Mesajı Okuyun
Old 19-02-2009, 18:34   #149
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Suat Bey, bu tartışma başladığından bu yana belki ilk defa derli toplu düşüncelerini yazmış bulunyor. Teşekkür ederiz.
Önce Suat beyin son açıklamasından önemli olan paragrafını hemen aşağıya alıp, sonra kendi düşüncelerimi yazmak istiyorum:


Suat Bey, değerli üyeler;
Kiralayanın malik olmadığı durumlarda, kiralayana değil, malik'e ait bir taşınmaz kiralanmaktadır. Başka bir ifade ile kiralanan mecur, kiralayana değil, malik'e aittir. Sanıyorum bu durum Suat bey tarafından da kabul edilecektir.
O halde malik'in mülyetindeki taşınmazı üzerinde bulunan haklarını -öncelikle- incelemek gerekecektir.
Bilindiği üzere Mülkiyet hakkı, Yeni Türk Medeni Kanununun (683-778). maddelerinde düzenlenmiş olup, özellikle 704-761. maddeler arasında ise konumuzla direkt ilgili "taşınmaz mülkiyeti" esasa bağlanmştır. Medeni Kanunun taşınmaz mülkiyetine ilişkin hükümler incelendiğinde açıkça görülür ki, mülkiyet hakkı sahibine mutlak yetkiler vermektedir. Anayasamızın 35. maddesi mülkiyet hakkının anayasal niteliğine vurgu yapıp, güvence altına almış ancak mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla sınırlandırılabileceğini de açıkça belirtmiştir. Bu bağlamda YMK. nun 683. maddesinde sınırları çizilen mülkiyet hakkının sahibine hangi genel yetkileri verdiğine baktığımızda aynen şu şekilde bir düzenlemeye rastlarız:

O halde malik, -hukuk düzeninin sınırları içinde sahibi olduğu - malı üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilir, kullanma, yararlanma gibi haklarını istediği gibi kullanabilir. İkinci fıkraya göre de, malına haksız yere el atan kişilere karşı istihkak davası ve müdahalenin men'i davası açabileceğini ortaya koymuştur. Bu fıkrada önem arzden husus, el atmanın "haksız" olması halinin değerlendirilmesinde yatmaktadır. Haksız el atmak malik açısından önem arz eder. Yani el atan kişi malik veya malik'in yetki verdiği kişiler ile hukuki bir zeminde ilişki içinde değilse, malik bakımından haksız el atan konumundadır. Somut olayımızda olduğu gibi malik veya malik'in yetki verdiği kişiler dışında, ilgisiz bir kişi ile hukuki zeminde kiracının anlaşmış olması, kiracıyı malik'e karşı "haklı" bir nedene dayalı mala el atan konumuna getirmeyecektir.
Bu husus Prof. Dr. Şeref Ertaş'ın, "Yeni medeni Kanun Hükümlerine göre eşya hukuku isimli kitabının 206. sayfasında "istihkak davası" başlığı altında bir örnekle de açıklanmış ve yetkisiz bir başkası ile olan akdi kira ilişkisinin malik'e karşı ileri sürülemeyeceği ve bu durumun, kiracının malike yöneltebileceği "haklı" bir sebep olarak değerlendirilemeyeceğini açıkça ortaya koymuştur.
Bu hesapla, malik kendisi ile veya temsilcisi ile anlaşmamış olan ve buna rağmen mala el atan kişilere karşı mülkiyet hakkından kaynaklanan tüm haklarını ileri sürebilecektir ve bu temelde haksız el atmanın sona erdirilmesini de talep edebilecektir. Yetkisiz kişi ile kiracı arasında imzalanan kira akdinin malik'e karşı etkisi olmayan bir kira akdi olacağı, yetkisiz kişi ile kiracı arasındaki akdi ilişkinin kendileri (tarafları" arasında geçerli olacağı, fakat malik'in müdahalenin men'ini isteyerek kiracıyı kiralanandan çıkartabileceği çok açık bir şekilde ortadadır. Tüm bu açıklamalarda göstermektedir ki; malik veya malik'in yetki verdiği kişiler ile kira akdi yapılmadığı veyahut malik'in yetkisiz kiralayanın işlemine icazet vermediği hallerde, kira akdi malik'e karşı ileri sürülemeyecektir. Bu itibarla malik bakımından geçerli ve bağlayıcı bir kira akdinden bahsedilmesi için, kiralayanın ya doğrudan malik olması yahut kiralayanın malik olmadığı hallerde ise malik'in yetkilendirdiği veyahut sonradan işlemine icazet vererek kendisi bakımından geçerli kıldığı bir kişinin olması gerekir. Bu kişi temsilcidir. Ben bunu başından beri dile getirdiğim halde, olayı salt kira akdi olarak gören, eşya hukukunun emredici hükümlerini görmezden gelen Suat Bey'e bir türlü anlatamadım. Bu nedenle, kiracı ister iyi niyetli olsun isterse kötü niyetli olsun, bu durum tapulu malın malik'ine karşı ileri sürülemez. Yukardan beri yapılan tüm açıklamalarım tapulu mülkiyet için geçerlidir. Bu açıklamalarımın diğer soruları da cevapladığı kanaatindeyim ve bu nedenle lüzumsuz ayrıntılara girmeye gerek duymuyorum.

