Mesajı Okuyun
Old 15-10-2003, 10:32   #47
Refya

 
Varsayılan iNCE ZEKA !

iNCE ZEKA !

Aaron Hacker'in emlak bürosunun önünde New York plakalı kırmızı, spor
bir
araba durdu.
Arabadan inen şişman adam,büroya doğru yürüdü. Sıcaktan ter, ince
elbisesinin üstüne kadar çıkmıştı.50 yaşında
görünüyordu. Yüzü heyecandan kızarmış,fakat kısık gözlerindeki
kararlı,
donuk bakış değişmemişti.

İçeriye girince başıyla Aaron'a selam verdi. "Bay Hacker?"

Aaron gülümseyerek,"evet benim,sizin için ne
yapabilirim.Bay..?"

Şişman adam, "Dill" diyerek kendisini tanıttı."Zamanım
çok az,hemen konuya
girsek iyi olacak." dedi.

"Benim için de iyi olur Bay Dill. İlgilendiğiniz belli bir yer
var mı?"

"Doğrusunu isterseniz,evet. Kasabanın kenarındaki eski
bina."

"Sütunlu ev mi?"

"Ta kendisi.Yanılmıyorsam üzerinde SATILIK tabelası var."

Aaron kuru bir sesle,"Evet." Dedi.Bizim satış
listemizdedir." Kalınca bir
defterin yapraklarını karıştırdı.
Sonra daktilo ile yazılmış bir sayfayı işaret etti:

"160 yıllık bina.8 odası,2 banyosu,otomatik gaz fırını,geniş
terasları,çevresinde ağaçları var.Çarşıya,okula
yakın.750.000 dolar."diye okudu ve ekledi:

"Hala ilgileniyor musunuz?"

Adam oturduğu yerde rahatsız olmuş gibi kıpırdandı."Neden
olmasın. Olumsuz
bir yanı mı var?"

Aaron,"Aslına bakarsanız," dedi."Bu evi defterime
yalnızca yaşlı Sade
Grim'in hatırı için kaydettim.
Ev asla onun istediği kadar etmez.Uzun zamandır onarım görmemiş çok
eski
bir
binadır. Kirişlerden kimi bir kaç yıl
içinde çökecek durumda. Bodrumu ise yılın yarısında su ile
doludur."

"Öyleyse sahibesi neden bu kadar çok istiyor."
Aaron omuz silkti."Herhalde kendisi için manevi değeri olacak.
Çok eskiden
beri ailesine aitmiş."

Şişman adam gözlerini yerde gezdirdi. "Bu çok kötü." dedi.
Başını kaldırıp
Aaron'a baktı ve çekingen
bir biçimde gülümsedi.

"Hoşuma gitmişti.O,nasıl söylesem bilemiyorum,tam aradığım
evdi."

Aaron güldü. "100.000 dolara belki iyi bir alışveriş olurdu
ama,750.000
dolara...
Sanırım Sade'in düşüncesini de anlıyorum. Hiç bir zaman fazla parası
olmadı.Kendisine kentte çalışan oğlu bakıyordu. Sonra adam 5 yıl önce
öldü.
Onun için ev satmanın akıllıca bir iş olacağını biliyor.Fakat gönlü
bir
türlü evden ayrılmaya razı olamıyor.Bu yüzden eve kimsenin almaya
yanaşamayacağı bir fiyat koyuyor.
Böylece kendini avutuyor."

Üzgün bir ifade ile başını salladı.
"Dünya ne kadar garip değil mi?"

Dill soğuk bir sesle "Evet." dedi.Sonra ayağa kalktı.

"Kendisini bulup fiyatı biraz düşürmesini isteyeceğim."

Otomobilini Bn.Grim'in evinin önündeki yıkık dökük çürümüş tahta
parmaklıkların önüne park etti.
Evin çevresini tümüyle yabani otlar kaplamıştı.

Kapıya çıkan kadın kısa boylu,beyaz saçlı idi. Yüzündeki hatlar, küçük
inatçı görünüşlü çenesine kadar iniyordu.
Havanın sıcak olmasına karşın sırtında kalın,yün bir örme hırka vardı.

"Bay Dill olmalısınız."dedi,

"Aaron Hacker buraya gelmekte olduğunuzu telefonda söyledi.İçeri
girmez
misiniz?"

Dill,"İçerisi korkunç derecede sıcak." diye söylendi.

"Öyleyse içeri girin. Buzluğa biraz limonata koymuştum.
İçeriz."

İçerisi loş ve serindi. Pancurlar kapatılmıştı. Eski tarz geniş
koltuklarla
döşenmiş büyük bir salona girdiler.
Yaşlı kadın ellerini sıkı kenetleyerek sallanan bir sandalyeye oturdu.

Şişman adam öksürdü. "Bn. Grim,az önce emlakçınız ile
konuştum."

Kadın,"Tümünden haberim var." diye sözünü kesti.

"Aaron fikrimi değiştirebileceğiniz düşüncesi ile sizi buraya
yollamakla
akılsızlık etmiş.
Doğrusunu isterseniz amacımın bu olduğuna da pek emin değilim."

"Bayan Grim,sizinle biraz konuşabileceğimi sanmıştım."

Bn. Grim sallanan sandalyesini gıcırdatarak arkasına yaslandı.

"Konuşmak için para alınmaz,ne istiyorsanız söyleyin."

"Evet,haklısınız." Adam beyaz bir mendille yüzünün terini
sildi.

