Mesajı Okuyun
Old 29-01-2007, 02:02   #8
calikusu_kamuran

 
Acil Önerme-cÜmle Ve Tek Tanimlama

Alıntı:
Yazan Av.M.Saim Dikici
Örneğin "her cisim yer kaplar" yargısı bize yeni bir bilgi vermez, çünkü "cisim" kavramı esasen "yer kaplamayı" içerir; bu yargıda sadece bir çözümleme yapılıyor ve "cisim" kavramı çözümlenerek kendisinde esasen bulunan bir bilgi hiçbir gereği yokken yeniden ortaya konuyor. Oysa "bu yük ağırdır" yargısı bize yeni bir bilgi verir, çünkü "yük" kavramı kendiliğinden ağır ya da hafif olduğunu bildirmez; burada, ötekinin tersine, bir çözümleme değil bir bireştirme yapıyoruz ve "yük" kavramıyla "ağır" kavramını birleştirerek yeni bir bilgi elde ediyoruz. Demek ki bize bilgi veren yargılar, çözümsel yargılar değil, bireşimsel yargılar'dır. Salt us bu bireşimsel yargıyı aşkınlık yöntemiyle, deneyi aşarak gerçekleştirebilir mi? Kant bu soruya kesin olarak şu karşılığı veriyor:

Şimdi burada verilen örneklerde öncelikle dil, bir cümle kurarken ne yapmaktadır sorusunun karşılığını bulmak gereklidir. Ve şöyle bir kaç misalle düşünmemizi sağlamak istiyorum.

Her cisim yer kaplar.
Bu yük ağırdır.

Şimdi bu iki cümlede-önermede, dil daima aynı şeyi yapmaktadır. Hayatta nesnelerin isimlerini bilmeyen bir çocuğa isimlerini öğretmek istiyorsunuz. Ne yaparsınız, elbette ki nesneye elinizle dokunup İŞTE BU AĞAÇTIR. İŞTE BU TAVŞANDIR. diyerek öğretmeye çalışırsınız. Demek ki ÖZNE veya KONU dediğimiz kısım, bir İŞARET ETME İŞLEVİ görmektedir. Yani o herhangi bir YÜKLEME-TANIMLAMA yapmıyor yalnızca İŞARET EDİCİ DURUMUNDA bulunuyor. Onun görevi ŞEYİN ne olduğunu bildirmek değil yalnızca İŞARET ETMEK YANİ GÖSTERMEKTİR. İşte böyle ve öznenin dışındaki tüm ögeler benim için YÜKLEMDİR. Yani bir cümlede DOLAYLI TÜMLEÇ, NESNE, ZARF TÜMLECİ GİBİ ÖGELER OLMAYIP onların tümü birden YÜKLEMDİR. Ve işte tam burda YÜKLEM, işaret edileni yani özne(konu)" yi TANIMLAMAKTADIR. Öyleyse bir cümlede asıl iş gören YÜKLEMDİR ve bu yüklem ise Özne dışında kalan tüm kısımdır. ÖZNE ise yalnızca ve yalnızca İŞARET ETME İŞLEVİ İÇİN KULLANILAN BİR SÖZCÜKTÜR. Yani özne bir tanımlama yapmamaktadır. Sadece İŞTE BU GÖSTERDİĞİM anlamına gelip anlamı DAİMA SABİTTİR. Buradan hareketle eğer AHMET İSİMLİ BİR İNSANIN AHMET OLDUĞUNU BELİRTMEK İSTESENİZ VE AHMET İSİMLİ KİŞİ YANINIZDA İSE şöyle diyebilirsiniz: İŞTE BU AHMETTİR.
Peki eğer inanılmıyorsa şöyle yapalım. AHMET, AHMETTİR.
Şimdi bu ikinci söylemdeki anlamsızlığı nasıl çözeceksiniz. Öznede tekrarlanan yüklemde neden bir daha tekrarlansın ki. Ortada anlamsızlık yok mu yani. Dil neden böyle bir gereksiz iş yapsın.

Fakat diğer yandan İŞTE BU AHMETTİR diyebilmeniz için İŞTE BU diye gösterilen şeyin görünür olması gereklidir. Fakat görünür olmayınca İŞTE BU yerine kullanılan ve İŞTE BUNUN İŞLEVİYLE AYNI İŞLEVE SAHİP OLAN farklı farklı özneler kullanmıştır DİL.
Ahmet, Ahmettir. İnsan, insandır. Kum, kumdur. Kapı, kapıdır. Ağaç, ağaçtır.

Şimdi bu örneklerde ÖZNELERİN HEPSİNİN İŞLEVİ VE ANLAMI AYNIDIR: İŞTE BU....

Evet Öznenin meselesi yalnızca GÖSTERME İŞLEVİDİR. VE beyin eliyle gösterme imkanı bulamayınca BEYİNE GÖSTERMEK ADINA yani beyin için İŞTE BU demek adına farklı farklı özneler-isimler seçme yolunu seçmiştir. Fakat biz bilelim ki her bir öznenin yegane anlamı İŞTE BU diyerek gösterme işlevinden ibarettir.

Şimdi gelelim asıl meseleye

Her cisim yer kaplar.
Bu yük ağırdır.

İŞTE BU yer kaplar.
İŞTE BU ağırdır.

Demek ki bir cümle-önerme içinde tek bir TANIMLAMA-YARGI-YÜKLEMLEME işi vardır. Ve İŞTE BU diyerek GÖSTERİLENİ, YÜKLEMLE tanımlamış olursun. Hepsi bu. Sonuç olarak, KANT ne kadar dil biliyor bunu sormak lazımdır?

SAYGILARIMLA