Saim Bey,
Aynı kitaptan bende de var(2005 Baskısı). İstihkak konusu 206 değil 236 ıncı sayfada geçmektedir(Demek ki sizdeki farklı bir baskı). Diyorsunuz ki ;

Alıntı:
Yazan Saim
“Bu husus Prof. Dr. Şeref Ertaş'ın, "Yeni medeni Kanun Hükümlerine göre eşya hukuku isimli kitabının 206. sayfasında "istihkak davası" başlığı altında bir örnekle de açıklanmış”


Siz örneği yazmamışsınız ama ben yazayım:
Alıntı:
Yazan Prof.Dr.Şeref Ertaş
Davalının eşya üzerindeki haklı bir nedene dayanıyorsa, malik istihkak davası açamaz. Malik(M), evini (K) ya kiralamışsa, artık (K)nın ev üzerindeki zilyetliği haklı bir nedene dayandığından, ona karşı (M) isthkak davası açamaz. Fakat (K), bu evi sözleşmede yasaklandığı halde,(Ü) ye tekrar kiralamışsa; (M), (Ü)ye karşı istihkak davası açabilir. Gerçi (Ü)nün zilyetliği de haklı bir nedene dayanmaktadır. Fakat bu neden, malik (M)ye etkili değildir. Davalının zilyetliğinin dayandığı haklı neden malike etkili olmadıkça, malik istihkak davası açabilir.
Bu örneğin hemen altında da, malikin ikinci dava hakkının müdahalenin men’i davası olduğu yazılıdır. Ben yine 6570 Sayılı maddesinin 12 inci maddesini alıntıladım:

Alıntı:
Yazan 6570 Sayılı Yasa
MADDE 12 - Kiracı, mukavelede hilâfına sarahat olmadıkça, kiralanan yeri kısmen veya tamamen başkasına kiralayamaz yahut istifade hakkını veya mukavelesini başkasına devredemez veyahut kendisi gayrimenkulü bırakmış olduğu halde hiç bir sebeple bu yeri kısmen veya tamamen başkalarına işgal ettiremez.
Kira akdinin esas gayesi itibariyle başkalarına kiralanması lâzım ve mûtat olan (Otel, pansiyon, talebe yurdu ve benzerleri) gayrimenkuller bütün gayrimenkulün devri veya kiralanması hali müstesna olmak üzere yukardaki fıkra hükmüne tabi değildir.
Bu maddenin birinci fıkrası hükmüne riayet etmeyerek bir gayrimenkule kiracı veya devir alan sıfatiyle girenler veya bu gayrimenkulü işgal edenler hakkında hiç bir ihtara hacet kalmaksızın sulh mahkemelerinde tahliye dâvası açılabilir.
Fuzuli şagiller hakkında 5917 sayılı kanun hükümlerinin tatbikı da istenebilir.
---

Hocanın verdiği örnek için 6570 Sayılı Yasa’nın 12 inci maddesine göre dava açılmalıdır. Bunun adı da “akde aykırılık ve fuzuli işgal “davasıdır. 683 üncü maddeye göre verilen kararlara baktım. Hepsinde “elatmanın önlenmesi” istenmiştir. Yani Hoca’nın verdiği örnekle uygulanması istenilen yasa farklıdır. Neden hep konunun özüne giremediğiniz anlaşılmıştır. Yanlış kaynaktan beslenmişsiniz. Hem neden doktrin görüşü aramaktasınız ki? Ben yazıyorum, yetmiyor mu? Teori ve pratik farklıdır. Elimizde 6570 Sayılı Yasa var. O yetmediği zaman B.K.nun kira hukuku ile ilgili hükümleri bulunmaktadır. Başka yere bakmanıza gerek yoktur.

Alıntı:
Yazan Saim
Bu açıklamalarımın diğer soruları da cevapladığı kanaatindeyim ve bu nedenle lüzumsuz ayrıntılara girmeye gerek duymuyorum.
Benim sorularıma yanıt vermiyorsunuz. Sorularıma yanıt alıncaya kadar ben de lüzumsuz ayrıntılara girmek istemiyorum.