Mesajı Okuyun
Old 24-04-2009, 09:24   #1
güler ataş

 
Varsayılan Aşka Soldan Bakmak

Dünyadaki bütün coğrafyalarda, inanç ve aşktır bedenin sol tarafıyla ifade edilen.

Kadınlar aşka soldan, erkekler tam ortadan bakıyor. Doğal bir dürtü, genetik bir kalıntı gibi bakılsa da, kabullenmemek lazım bu gidişatı.

Kadının soldan erkeğin tam ortadan bakması belki de tarihin ilk mesleğinin fahişelik olmasıyla bir bağı vardır. Kadına bedeninde bir tek solu kalmış, her yerine dokunmuş yaşadığı yüzyıllar. Ama kadın soluna dokunulmasını izne tabi tutmuş. O kimsenin soluna dokunamasa bile özel bir yer ayırmış hayatının soluna..

Dünyada ilk açlık grevlerinin kahramanı İngiltereli kadınlar, sol yanlarını yatırmış ölüme. Kadının solu sevgisidir, emeğidir, midesinden önce gelen açlığı ve tokluğudur. Kadınların başlattığı bu yürekli eylem bile, yüz yılımızda erkek egemen tarza mal olmuştur. Yani unutulmuş tarihin isimsiz kahramanları. Tıpkı dağlarda ve her kurtuluş savaşında adı unutulmuş, unutulacak kadın kahramanlar gibi. Yani kadınların kendi tarihlerini kendilerinin yazma zamanı geldi artık.

Kadının özgürleşme mücadelesinde çok laf eden erkekleri (birilerini tenzi ediyorum) samimi bulmuyorum. Kadının özgürleşmesi bedenin özgürleşmesi olarak algılandığı için. Özgür kadın daha daha özgür erkek demektir. Annesinin, kız kardeşinin, karısının ve kızının bedenine sahip erkek anlayışının, kadın özgürlüğüne dair edeceği hiçbir söz samimi olamaz. Onlar bu kokuşmuş düzenin devamının tarafıdır bir uçtan. Töre cinayeti işlemeseler de reddetmek onların cinayetidir.

Aşka tam ortadan bakanlar, erkekler ve egemenliği kaderi görmüş kadınlardır. Düzenin her kurumuna karşı çıkarlar, evlilik kurumu hariç. Öteki kadınların evlilik bitirmesini alkışlarlarken, o kadının süren ilişkilerinde risk olmalarından korkarlar. Evlilik aynı zamanda bir mülkiyet ilişkisidir çünkü. Çünkü başka birinin tapulu arazisine legal biçimde girmek suçtur. Bir ilişkide eline bir defter tutuşturulmamışsa, işgale açık arazi gibidir kadın.(hem kadın hem erkek gözünde)

Günümüzün modern kadını ve modern erkeği, adı gelenekle anılan her şeye karşı durur. Bu karşı çıkış aynı zamanda onlara elit olma duygusu da yaşatır. Mesela ellerinde ‘’ellerinizi vücudumuzdan çekin’’ döviziyle alanları doldururken. Bir şüpheden dolayı kendi kızlarını bekaret kontrolüne götürebilirler (yine alanlarda ilkeleri doğrultusunda yaşayanları tenzi ediyorum) . Ne kolaydır başkalarının hayatına dair fikir üretmek. ‘’Tacize tecavüze son’’ diye bağırırken, kızlarını kendi elleriyle taciz ettirdiklerini düşünmezler (iyi aile olmanın ölçüsüdür bu).

Modern kadın geleneksel kuma ilişkisine karşı durur. Ama, adına ‘’aşk yada anı yaşamak’’ denilerek başlayan üçlü beşli ilişkiler masumdur. Bu hoş görü içinde bizim geleneksel kumalık ilişkisi modern bir hal almış olur. Geleneksel kumalıklar tarafların bilgisi içinde yaşanırken (onayladığım anlamı çıkarılmasın) modern kumalıklar dört duvar arasında yada erkeklerin içki masalarında konu edilerek yaşanır. Ki kadın bu hali yaşam tarzı etmemişse kendine, aşka yenik düşmüş bir masumdur (Kendine hak gördüğünü diğer kadına da hak görmek kaydıyla). Aşk; kendi etiğini zaman içinde kendi yaratabilir. Beklide yıllar sonra aşkın bu yeni hali demode bir gelenek olur.

Biliyoruz ki aşk sınır tanımaz. Her biçimde önünde eğilmemiz gereken yüce bir duygudur. Aşk devreye girerse sistemler çöker. İnsan hayatında devrimler olur. Çünkü aşk; sevgiye giden yolun sokak başıdır. Sevgi; aşkın bütün hastalıklardan arınmış, yeni bir şehir inşasıdır.

Aşk asidir. Aşk boyun eğmez. Aşk kural tanımaz, gözü karadır. Ama aşk insanın en insan yanıdır. Aşk kendine hain, diğer tarafa dost eder hüküm sürdüğü kalbi. Aşk; vatan haini etmez insanı hümanist ettiği kadar.

Kadın solundan, erkek tam orta yerinden bakar aşka. Ergen; büyüklerini örnek alır aşka nereden bakacağına dair.

Aşk herkese layığını verir.

Yeter ki siz aşka haksızlık etmeyin.