Mesajı Okuyun
Old 11-06-2021, 14:30   #44
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2017/2-2288
K. 2020/326
T. 3.6.2020


• EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI SEBEBİNE DAYALI BOŞANMA İSTEMİ ( Davalı Vekilinin Temyizi Üzerine Verilen Yargıtay Bozma Kararı Üzerine Yerel Mahkemenin Bu Karara Uyması ile Davalı Yararına Usulü Kazanılmış Hak Oluştuğu - Usulü Kazanılmış Hakkın Gerçekleşmesine Engel Olacak İstisnai Bir Durum da Bulunmadığına Göre Artık Önceki Kararda Direnilmesinin Usulen Mümkün Olmadığı )

• USULÜ KAZANILMIŞ HAK ( Mahkemece Bozmaya Uyulmakla Gerçekleşen Usulü Kazanılmış Hak Nazara Alınarak Hükmüne Uyulan Bozma Gereklerinin Yerine Getirilmesi Gerektiği - Direnme Kararı Verilmiş Olmasının Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu )


• BOZMAYA UYMA ( Mahkemece Bozmaya Uyulmakla Gerçekleşen Usulü Kazanılmış Hak Nazara Alınarak Hükmüne Uyulan Bozma Gereklerinin Yerine Getirilmesi Gerektiği - Direnme Kararının Bozulması Gerektiği )

4721/m.166

ÖZET : Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma istemine ilişkindir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine verilen Yargıtay bozma kararı üzerine yerel mahkemenin bu karara uyması ile davalı yararına usulü kazanılmış hak oluşmuştur. Burada usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durum da bulunmadığına göre, artık önceki kararda direnilmesi usulen mümkün değildir. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeni ile ilgili olup temyiz aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Mahkemece bozmaya uyulmakla gerçekleşen usulü kazanılmış hak nazara alınarak hükmüne uyulan bozma gereklerinin yerine getirilmesi gerekirken, direnme kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararının bozulması gerekmiştir.


