Mesajı Okuyun
Old 04-08-2009, 21:31   #191
yalcin3

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gülümse
Genelde anlatım ve dilbilgisi bozuklukları yüzünden bir çok okurun okumakta zorlandığı yazarlarımızdan Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi ile bir kez daha karşımızda.

İlk on sayfasında yaptığı dil hataları yüzünden okumayı yarıda bırakan bir dostum ile karşılıklı kahve içmeye gittiğimizde ona oku(ya)madığı beş yüz küsür sayfada anlatılan hikayeye anlatmaya başladım.

Hikayenin belli bir yerine geldiğim zaman, gerçek kitap kurdu olan dostumun bana büyük bir merakla kilitlendiğini fark ettim... Ben sustukça sabırsızlanıp, kitabın devamını öğrenmek istiyordu.

İşte Mahsumite Müzesinin büyüleyici tarafı da bu; bir kere hikayesine girdiyseniz kitabı bir daha elinizden bırakamıyorsunuz.

Bu kitabının en büyük özelliği ise karakterleri. Orhan Pamuk bu karakterler üzerine gerçekten ince ve detaylı bir çalışma yapmış olduğu belli. Yazdığı her satır, bahsettiği her karakter, yazılan her diyalog, hatta yerdeki küçük çetvel, kül tablasına bastırılan her sigara ana olayına hizmet eder durumda. O minicik gibi görünen objelerin bile hikayede bir işlevi var.

Büyük merakla izlediğimiz aşk hikayesinin ardın geçen yakın tarih bile bu aşkla bağlantılı. (Gece dışarı çıkma yasakları yüzünden kısa süren ziyaretler, sevgilisinin kullandığı ayva rendesi ile yapılan arama ve ayva rendesini kesici alet olarak el konulması vb)

Hani çağdaş dekoru klasik dekordan ayıran oyun içinde yaşayan ve işlevi olan demektir ya, Orhan Pamuk'un Mahsumiyet Müzesinde yer alan her satır her obje olaya hizmet ediyor. Seneler bir anda geçebiliyor, yada bir anlık olan olaylar ise sayfalar dolusu hale gelebiliyor.

İncecik detayları olayların başrolünde olması zaman zaman insanı düşündürmüyor değil. Nasıl olurda bir erkek, kadınsal olan bu detayları yaşayabilir? Bir erkek bunu nereden bilir ya da bir erkek bu duygusallığı bu şekilde yaşar mı ? Sorularını sorduruyor.

Sonradan bu sevginin, aşktan daha çok bir tutku ve saplantı olduğuna karar veriyorsunuz. Bu aşk hikayesi sizi rahatsız etmeden hayrete düşüren, büyük etrikalar olmadan kurulmuş. Orhan Pamuk bu hikayenin kahramanı Kemal'i o kadar içselleştirmiş o kadar güzel işlemiş ki insan ister istemez onun yazar tarafından yaralıtmış bir karakter değil de gerçekten yaşamış bir insan olduğunu düşünüyor. Hatta birbirlerini soruyorlar, böyle biri var mı, bu Orhan Pamuk mu?

İşte bu noktaya geldiğimizde söylenecek tek bir şey kalıyor, kurduğu hikaye ile yarattığı karakterlerle; Orhan Pamuk gerçekten iyi bir yazar...

Orhan Pamuk okumakta zorlanan dostlara gelince, Orhan Pamuk eğer kitaplarını İngilizce veya başka bir dilde yazsaydı, ve dile hakim olan bir çevirmen tarafından Türkçeye çevrilseydi, o zaman siz de Orhan Pamuk'u benim kadar beğenir, yeni çıkacak kitaplarını büyük sabırsızlıkla beklerdiniz.
Masumiyet Müzesi aldıktan bir hafta sonra bitirdiğim bir kitap oldu bu yaz.İtiraf edeyim Orhan Pamuk'un okuduğum ilk kitabıydı.En başlarında çok sürüklemişti ve kitabın içine hemen hapsolmuştum.Ancak ilerledikçe fikrim değişti.
En başta şu Kemal'in Füsun'un ailesinin evine dokuz yıl boyunca gittiği akşam yemekleri.Sayısız kere tekrar edilmiş betimlemeler ve cümleler beni okurken zorladı.Kitabı bitirmek konusundaki kararımı gözden geçirdim.
Bu dokuz yıl boyunca yapılan yemekler sonra Kermal'in Füsun'a duyduğu aşkın tuhaf bir takıntıya dönüşmesi bana abartı olarak geldi.
Orhan Pamuk'un başka bir kitabını okuduğumda fikrim ne olacak bilmiyorum,ancak bende Elif Şafak etkisi yapmasından korkuyorum.Siyah Süt,Baba ve P.ç,Bit Palas ve Araf'ı art arda okuyunca Elif Şafak'tan bıktığım gibi Orhan Pamuk'tan da bıkacakmışım gibi geliyor.