Mesajı Okuyun
Old 11-02-2007, 01:06   #2
mutlakadalet

 
Varsayılan

Bir hukuk eğitiminde felsefe, psikoloji ve sosyolojinin de yer alması faydalıdır ve gereklidir; çünkü:

Felsefe açısından: Hukuk eğitimi bittikten sonra, hangi alanda görev alırsanız alın, felsefe yapmak zorundasınızdır. Diyelim ki; milletvekili olarak yasama meclisine girdiniz. Bir yasa taslağı hazırlarken, felsefe yapmalısınız ki; en doğru metne ulaşasınız. Yahut hâkim olduğunuzu varsayalım, elinizdeki soyut hukuk kurallarını somut olaya uygulayabilmeniz için yine felsefe yapmak zorundasınızdır. Aynı şekilde avukat olduğunuzu düşündüğümüzde, belki de, felsefeye, hiçbir meslek erbabının duymadığı kadar ihtiyaç duyacaksınızdır; çünkü avukat önündeki uyuşmazlıkla ilgili olarak felsefe yapmasının yanında, mahkemeyi de felsefe yapmaya yöneltmekle uğraşacaktır. Kısacası, meşgaleniz her ne olursa olsun, felsefe yapmak zorundasınızdır. Felsefe, bu denli önem arz ederken, bir hukuk eğitiminde felsefeye yer verilmemesi, büyük bir eksikliktir.

Tüm bilimlerin çıkış kaynağı felsefe olduğuna göre; felsefeden bağımsız olarak hukuk eğitimi verilmesinde, birçok şeyin algılanamaması sonucu hâsıl olacaktır.

Psikoloji açısından: Kanaatimce bir hukuk eğitiminde, psikolojiye de yer verilmelidir. Öncelikle yasanın çıkış aşaması ile ilgili olarak yorumlar yapar isek; bir yasayı çıkartacak olan kişiler, toplumdan bağımsız olarak o yasayı çıkartamazlar. Yasalar karşısında insanların tutumu, o yasanın etkin olmasına doğrudan tesir edecektir. Bu bakımdan, yasayı çıkartmaya yetkili merci, bir yasayı çıkartırken, toplum psikolojisini de dikkate almalı, insanların, o yasaya bakışlarını da hesaba katmalıdır. Yine yasanın uygulanması sürecinde de psikoloji ile hukuk sıkı bir ilişki içerisindedir. Sanık ve tanığın psikolojik durumları, sorgulanması ve yargılanmasında, hukuk ve psikoloji sıkı bir ilişki içerisindedir. Yine verilen cezaların infaz edilmesinde de psikoloji ile hukuk ilişki içerisine girmektedir.

Sosyoloji açısından: Kanımca, sosyolojinin hukuk eğitiminde yer alması, felsefenin, hukuk eğitiminde yer alması kadar faydalı ve gereklidir. Özellikle de ülkemizdeki şartları göz önüne aldığımızda, sosyoloji, hukuk fakültelerimizin vazgeçilmezi olmalıdır. Vazgeçilmezi olmalıdır diyorum; çünkü hukuk, sürekli olarak toplumla etkileşim halindedir. Bazen hukuk, toplumun elinde şekillenirken; bazen toplumu, hukuk şekillendirir. Hukuk ve toplum böyle sıkı bir ilişki içerisinde iken; hukuku sosyolojiden bağımsız olarak anlamaya, anlatmaya, uygulamaya çalışmak mümkün değildir.

Yine hukuk kurallarının etkinliği sorunu, büyük önem taşır. Bir hukuk kuralının etkinliğini tartışırken, sosyolojiyi merkeze koyarız ki; o kuralın etkin olup olmadığını, etkin değilse, neden etkin olmadığını anlayabilelim. Örneğin, insanlar, neden, sorunlarının çözümünde, yargılama makamına başvurmazlar? Sosyolojik araştırmalar neticesinde; harç giderlerinin yüksek olması, yargılama makamlarına güvensizlik, geç gelen adalet, alternatif çözüm yolları (töre'nin kurmuş olduğu mahkemede çözüm, yasadışı örgüt aracılığı ile çözüm, vs…) vs… sonuçlara ulaşılabilmektedir. Sosyoloji ile hukuk, bu denli sıkı bir ilişki içerisinde iken; hukuk eğitiminin de sosyolojiden bağımsız olarak verilmemesi gerektiği kanaatindeyim.

Yüzeysel olarak, bu bilimler ile hukuk arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalıştım. Hukukun, söz konusu bilimler ile olan ilişkileri dolayısıyla, bu bilimler de hukuk eğitiminde yer almalıdır.

Saygılarımla