"İzin verirseniz anlatayım. Bir iş adamıyım. Bekarım. Uzun
yıllar çalıştım
ve iyi bir servet yaptım.
Artık dinlenmeyi hak ettim.Yaşamımın sonlarını geçirebileceğim sakin
bir
yer
arıyorum.Burayı
sevdim.Bir kaç yıl önce Albany'ye giderken buradan geçmiştim. O zaman
bir
gün
buraya yerleşebileceğimi düşünmüştüm. Bugün kasabadan tekrar
geçerken,burayı

gördüm.Tam istediğim yerdi."

"Burayı ben de severim, Bay Dill.Böyle oldukça yüksek bir fiyat
isteyişimin
nedeni de bu zaten."

Dill gözlerini kaldırıp yaşlı kadına baktı. "Oldukça yüksek bir
fiyat değil
mi?
Kabul etmelisiniz ki Bn.Grim,bu günlerde böyle bir ev en
fazla..."

"Yeter." diye bağırdı kadın."Bay Dill bu konuda
sizinle kesinlikle
tartışmak
istemiyorum. Eğer istediğim parayı
vermeyecekseniz,üzerinden durmayalım."

"Fakat,Bn. Grim."

"İyi günler Bay Dill."

Adamın da aynı şeyleri yapmasını belirten bir tavırla ayağa kalktı.
Fakat
adam kalkmadı.

"Bir dakika bayan,delilik olduğunu biliyorum ama,istediğiniz
parayı
ödeyeceğim."

Yaşlı kadın uzun süre adama baktı."Emin misiniz, Bay Dill?

"Kesinlikle,yeterince param var. Eğer evi satmanızın tek yolu
buysa, parayı
alacaksınız."

Grim hafifçe gülümsedi.

"Sanırım limonata iyice soğumuştur.Size getireyim. Siz içerken
ben de evi
anlatırım."

Kadın elinde tepsi ile geriye döndüğünde Dill yine mendille alnındaki
terleri siliyordu.
Limonatayı zevkle yudumlamaya başladı.

Yaşlı kadın sallanan sandalyesine yaslanırken "Bu ev." Diye
söze başladı.

"1902'den beri aileme aittir.Kasabadaki en sağlam ev olmadığını
da
biliyorum.
Oğlum Michael doğduktan sonra bodrumum su bastı. O günden bu yana da
bir
türlü kurutamadık.
Aaron bazı yerlerin çürüdüğünü de söylüyor.Yine de bu eski evi
severim.Bilmem anlatabiliyor muyum?"

Dill,"Evet." dedi.

"Michael 9 yaşında iken babası öldü.Ondan sonra sıkıntılar
başladı.Michael
belki de benden çok babasını özlüyordu.
Çok vahşi ve haşin bir çocuk olmuştu.Liseyi bitirince kasabayı
terkedip
kente gitti.Çok hırslı bir insandı.
Kentte ne yaptığını bilmiyorum. Fakat başarıya ulaşmış olmalıydı.Bana
düzenli para gönderirdi."

Gözleri nemlenmişti.

"Kendisini 9 yıl görmedim.Dokuz yıl sonra geldiğinde başı dertte
idi.
Zayıf ve yaşlanmış bir durumda bir gece yarısı çıka geldi.Yanında
ufak,siyah
bir valizden başka bir şey yoktu.
Valizi elinden almak istediğim zaman bana vurdu. Bana,annesine vurdu.
Ertesi
gün bir kaç saat için evi terketmemi
söyledi. Ne yapmak istediğini açıklamadı. Döndüğümde valiz ortadan yok
olmuştu."

Şişman adam gözlerini limonata bardağına dikmiş öylece dinliyordu.

"O gece evimize bir adam geldi. İçeriye nasıl girdiğini
bilmiyorum.
Michael'ın odasından sesler duydum. Oğlumun içinde bulunduğu
tehlikenin ne
olduğunu
öğrenmek istiyordum.Kapının arkasından dinlemeye çalıştım.Fakat
yalnızca
bağrışmalar tehditler ve..."

Bir an durakladı. Omuzları sarsılıyordu.

"...ve bir silah sesi duydum." Diye devam etti.
"İçeriye girdiğim zaman
yatak odasının penceresi açıktı ve
yabancı gitmişti. Michael'ım da yerde yatıyordu. Ölmüştü. Tüm bunlar
bundan
5 yıl önce
oldu. Ondan sonra polis bana olanları anlattı. Michael ve tanımadığım
o
adam
birçok suç işlemişler.
Bir sürü yerlerden bir kaç milyon dolar çalmışlar. Michael parayı alıp
kaçmış.
Parayı bu evde,hala bilemediğim bir yerde saklamıştı. Sonra diğer adam
hissesini almak için oğlumu arayıp
bulmuştu. Paranın yok olduğunu görünce de oğlumu öldürmüştü."

Başını kaldırıp adama baktı.

"İşte o zaman evimi 750.000 dolara satışa çıkardım.Bir gün
oğlumun
katilinin

döneceğini biliyordum. O bir gün gelip fiyat ne olursa olsun evi almak
isteyecekti.
Bütün yapacağım,yaşlı bir kadının köhne evine bu kadar çok para
vermeye
razı
olacak
adamı buluncaya kadar beklemekti."

Sandalyesini ağır ağır sallıyordu.

Dill bardağı yere bıraktı,diliyle dudaklarını yaladı."Uf!"
dedi.Bu limonata
çok acı..."

Bakışları canlılığını kaybetti, hafif titreme ile başı,omuzunun
üzerine
cansız düştü....


Give Justice A Hand