Mesajı Okuyun
Old 05-02-2007, 18:09   #2
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sevgili Arkadaşlar,

Yeryüzünde böyle bir sistem yok. Sistem değil, kaos bu.

Yasanın ayrıntılarına girmeksizin, belli anahtar noktaları ele almak isterim:

1. Sosyal güvenlik, içinde 3 temel unsuru içerir:
- Sağlık (hastalık) sigortası
- Yaşılık (emeklilik) sigortası
- İşsizlik (iş güvencesi) sigortası

2. Anayasamıza göre devlet, her vatandaşını sosyal güvenlik şemsiyesi altına sokmak durumundadır. Yasama da bu gerekçeyle hareket ettiğini ileri sürmektedir. (Aslında anayasa, bununla bütün yükü devletin karşılayacağını ifade etmemiş olmakla birlikte, herhalde bütün yükü vatandaşa yüklemeyi de kastetmemektedir.)

3. Ancak, bunun nasıl yapılacağı konusunda farklı yöntemler izlenebilir:
a) herkese eşit olsun da nasıl olursa öyle olsun
b) ödeyebilene ödeyebildiği kadar, ödeyemeyene ben ne kadar verebilirsem o kadar olsun, veremezsem de ne olacaksa, o olsun
c) maliyeti ne olursa olsun, herkese olması gereken neyse öyle olsun

4. Elbette, bütçeden pay ayırmadığınız sürece 3.c nin olması mümkün değildir. Dolayısıyla, işler ne kadar yolunda gitmezse, yöneticiler o kadar suçlu görünür. 3.a nın sonucunda hiç kimse hiçbir hizmet alamaz hale gelir, ama suçlunun kim olduğu ortada kalır; yasayı çıkartanlar da ben elimden geleni yaptım deme olanağı bulur, vicdani açıdan sıyrılırlar; fakat o güne dek aldığı hizmetten memnun olanlar suçun yöneticilerde olduğunu kolayca fark edeceklerdir. 3.b ise, işler yolunda gitmediğinde suçlunun en zor saptandığı durumdur. Yönetenler yine iyi niyetlerini beyan edebilir, hizmet alabilenler memnun kalır, alamayanlarsa, memnunların varlığından dolayı, suçlayacak yönetici bulamadıklarında hastaneler ve doktorları, yani muhatap oldukları kişileri suçlu bellerler. Yönetenler tamamen pür-i-pak kalır; hem alabilenler, hem de alamayanlar nezdinde!

5. Hükümet ve yasama organı elbette 3.b yi tercih eder, nitekim de bu yasa bu tercihi yansıtmaktadır. Yani, özetle, hesapsız kitapsız gülücük dağıtılmaktadır.

6. Sağlık sigortası, BİREYSEL bir sigortadır. Bunun nedeni, her yaş, cins ve hatta ırk, çevre koşullarına göre tanı ve tedavi için gereken masrafların farklı olmasıdır. Yani, Malatya' da bir köyde yaşayan 5 yaşındaki bir kız çocuğu ile İstanbul Yeşilköy' de yaşayan 65 yaşındaki bir erkeğin sigorta keseneğinin aynı olması beklenemez. İşi devlet üstlendiğinde, bu farkları kapatmak için çeşitli yollara gidebilir, çünkü birebir gelir / gider peşine düşmektense, götürü denkleştirme olanağı vardır. Ancak, yeterince yatırım yapmamış, veya yapmaz ise, sözü geçen her noktada aynı içerik ve kalitede hizmet verebilecek sağlık kuruluşları var olmayacak, kesenekler eşit tutulduğu taktirde vatandaşlar arasında haksızlık yapılmış olacaktır. Kesintileri farklı tutmaksa sadece kolayca göze batmakla kalmayacak, haksızlığı başka türlü tecelli ettirecektir. Bu durum, ikame edilmek istenen 'Emekli Sandığı' gibi yardımlaşma sandığı niteliğindeki kurumların temel mantığına aykırıdır.

