Mesajı Okuyun
Old 13-04-2007, 23:21   #14
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Merhaba

Site Üyemiz Gemici'ye konu hakkında diğer ülkeler uygulaması hakkında bizimle bilgilerini,düşüncelerini paylaşmasını rica ettim.Göndermiş olduğu yanıt izni ile aşağıda yayınlanmıştır.
--------------------------
Alıntı:
Alıntı:
Madde 584- Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.


Borçlar Kanunu Tasarısı’nın eşlerin sözleşme özgürlüklerini üçüncü kişilere karşı sınırlandıran Aile mallarının korunmasına yönelik yukarıdaki maddesi Sayın Doc.Dr.Şükran ŞIPKA’nın da belirttiği gibi aynen İsviçre BK.m.494'den alınmıştır.

Kefalet sözleşmesinde bu türden bir sınırlamayı olumlu bulmakla beraber, Türk ailesinin geleneksel yapısını ve Yeni Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihe kadar hukuken geçerlikte olan olan erkeğin ailenin reisi olduğu gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda, sınırlandırmanın uygulamada kadının aleyhine işliyeceği düşüncesindeyim; Erkek hukuki eşitliğe rağmen, sosyal ve ekonomik alanlarda kadına karşı bir ayrıcalığa sahiptir. Erkek bir sözleşme yapmak istediğinde, kadın rızasını vermek zorundadır veya vermek zorunda olduğunu düşünür. Kısaca belirtmek gerekirse, kadının rızasının alınması sadece bir formaliteden ibarettir genelde, erkeğin rızasını almak biraz zordur(benim şahsi düşüncem)

Borçlar Kanunu Tasarısı’nın veya medeni Kanunu’un başka sözleşmelerde diğer eşin rızasını arayıp aramadığını bilmiyorum ama yasal mal rejimi konusunda aynı sistemi paylaştığımız İsviçre kefalet sözleşmesinin yanısıra daha birçok sözleşmede rıza koşulunu arıyor.

Örneğin:
- Kira sözleşmesi, aile konutunun satışı,
- Edinilmiş mallara dahil olmayan malların üçüncü kişilere karşılıksız yardım olarak verilmesi,
- Eşlerden birisinin karıkocanın müşterek malları ile bir meslek veya iş yapması,
- Müşterek mallara dahil olabilecek bir mirasın reddi veya borca batık bir mirasın kabul edilmesi,
- Eşlerden birisinin Evlatlık edinmesi,


Alman Hukuku:
İsviçre ve Türkiye’den değişik bir yasal mal rejimi olan Almanya eşlerin sözleşme özgürlüklerine herhangi bir sınırlandırma getirmiyor bildiğim kadarı ile. Durum kefalet sözleşmeleri için de geçerli. Kefalet sözleşmesi veya başka bir sözleşme yapmak için eşlerin diğer eşin rızasına ihtiyaçları yor.

Bu prensibin tek istisnasını, eşlerin birbirilerinin lehine yaptıkları kefalet sözleşmeleri, yani bir eşin diğer eşin kefili olması oluşturuyor.

Yargıtay 1990 ın ortalarına kadar sözleşme özgürlüğü prensibine bağlı olarak önüne gelen her davada ‘herkes istediği kimse ile, yasaya ve ahlaka aykırı olmamak kaydıyla, istediği sözleşmeyi yapmakta özgürdür’ gerekçesi ile önüne her davayı geri çeviriyordu. Anayasa Mahkemesi 19 Ekim 1993 senesinde aldığı bir kararla bir eşin diğer eşe kefil olma durumunu belirli şartlar altında ahlaka aykırı olarak nitelendirdi ve belirtilen türde kefalet sözleşmelerini geçersiz saydı. Böylece eşleri lehine kefalet sözleşmesi imzalamak zorunda bırakılan kişiler, özellikle kadınlar, yaşamları boyu ödeyemiyecekleri bir borçtan kurtulma olanağına kavuştu.

Olay şu:
Bankalar kredi alan eşin mallarını diğerinin üzerine geçirmekle kendilerinden(alacaklı bankadan) mal kaçırmasını önlemek ve verdiği krediyi daha iyi bir güvenceye bağlamak gayesi ile diğer eşin kefalet sözleşmesi imzalamasını şart koşuyor. Kefil olan eş sözleşmeyi çoğu zaman diğer eşin ısrarı ile imzalamaktadır ve bankanın bu durumdan haberi vardır. Ayrıca kefilin krediyi geri ödeme gücü yoktur. Anayasa Mahkemesi’nin görüşüne göre ortada özgürce alınmış bir kefalet sözleşmesi yapma iradesi yok.
Çünkü:
1. Kefalet sözleşmesini imzalayan eş ile banka strüktürel bir fark vardır; Banka profesyonel hukuk ve ekonomi kadrosu ile eşe iradesini kabul ettirebilecek durumdadır,
2. Eşin kefil olduğu diğer eşine hissi olarak bağımlıdır ve kefalet sözleşme3sini imzalamasının sebebi bu bağımlılıktır,
3. Banka bu bağımlılğı biliyor.

Belirtilen bu şartların gerçekleşmesi sonucunda yapılan sözleşme ahlaka aykırıdır ve geçersizdir.

Anayasa Mahkemesinin eşlerin kefalet sözleşmeleri yapmaları konusunda aldığı kararı Yargıtay sonradan eşlerin birlikte imzaladıkları kredi sözleşmelerine ve kredi alanın çocuklarının yaptıkları sözleşmelere de uygulamaya başladı.

Borçlar Kanunu Tasarısının üçüncü kişiler lehine getirdiği sınırlandırmanın, Almanyadaki uygulamaya benzer şekilde, eşler lehine yapılan kefalet sözleşmelerine de uygulanması ve benzer bir sınırlandırmanın tüketici kredileri sözleşmelerine de getirilmesi tartışma konusu bence.

Saygılarımla

Gemici