzel günler görecektik bu günden,
Gelecekteydi mutluluk,
Aradığımız, aradığımız...
Şimdi değil, düşlerdeydi,
Sırtımız güneşe dönük,
Biz koştukça bizden kaçan gölgeydi.

Küçücük şeylerdi oysa,
Ve hep şimdiydi,
Farkında olmaktı yaşanan anların,
Özgürce bir nefes alıp vermekti,
Bir dokunuştu sevgilinin eline,
Sıcacık bir gülüştü yürekten,
Başını göğsüne koymaktı ve öylece kalmak,
Sonra bir çiçeği koklamaktı birlikte,
Bir şarkıyı söylerken kırlangıç kanatlarında,
Gözlerde buluşmaktı, gözlerde sevişmekti...

Bazen özlem çekmekti hatta,
Ve hatta bir hüznü yaşamaktı belki de,
Bir ayrılık gecesinin en parlak yıldızına onun adını koyup,
Seni seviyorum , seni seviyorum !!! haykırışıyla,
Belki de doyasıya ağlamaktı...

Oysa biz onu kocaman şeylerdi sandık,
Hep sonrada, hep sonrada...
Umut diye isim koyduk çocuklara,
Oysa umut kendimizi kandırışımızın adıydı.

Küçücük şeylerdi ve şimdi,
Çocuk olmaktı bir çocukla,
Bir sokak kedisine gülümsemekti beraber,
Ve sevmek için onu, bir tırmığı göze almaktı,...
Haydi çocuklar deyip onlarla,
Çelik çomak oynamaktı ve haylaz,
Ardından koşmaktı ipi kopmuş bir uçurtmanın,
Düşmekti belki de, dizleri kanatmaktı.
Önemli değildi tutmak ya da tutmamak,
Yağmurda ve karda denize olta atmaktı...

Tükettiğimizde yolları ve tükendiğimizde,
Ve geri dönüp baktığımızda son an,
O zaman mı çözeceğiz bu yaşam denklemini ,
Küçücük şeylerdeymiş mutluluk,
Sevgideymiş,
Sevgilide,
Sevgideymiş,....



Sevgiyle kalın,
Saygılarımla,
Merhaba.