Öte yandan, aynı sigorta kesintisiyle bir tarafta 1, diğer tarafta birkaç kişinin sigortalanması da kabul edilemez.

7. Yaşlılık sigortası da BİREYSEL bir sigortadır. Eğer kesenek ödememiş iseniz, emekli maaşı almanız mümkün olamaz. Sosyal güvenlik şemsiyesine alınanların yaklaşık % 70 i kesenek ödeyecek durumda olmadığından, bu sigortayı tek şemsiyede toplamanın hiçbir getirisi olmayacaktır. Olsa olsa, sağlık - yaşlılık - işsizlik fonları arasında daha yüksek miktarlarda para transferine olanak sağlayacaktır; o kadar. Bu da, ödeyebilenlerin paralarının, ödeyemeyenler lehine gasbı anlamına gelecektir.

8. İşsizlik sigortası da BİREYSEL bir sigortadır. Eğer kesenek ödemememişseniz, emeklilik gibi bir durum doğmaz. Kaldı ki, görünüşte % 20 lerde dolaşan işsizliğin, gizli işsizler ve özellikle de kadınlar gözönüne alındığında % 60 lar dolayında olduğunu göz önüne alırsanız; TC için çok erken bir sigorta türü olduğu ortadadır. Ama burada bir başka kandırmaca vardır. Belli süre ödeyenler sonra işsiz kalınca devletin kendilerine ilelebet para ödeyeceğini sanmaktadırlar. Bu tür sigortalar süre kısıtlıdır. Yani, 3-5 aydan sonra birşey alınmaz. O halde, bu işsizlik ortamında yapılmak istenen şey nedir? Elbette açık: şu ya da bu şekilde iş bulup çalışmakta olanların gelirlerinin gasbı. Sanki onlar kendi adlarına bu tasarrufları yapamazmış gibi. Trajikomik bir durum.

9. Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur, farklı nitelikleri olan çalışmalarda bulunanları bu farklılıklara özgü yaklaşımları olan farklı kuruluşlar altında toplamayı hedeflemiştir. İşe girme (başlama), işten ayrılma (bırakma), çalışma koşulları hep farklıdır. Çalışanların ücretlerini (gelirlerini) belirleyen otoriteler de farklıdır. Birinde devlet, diğerinde serbest piyasa, sonuncusunda ise bireyin serbest iradesi geliri belirler. Bir bağ-kur'lu en düşük düzeyde kesenek ödediği halde, işi bırakırken milyonlarca dolarlık hava parası alabilir; veya en yüksek düzeyde kesenek ödediği halde, işini kapattığı zaman cebine beş kuruş kalmak bir yana, borçlu bile olabilir.

10. (1) inci maddede sözü geçen sigortaları birbirinden ayrı keseneklere bağlamadan, sağlık sigortasını kişi başına özel koşullarla ödenir hale getirmeden, ve son olarak da, kesenek kaynaklarının çalışma koşulları gözetilmeden yapılan bir düzenleme ne kadar adil olabilir?

11. Sağlık sigortası kapsamına yeşil kart dağıtmak yoluyla herkesi sokmak ise çılgınlıktır. Açıkça işsizlik ve tembelliği teşvik etmesi bir yana, yöneticilere çalışanlardan yapılan kesintileri çalışmayanlar lehine kullanma özgürlüğü kazandırmaktadır. Emekli sandığı, SSK, Bağ-Kur gibi kuruluşlardaki kısmen gönüllü yardımlaşma felsefesine dayalı birikimleri siyasi amaçla sömürmeye yönelik bir girişimdir. Çatı üstüne çatı kurularak, bu yöndeki girişimler örtbas edilmeye çalışılacaktır. Yeşil kartların kime verileceği başka, bunlar için yapılan harcamaların ayrı tutularak bütçeden karşılanıp karşılanmayacağı bir diğer soru işareti olarak kalacaktır. Sağlık kuruluşlarına ayrılacak bütçe ödenekleri yeşil kartlar için ayrı, diğerleri için ayrı olmayacağından, alın terinden yapılan keseneğe karşılık hizmet bekleyenlerle ulufe yoluyla bu hakkı elde edenler aynı derecede rezalet bir hizmete tabi tutulacaklardır. Buradaki amaç bellidir: madem şikayetçiler, gücü yetenler özel sağlık sigortası yaptırma yoluna gitsinler. Ne hoş, değil mi?

