Mesajı Okuyun
Old 13-01-2009, 15:12   #3
Engin Özoğul

 
Varsayılan

Sayın seasoul,

Meydana gelen olayın iş kazası olduğu tespiti yapılmış. Burada yola çıkarak Yargıtay uygulaması ışığında olayın hukuki analizini yaptığımızda ortaya şöyle bir tablo çıkacaktır:

1-A ev yapım işini anahtar teslim suretiyle B'ye devrettiği için olayda A'nın işveren sıfatı bulunmadığından kendisine yönelik dava husumet nedeniyle reddedilecektir. Bu çözüm şeklinin kabul etmek için A'nın iş sürecine doğrudan müdahalesi olmaması gerekir. Yani işçilerin nerede çalışacağını, ne şekilde iş yapacağını, hangi saatlerde gelip hangi saatlerde gideceklerini belirlememesi kısacası işin yönetimine doğrudan katılmamalıdır.

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin yerleşik görüşü bu yöndedir.

2- B ve C arasındaki ilişkide ise iki ihtimal vardır. Bunlardan birisi B'nin C'den hizmet satın almasıdır. Bu halde hem B hem de C işveren sıfatına sahip olacaktır. C'nin yanında getirdiği kişiler ise C'nin işçisi olacaktır. Bu işçilere karşı B asıl işveren; C ise alt işveren sıfatıyla sorumlu olacaktır. Ancak B'nin C'ye karşı işveren sıfatıyla bir sorumluluğu bulunmayacaktır.

Ancak C ve arkadaşlarını B'nin işçisi kabul edersek -ki burada "hizmet sözleşmesi"nin unsurlarının var olup olmadığı incelenecektir - B, meydana gelen iş kazasından ötürü sorumlu olacaktır.

3- Davaya İş Mahkemesi sıfatıyla bakan Asliye Hukuk Mahkemesi olayın hukuki nitelemesini resen yapacaktır. Olayın iş kazası olduğuna kanaat getirip, C'yi B'nin emir ve talimatı altında çalışan bir işçi olarak kabul ederse şu yolu izleyecektir:

a) Olaydaki kusur durumunun tespiti için iş güvenliği uzmanından rapor alacaktır.

b) Kusur raporu geldikten ve tarafların itirazları sonrası kesinleştikten sonra davacının maluliyet oranının kesinleşmesini bekleyecektir. Esasında işveren buradaki sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Ancak kusur oranı tazminatın belirlenmesinde yine de etkilidir. İşveren tamamen kusursuz olsa bile tazminata hükmedilebilmektedir.

Maluliyet oranının belirlenmesi ise şu şekilde olmaktadır: Kurum müfettişi olayla ilgili değerlendirme yapar, olayın iş kazası olup olmadığına, kimlerin ne oranda kusurlu olduğuna dair bir rapor hazırlar. Bu rapor sonrasında Kurum, sigortalıyı hastaneye sevkederek maluliyet oranını belirler. Maluliyet oranına itiraz olmazsa bu kesinleşr. Maluliyet oranına itiraz için dava açılırsa Mahkeme bu davanın kesinleşmesini bekler. Maluliyet oranı belirlendikten sonra da sigortalıya gelir bağlanır.

c) Maluliyet oranı kesinleştikten ve sigortalıya gelir bağlandıktan sonra Mahkeme dosyayı maddi zararın belirlenmesi için hesap bilirkişisine gönderecektir.

Bilirkişi dava sırasında alınan rapordaki kusur oranıyla bağlı kalacak, zararı hesaplayacak ve bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerini düşecektir.

d) Bu rapora göre de Mahkeme kararını verecektir.


4- Mahkeme taraflar arasındaki ilişkinin hizmet ilişkisi olmadığına karar verirse olayı genel hükümler çerçevesinde çözümleyecektir. Eğer mahkeme iş mahkemesi olsaydı davayı görev yönünden reddecekti.

Burada da yine dosya bilirkişiye sevkedilerek olayda B'nin kusuru olup olmadığını, zararın miktarını inceletecektir. Gelen sonuca göre ise kararını verecektir. Buradaki kusur belirleme yönteminin iş kazasındaki kusur belirleme yönteminden oldukça farklı olduğunu belirtmekte fayda var.