Mesajı Okuyun
Old 15-07-2009, 19:52   #14
Academic

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ISIL YILMAZ
Bu fikre "kısmen" katılırım. Her teorinin güçlü dillendiricileri olmalı Ancak, feminizm meselesini anlatmak üzere "temsilci" seçmek biraz sorunlu bir iş.

Feminizm konusu biraz hukuka benziyor. Meslektaşlarım beni çok iyi anlayacaklardır, mesela siyasal bilgiler ya da ekonomi okumuş bir kişi, borçları biz okulda bayağı okuduk, iyi bilirim ben o konuları diyebilir ve yanlış yönlendirmelerine bir avukatın gözü önünde devam edebilir. İşte feminizm de biraz böyledir. Kadın-erkek ilişkilerinden ibaret bir mesele muamelesi görür ve en fazla "eşit olalım" argümanında takılır kalır. Bu eşitlik de çoklukla mevzuata ait bir eşitlik olarak algılanır.

Oysa,feminizm, Sn. Academic tarafından da belirtildiği gibi içinde farklı ekoller bulunduran ve temelde ataerkil toplumun dönüşümünü hedefleyen çok boyutlu bir görüştür.



Bence, toplumların değişime hazır olmalarını beklemek mücadele mantığı ile örtüşen bir tutum değildir. Bu bekleyiş sadece statükonun devamına hizmet eder. Bu süreçte eğitime bel bağlamak ise hiçbir yarar getirmeyecektir. Eğitim, politik bir meseledir. Beklemek yerine, sürece müdahale edip eğitimin de kökten bir değişime tabi tutulmasını istemeden, aynı sistemle bir yere varılamayacağı kanaatindeyim. Eğitimden daha da önemli olansa kültür yaratmaktır. Davranış kalıplarının, yaşayış biçiminin eğitimliden eğitimsize değişeceği bir yapı yaratmak için kültürel değişimi hedeflemek gereklidir. Feminizmin değişimini istediği kültürel yapı da temelde ataerkil yapıdır. Böylece, kadınlar kadar erkeklerin de özgürleşeceği bir toplum ideali savunulmaktadır. Biz esirsek, erkekler de özgür olamaz.

Saygılar.

Çok yerinde iki tespitiniz olmuş sayın Işıl Yılmaz..Gerçekten de feminizm konusunda temsilci seçmek bana göre de sorunludur zira bu sadece femist teorinin kendi içindeki çeşitliliğinin yanı sıra kadınlar açısından da neyin etrafında toplanılması gerektiği konusunda da bir sıkıntının varlığından kaynaklanmaktadır bence. Bahsettiğiniz gibi "eşitlik" argümanına takılmış bir feminizm kavramı bence artık devrini tamamlamıştır. Artık yapılan yasal düzenlemelerle büyük ölçüde bu konuda sıkıntılar aşılma noktasına gelinmektedir. Bence eşitlikten çok denklik argümanı daha önemlidir. Eşitlikte matematikçiler bilir ki tüm koşullarıyla tam bir karşıtlık söz konusudur. Oysa ki kadın ve erkek arasında kendi içinde farklılıklar taşıyan iki kavramdan, iki cinsten bahsedilmektedir. Eşitliği yasalar önünde eşitlik, fırsatlarda eşitlik, eğitimde eşitlik olarak savunabiliriz yine. Ancak bizim beklentimiz bize dair özelliklerimizin tanınarak cinsiyetimizin önünde bir engel oluşturmasını ortadan kaldıracak düzenlemelerdir. En azından benim algılamam bu yöndedir. Toplumsal cinsiyetçilikte de bu yaklaşım vardır. Dolayısıyla ben kadın erkek eşitliğinden ziyade denkliğini savunurum. Denklikten kastım farklı özelliklerde olan iki cinsin aynı kulvarda eşit koşullarda ve kendine has yapılan düzenlemelerle yürüyebileceğinin güvence altına alınmasıdır.

Mesajınızın ikinci yarısındaki tespitinize de katılıyorum. Bunu daha önceki açılan forumda da belirtmeye çalışmıştım. Fakat orada biraz farklı düşündüğüm nokta şudur. Eğitimden bu konuda yararlanmaktan tümüyle ümidimizi kesmekten ziyade eğitimi bu amaçla kullanabileceğimiz bir tarz yakalanması gerekir. Eğitim mevcut siyasi sistemin ve kültürün aktarımı için bir araç olduğu kadar değişimin ve yeni bir kültürün üretiminin de bir aracıdır. Yalnız bu yönü genellikle ihmal edilir ve her gelen iktidarca kendi görüşünün devamlılığını sağlamak ve istediği yönde insan tipi geliştirme amaçlı kullanılır. Eğitimin temel kanunları, açıkçası tüm mevzuatı çok değişmese de yürütülme tarzı ile fark yaratılır. Bahsettiğim konu şudur: Kadın haklarının tam anlamıyla yerleşip yerleşmediği ya da buna yönelik bir politika güdülüp güdülmediği bir eğitim sisteminde okutulan derslerden anlaşılmaz. O derslerin nasıl öğretildiğinden, okulun ikliminden, yönetim anlayışından, sistemin öğretmenine, öğrencisine bakışından ve ders kitaplarındaki konu anlatımlarının görünen yüzünden değil görünmeyen küçük ayrıntılarından anlaşılır. Bu konuda bence uzun tartışmalıyız..

Saygılarımla..