12. 'Her vatandaş acil hizmetlerden ücretsiz yararlandırılacak' ise tamamen bir safsatadır. Bugün, en çok şeyi karşıladığı bilinen emekli sandığı mensupları bile devlet veya üniversite hastanelerinden ücretsiz yararlanamamaktadır. Hastanın yanında istenen malzemeleri satın alıp getirecek birisi yok ise, hastaya hiçbir işlem yapılmamaktadır. Çünkü hastanede gerekli malzeme yoktur. Bunun için hastaneleri suçlamanın da hiçbir anlamı yoktur, çünkü malzemeleri devletin verdiği ödenek çerçevesinde temin etmektedirler. Kısacası ne kadar ekmek, o kadar köfte söz konusudur. Eh, hastane yöneticileri veya doktorlar da sonuçta sihirbaz değildir, ne varsa onu kullanırlar. İşin garibi, hastayı bile bile ölüme veya yetersiz tedaviye terk etmenin vicdani sorumluğuyla da sağlık personeli boğuşacaktır.

13. Bu ifadeden kasıt, her vatandaşın sağlık personelinin hizmetlerinden ücretsiz yararlandırılacağı ise, bu zaten böyledir, ilave yasa çıkartmaya gerek yoktur. O halde bu acaba şu mu demek olmaktadır: doktoru dövün, istediğinizi yaptırın; yeterince korkutursanız, size malzemeyi bulur. İyi de, nerden bulacak? Başka hastadan çalarak mı? (12) ile birlikte değerlendirirseniz, bunun da şu demek olduğu kanısına varmamak mümkün değildir: ey sağlık personeli, neden bu işlerle uğraşasın, git özel hastanede çalış.

14. Şu anda milyonlarca ES, milyonlarca SSK emeklisi vardır ve hepsi yıllar boyu belli bir hizmet içerik ve kalitesi beklentisiyle kendilerinden istenen kesenekleri kuzu kuzu ödemişlerdir. Devlete dönüp de 'sana ne, bu bireysel bir şey, kendi paramı biriktirip başımın çaresine bakabilirim' deme olanağı kendilerine tanınmamıştır. Şimdi bu kaosu yaratarak onların hak etmiş oldukları hizmet içerik ve kalitesini gasp etmek gerçek bir devlete yaraşır mı?

15. Böylesi bir birleştirmeden önce:
a) yardımlaşma sandıklarını elden geçirip gelir / giderlerini ve prosedürlerini denkleştirmeye çalışmak;
b) yeşil kartlılar ve kartsızlar için bir düzenek kurup, bütçeden ne kadar ve hangi kalemlerden harcamaya yol açtıklarını saptamak;
c) denkleştirmelerden sonra sağlıklı bir birleşmenin ortamını sağlamak;
d) sosyal güvenlik kurumunun yönetiminde katılımcı sandık mensuplarının kesenekleri oranında temsil edilmelerini sağlamak ve kuruluşu denetlemeleri için gerekli koşulları yaratmak;
gerekmez miydi? Sizce on yıllardır bekleyen bir sorunun çözülmesinde bu aceleye ne gerek vardı?

Birşeyi kökten çözmekle çözmüş gibi yapmak arasındaki farkı görmektesiniz. Bu kafayla yönetileceksek, Allah sonumuzu hayretsin.

Saygılarımla,