DAVA : 1. Taraflar arasındaki “evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Şanlıurfa 1. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne dair karar davalının temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda kısmen bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
KARAR : I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkiline fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, birlik görevlerini yerine getirmediği gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesini, aylık 800,00TL tedbir-yoksulluk nafakası, 800,00TL tedbir-iştirak nafakası ile dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle 50.000,00TL maddi ve 50.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı erkek cevap dilekçesinde; dava dilekçesindeki iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Şanlıurfa 1. Aile Mahkemesi'nin 10.12.2013 tarihli ve 2013/202 E., 2013/1153 K. sayılı kararı ile; davalının eşine hakaret ettiği, birkaç defa fiziksel şiddet uyguladığı, evlilik birliğinin yüklemiş olduğu sorumlulukları yerine getirmediği gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin davacı anneye verilmesine, davalı ile kişisel ilişki tesisine, aylık 300,00TL tedbir-yoksulluk nafakası, 250,00TL iştirak nafakası ile boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle 10.000,00TL maddi ve 20.000,00TL manevi tazminata karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 02.02.2015 tarihli ve 2015/190 E., 2015/751 K. sayılı kararı ile;
"…Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm ve "kararın temyiz edilmemiş sayılmasına" dair 12.02.2014 tarihli ek karar davalı tarafından ( hüküm, maddi ve manevi tazminat ve nafakalar yönünden ) temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- )Hükmü temyiz eden davalıya, temyiz harç ve giderlerindeki eksikliği tamamlaması için çıkartılan muhtıra 08.01.2014 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı yedi günlük kesin süre içinde 15.01.2014 tarihinde mahkeme veznesine yatırmıştır. Yapılan ödeme UYAP sisteminden kontrol edilmek suretiyle tespit edilebileceğine göre, buna ilişkin tahsilat makbuzunun dosyaya ibraz edilmemiş olması kararın temyiz edilmemiş sayılmasını gerektirmez. Sonuçta kesin süre zarfında masraf yatırılmış olup, eksikliğin tamamlanmamasına bağlanan sonuç hasıl olmamıştır. Bu bakımdan mahkemece, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 434/3. maddesi uyarınca tesis edilen "kararın temyiz edilmemiş sayılmasına" dair 12.02.2014 tarihli ek karar yasaya aykırı olmuştur. Bu sebeple ek kararın bozularak kaldırılmasına, davalının temyiz itirazlarının incelenmesine karar verilmesi gerekmiştir.
2- )Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
3- )Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerekir. Bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdiri, müesseseyi amacından saptırır. Hâkim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Açıklanan ilkeler gözetildiğinde davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı, ölçülülük ilkesine uygun olmayıp fazla bulunmuştur. Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Temyiz edilen 12.02.2014 tarihli ek kararın yukarıda ( 1. ) bentte gösterilen sebeple bozularak ortadan kaldırılmasına, temyiz edilen hükmün yukarıda ( 3. ) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda ( 2. ) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA,…" gerekçesiyle hükmün kısmen bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
8. Şanlıurfa 1. Aile Mahkemesi'nin 28.05.2015 tarihli ve 2015/287 E., 2015/455 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçeye yer verildikten sonra; tarafların hâl ve hareketleri, psikolojik durumları, kusur durumları, davacının yaşadığı manevi çöküntü, hastalığa yakalanması ve özellikle davalının davacı hamile iken davacıya hakaret etmesi, tekme vurarak şiddet uygulaması nedeniyle hükmedilen manevi tazminatın miktarının yerinde olduğu, tazminatın hâkimin takdirinde olduğu ve yerel mahkemece değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.
II. GEREKÇE
10. Mahkemenin ilk kararının Özel Dairece kısmen bozulmasından sonra yapılan yargılamada 28.05.2015 tarihli celsede alınan ara karar uyarınca bozma kararına uyulmasına karar verilmiş, ancak uyma kararına rağmen kısa ve kısa karara uygun gerekçeli kararda direnme kararı verilmiştir.
11. Burada "usul hukuku" ile ilgili ortaya çıkan sorun bozma kararının taraflara tebliği ile duruşmada mahkemece “bozma ilamına uyulmasına” ilişkin ara kararı oluşturulmasına karşın, bu hukuki sonucun tam aksine bir karar verilmesinin hukuken mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
12. Bilindiği üzere bir davada mahkemenin veya tarafların yapmış oldukları bir usul işlemi nedeniyle taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğan ve gözetilmesi zorunlu olan hakka usulü kazanılmış hak denilir. Örneğin mahkemenin Yargıtay bozma kararına uymasıyla bozma kararı lehine olan taraf bakımından kazanılmış hak doğar.
13. "Bir mahkemenin Temyiz Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılamaz ve bozma sebebidir, meğer ki bu aykırılık sadece bozma kararında gösterilen bir usul kaidesine ilişkin bulunsun ve son kararın neticesini değiştirecek bir mahiyet arz etmesin. Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli müktesep hak yahut usule ait müktesep hak denilmektedir. Usul Kanunumuzda bu şekildeki Usule ait müktesep hakka ilişkin açık bir hüküm konulmuş değilse de Temyizin bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan gayesi ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar gayesine dahi ermek üzere kabul edilmiş bulunması bakımından usule ait müktesep hak müessesesi; usul kanununun dayandığı ana esaslardandır ve amme intizamıyla da ilgilidir.
Gerçekten, mahkemenin doğru bularak uyduğu ve yahut kanun gereğince uymak zorunda olduğu bozma kararı ile dava, usul ve kanuna uygun bir çığıra sokulmuş demektir. Buna aykırı karar verilmesi, usul ve kanuna uygunluktan uzaklaşılması manasına gelir ki, böyle bir netice asla kabul edilemez. Bundan başka, mahkemenin bozma kararına uygun karar vermesine rağmen Temyiz Dairesinin ilk bozmasıyla benimsenmiş olan kanuna veya usule ait hükümlere aykırı şekilde ikinci bir bozma kararı vermesi, usul hükümleriyle hedef tutulan istikrarı zedeler ve hatta kararlara karşı umumi güveni dahi sarsar" ( 09.05.1960 tarihli ve 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ).
14. Aynı ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.02.2003 tarihli ve 2003/8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 tarihli ve 2010/9-71 E., 2010/87 K.; 25.01.2017 tarihli ve 2015/9-463 E., 2017/137 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
15. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulü kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı ( 09.05.1960 tarihli ve 21/9 Sayılı YİBK ) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir ( HGK'nin 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 19 K.; 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. ).
16. Bu sayılanların dışında ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usulü kazanılmış haktan söz edilemez ( Kuru B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü – C. V, 6. b İstanbul 2001, s 4738 vd ).
17. Usulü kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
18. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde somut olayda, davalı vekilinin temyizi üzerine verilen Yargıtay bozma kararı üzerine yerel mahkemenin bu karara uyması ile davalı yararına usulü kazanılmış hak oluşmuştur. Burada usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durum da bulunmadığına göre, artık önceki kararda direnilmesi usulen mümkün değildir. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeni ile ilgili olup temyiz aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
19. Hâl böyle olunca; mahkemece bozmaya uyulmakla gerçekleşen usulü kazanılmış hak nazara alınarak hükmüne uyulan bozma gereklerinin yerine getirilmesi gerekirken, direnme kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararının bozulması gerekir.
III. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 03.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kazancı