Mesajı Okuyun
Old 23-08-2007, 21:55   #47
Gemici

 
Varsayılan

Sayın Konyalı,

Felsefe varlığını iki olguya borçludur:
a. düşünen insan
b. düşünen bu insanın kendisini tabiat olayları karşısında çaresiz ve güçsüz hissetmesi. Anlıyamadığı olguların içinde kendi varlığı ve canlısıyla veya cansızıyla kendisini çevreliyen dünya da vardır.

Varlığını, nereden gelip nereye gittiğini merak eden insan kendisine ‘Nasıl/Neden’ sorusunu sorar. Bu sorular ve bu sorulara aranan cevaplar felsefenin doğuşunu haber verir. İlk doğuşunda felsefe aynı zamanda bilimdir. Zamanla felsefeden birçok bilim dalı doğar ve felsefeden ayrılarak ayrı bir uğraşı alanı olarak varlıklarını sürdürürler.

Tüm bilimsel ve teknik ilerlemeye rağmen felsefe sorduğu sorulara aradığı tatmin edici cevabı bulabilmiş değildir. Bulacağından da şüpheliyim. Bu cevap bulunmadığı sürece de felsefe varlığını devam ettirecektir ve sorularını soracaktır.

Aynı durum hukuk felsefesi için de geçerlidir. Hukuk felsefesi hukukun varlık nedenini tam olarak çözebilmiş ve tatmin edici bir cevap bulabilmiş değildir şimdiye kadar. Hukukun, adalet fikrinin ne olduklarını ve toplum içindeki varlık sebeplerini neye borçlu olduklarını açıklamaya çalışan bir sürü teoriye rağmen, herkes ve her toplum için geçerli olabilecek bir teori şimdiye kadar geliştirilmiş değildir. Sorduğu soruların cevabını bulduğu andan itibaren felsefe/hukuk felsefesi varlık nedenini ortdan kaldırmış olur ve varlığına son verir. Ben günün birinde böyle bir durumun ortaya çıkabileceğine inanmıyorum. Çünkü insanlar sordukları sorunun cevabını aldıkları andan itibaren yeni sorularla karşılaşıyor. Her verilen cevap onlarca yeni soruya yol açıyor.

Tartışmanın çıkış noktasına dönelim:

Siz diyorsununz ki ‘İnsanlık geridir, geri olduğu için de hukuk felsefesi gereksizdir veya hukuk felsefesi için zaman daha erkendir’ inşallah doğru özetledim!

Buna karşılık ben diyorum ki, ‘İnsanlık geri olduğu için, birçok sorunun cevabını halen bilmediği için’ hukuk felsefesi, şimdiye kadar kaydetmiş olduğu tüm ilerlemeye rağmen gereklidir.


Adam öldürme hukukun uğraştığı tek alan değildir. Hukuk adam öldürmeyi ve insanların birbirilerine ettikleri daha birçok kötülüğü adalet ve toplum düzeni çerçevesinde inceler ama bu konuyu işleyen tek disiplin değildir.

Birçok filosof, dinler, ahlak ve hukuk kuralları adam öldürmeyi yasaklıyor. Bu yasaklamaya rağmen koydukları kurallara uymayanlar yine kendileri oluyor. Bunun sebebi de adam öldürmenin sadece hukuki ve ahlaki bir olay olmayışı. Devletin varlığını sürdürebilmesi ve güçlenmesi için zor kullanmayı ve öldürmeyi gerekli bulan filosofları düşünün; En başta Makyaveli ve adalet fikri ile bağdaşmasa bile meri hukukun ve kanunların yüzde yüz uygulanmasını isteyen positivist felsefe taraftarları; Tahta geçebilmek için kardeşlerini öldürten ve bunun için din adamlarından fetva alan padişahlar; Din adına yapılan ve milyonlarca cana mal olan savaşlar; Kendisini güçlü gören bir devletin başka bir devlete savaş açması ve binlerce kişinin öldürülmesi.

İnsanların köle olarak pazarlarda satılmasını, ölmesinin veya yaşamasının efendisinin insiyatifine bıraklıdığı türünden insanlık onuruna yakışmıyan muameleleri sırf hukuk felsefesi ile açıklıyabileceğimiz pek zannetmiyorum.

Kötülüklerin ve haksızlıkların ortadan kaldırılmasını istiyorsak insanı her yönü ile incelemk zorundayız. Her yönü ile incelemenin kapsamında, içinde yaşadığı toplum, bu toplumun ekonomik sosyal ve politik düzeni, aldığı eğitim, psikolojik yapısı ve daha birçok etmen var.

Birşeyin sadece kötü oluşunu bilmekle o işi yapıp yapmamak tamamen değişik şeyler. Çünkü bir şeyi yapıp yapmamak konusundaki kararlarımızı sadece bilmek etkilemiyor.

Evet felsefe gerekli, hem de toplumsal olaylarla uğraşan diğer bilim dallarını gölgesine alan bir şemsiye olarak.


Saygılarımla