Mesajı Okuyun
Old 07-11-2006, 01:36   #7
Gemici

 
Varsayılan

Türkiye'de 2005 yılında yürürlüğe giren bir kanun var, ismi: Çocuk Koruma Kanunu; benim görüşüme göre altyapısı olmayan, sırf AB yolunda biraz daha ileriye gidebilmek için, aceleyle çıkarılmış bir kanun. Kanunun amacı olarak: 'Korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi' belirtilmiş 1.ci maddede. Kanunun ikinci maddesi kanunun kapsamını belirtiyor. Buna göre kanun korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında alınacak tedbirler ile suça sürüklenen çocuklar hakkında uygulanacak tedbirlerin usul ve esaslarına, çocuk mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin hükümleri kapsar.

Bildiğim kadarı ile kanunun 'korunma ihtiyacı olan çocuk' konusunda uygulanma alanı hemen hemen yok gibi. Bu türden tedbirlerin çocuğun suçlu duruma düşmesinden önce alınması gerekir. Burada söz konusu olan çocuk, okulda ve ailede problemlerle karşılaşan, daha doğrusu günlük hayatta zorluklarla karşılaşan çocuktur. Çocuğa bu gibi durmlarda yardım edebilecek bir kuruluş zaten yok. Bu yüzden de kanunun en başta gelen uygulama alanı suçlu duruma düşmüş çocuğa yönelik olanı.

Burada kısaca Alman Sistemi'ne değinmek istiyorum:
Almanya'da koruma ile ilgili hükümler ve suçlu duruma düşmüş çocuk ve gençlerle ilgili hükümler iki ayrı kanunla düzenlenmiş. Korunma ihtiyacı olan çocuklarla gençlik daireleri uğraşıyor. Bu gençlik daireleri suça itilmiş çocuklar konusunda mahkemelerle birlikte çalışıyor. Mahkeme önüne çıkan çocuğa gençlik daireleri yardımcı oluyor; Bu yardım hem mahkleme için hemde çocuk için. Kanuna göre mahkeme önüne çıkan çocuğun yanında gençlik dairesinin bir temsilcisinin bulunması gerekir(Çocuk Koruma Kanunu bunu mahkemenin takdirine bırakmış). Gençlik mahkemeleri Jugendliche(14 yaşından 18 yaşına kadar olan çocuklar/gençler) ve genelde Heranwachsende(18 yaşından 21 yaşına kadar olan gençler) için yetkili. Kanunun en büyük özelliği çocuklar ve yetişmekte olan gençler için cezadan ziyade onları topluma yeniden kazandıracak tedbirleri ön planda görmesi. Bu tedbirlerin neler olabileceğini gençlik dairesi mahkemeye rapor halinde bildirir. Mahkeme bu rapora uymak zorunda değildir, ama genelde uyar.

Bu açıdan bakınca bir hakimin 15 yaşındaki bir çocuğa/gence kitap okumayı ceza olarak, pardon onu topluma yeniden kazandırmak için öngördüğü bir tedbir bir yükümlülük olarak, karar altına almasını yerinde bir karar olarak görüyorum.

Gel gör ki edebiyatın ne olduğunu bilmeyen gencimiz Safahat'ı seçmiş. Gazetelerin bildirdiğine göre sonunda Safahat'ı okumaktan vazgeçip cezaevine gitmiş. Bir kitapçı dükkanında gördüğüm Safahat'a bir göz atınca 15 yaşındaki edebiyat meraklısının neden cezaevini yeğlediğini anladım; matbaa mürekkebinin kokusuna alışık olan ben bile Safahat'ı sözlük yardımı olmadan okuyamam.

Kıssadan Hisse:
Karakolda polis denetiminde değilde bir sosyal uzman denetiminde, Safahat değilde gencin yaşına ve kültürel gelişimine uygun bir kitap verilmiş olsaydı gence, belki de büyük faydası olurdu, kimbilir!

Saygılarımla