Mesajı Okuyun
Old 01-11-2006, 01:19   #8
ibreti

 
Varsayılan

Sn.Ebru Şahin;

Sizin de bildiğiniz gibi öncedende mesleğe girişte sınav vardı. Sınav yapmaya Barolar yetkili ve görevli idi. Geçmişteki uygulamada sınav, mesleğe girişte bir baraj olarak değerlendirilmedi.

Gelinen noktada sınav yapma yetkisi ve görevi Barolardan alınıp, ÖSYM'ye verildi. Şimdi ÖSYM ortaya çıkıp, yarın avukat olacak insanlara a, b, c, d, e şıkları olan sorular soracak. Yargıtay'ın bile istikrarlı karar üretemediği, çok kere içtihatlar arasında bile çelişkilerin olduğu hukuk düzenini el yordamı ile hazırladıkları sorularla avukat adaylarını başarılı/başarısız diye ayıracak. Bu durum akla zarar verir.

Hemen her alanda olduğu gibi avkatlık mesleğinde de yetersiz arkadaşlarımızın bulunması doğaldır. Elbette kimileri başarılı olacak, kimileri de başarısız. Okullarda verilen hukuk eğitiminin yetersizliği ortada. Öğretenler öğretebildiği kadar öğretiyor; öğrenenler de öğrenebildiği kadar öğreniyor.

Son 7-8 yılda avukatların refah düzeyinin düştüğü bir gerçek. Lakin bu durumun sorumlusu avukat adayı olan arkadaşlarımız değil. Derlerki "Babasından ev kalan, dam direğini orta yerde bitmiş zanneder.."... Yani bu durumun sorumlusu en başta şu anda ve geçmişte avukatlık mesleğini icra eden bizleriz. Avukatlık mesleğini henüz aday olan arkadaşlarımız değil, bizler yıprattık. Çünkü, avukatlım mesleğinin gelişiminde emeği geçenlerin emeklerini görmezlikten geldik. Altında bulunduğumuz çatının direğini ortasında bitmiş zannettik. Böylelikle de şu anda avukatlık mesleğinin tekelinde olması gereken iş alanlarını kaybettik. Tapu işlerini emlakçılara, idari yargı işlerini muhasebecilere, icra işlerini bürolarımızda yüzde ile çalıştırdığımız büro elemanlarına,... her nevi kira akti vb. işlerini başka mesleklerin türevlerine terketmek durumunda kaldık. Elimizde kala kala adli yargı kaldı. Adli yargıda da payımız %50.. Hatta bu kadar bile değil, sahabet dolandırıcıları avukatlardan iki adım önde gidiyor. Acı ama durum bu.

Durum böyle iken meslek örgütlirimiz ne yapıyor? Mevcut sistemde en dinamik yapılar barolar. Ancak, barolar meslek sorunlarının mevzuat yönünden çözümünde yetersiz kalıyor. Bunun nedeni de yerel kalmaları. TBB'ne çok iş düşüyor. Lakin Birlik'in hantal yapısı bunun çözümüne eleverişli değil.

Birliğin neden hantal yapıda olduğunu izah edeyim dilim döndüğünce,.. TBB delegasyonu Barolardan seçilerek gelmekte. Delegasyona seçilen her arkadaşımızın kendi işi var. Seçilip geldiği Baro çevresinde işleyen bir bürosu var. Dolayısı ile bürosunu kapatıp, Birliğin merkezi olan Ankara'da bulunması mümkün değil. Böylelikle de Barolar Birliğinin etkinliği gittikçe azalıyor. Gündemi belirlemek bir yana, Birlik gündemi takip etmede bile acze düşüyor. Çünkü, bu hantal yapı içerisinde Birlik sağından soluna dönene kadar gündem değişiyor. Çözümü zor değil. Barolar birliğine seçilen avukatların; ya bürolarını Ankara'ya taşımaları, ya da mesleki faaliyetlerine son vererek Birlik'ten doyurucu bir maaş almaları gerekiyor. En tepedeki durum bu iken, mesleğe henüz başlayacak arkadaşlarımıza haksızlık etmeyelim derim.

Avukat enflasyonundan yakınmışsınız. Son dönemde çok sayıda hukuk fakültesinin açılması ile avukat sayısında artış olduğu doğru. Eğitimdeki yetersizlik nedeni ile yeni yetişen arkadaşlarımızın pek çoğunun mesleki anlamda yetersiz olduğu da doğru. Peki eskiden beri avukatlık yapan arkadaşlarımız çok mu nitelikli? Kaldıki, şu anda hukuk fakültelerinde okuyan öğrencilerin tamamına avukatlık ruhsatı verip, mevcut avukat sayısına eklendiğini; bu arada gelişmiş ülkelerde uygulanan ZORUNLU MÜDAFİİLİK SİSTEMİNİN ülkemizde de uygulanmaya başlandığını düşünseniz ortaya çıkan avukat sayısı bu ihtiyacı bile karşılamaz.

Meslekteki kalite ve başarıyı arttırmak da çok kolay. Avukat, hekim, muhasebeci, mühendisler vs. serberst meslek gurupların bir değerlendirin. Bütün bu mesleki faaliyetlerde müşteri ve üçüncü şahıslara verilebilecek zarar riski, karayolunda hareket eden dört tekerlekli bir bir otomobilden daha mı az? Bana göre daha yüksek risk var. Fakat bir otomobili trafiğe çıkarmak için mali mesuliyet sigortası yaptırmak zorunlu iken, bir otomobilden daha büyük risk taşımasına rağmen bir avukat, hekim ya da inşaat mühendisi ruhsatını alır almaz harekete geçer. Risk doğduğunda zararı karşılamaya gücümüz yetmez. O halde vakit geçirilmeden mesleki risk sigortası zorunlu hale gelmeli diye düşünüyorum. Hekimler belirli bir alanda uzmanlaşıp, o alanda faaliyet gösterebiliyorlar. Biz avukatlar da mümkün olduğunca en iyi bildiğimiz alanda faaliyet göstermeye çabalıyoruz. Hatta iyi bildiğimiz alanlarda iş aldığımız zaman bu işi daha keyifle yapıyoruz. Lakin tabelamıza "şu alanda uzmanız.." diye yazdırmamız mümkün değil. Hukuk alanlarının ayrı ayrı mesleki risk sigortasına tabi tutulması, mesleki risk sigortasını yaptırmayanın sigortasız olduğu alanda mesleki faaliyetine izin verilmemesi epeyce akılcı bir çözüm gibi geliyor bana. Eklemek istiyorum; bugün mesleki risk sigortası uygulanmaya başlasa, halen avukat olarak faaliyette bulunan pek çok arkadaşımız mesleki yeterlilik bakımından sigorta kapsamı dışında kalır ve pek çok aday arkadaşımız da halen avukatlık yapan arkadaşlarımızın önüne geçer.

Saygılarımla..