Mesajı Okuyun
Old 01-08-2003, 09:20   #39
Refya

 
Varsayılan PAPATYANIN KAÇ YAPRAKLI OLDUĞUNU HATIRLIYOR MU?

Evlilik nedir?

Evlilik, sözlük anlamı ile "Evli olma durumu" olarak açıklanmış. Tabi bu başvurduğum kaynak Türk Dil Kurumunun Sözlüğü elbet. Tek yetkili yazılı kaynak bile ancak bu kadar açıklayabilmiş bu karmaşık birlikteliği. Sırf kafa karıştırmamak için yapmış olabilirler mi? yoksa gerçekten bunu açıklayabilecek kelimeler mi yok ? Belki de "işte bu evlilik denen şey bu kadar, ancak bu şekilde ifade edilebilir" mi demek istemişler? Aslında ne kadar kısa ve ne kadar açık ifade edilmiş. Üç kelime ile sınırlandırılmış. Oysa ben sözlüğü açıp baktığımda maddeler halinde, sütun sütun, satır satır açıklamalar bulacağım ümidi ile çevirdim sayfaları.

Evlilik, karşı cinsten iki kişinin, birbirlerini sevdiklerini sandıkları, ömür boyu aynı saygı ve sevgi düşüncesi içinde olacaklarını umdukları, onun ailesine kendi ailesi gibiymişcesine içten ve samimiyetle sahip çıkacakları sözü ile bir yaşamı birlikte, aynı evde sürdürme arzusunun bir neticesi bana göre. Tabi bu verilen sözler, edilen yeminler, mahmur bakışlar, sarfedilen özlü sözler, özenli davranışlar, bir saati ayrı geçirmenin verdiği o dayanılmaz özlemler yerini, zaman içerisinde normal davranışlara terkedecektir. "Verilen sözler" unutulan sözler olarak evlilik tarihindeki yerine yerleşecek, "mahmur bakışlar ve özlü sözler" en kısa sürede unutularak bir daha asla hatırlanmayacaktır. "Özenli davranışlar" insanın evrim süresince, o da kendi evrimini oluşturarak "kaba davranışlar" olarak bu dönem içindeki son haline kavuşacaktır. Hani şu anlık ayrılıkların hemen ardından duyulan o yakıcı "özlemlere" gelince sıra, oda eski bekar günlerini özlemek olarak tamamen amacı dışında yeni şekline kavuşacaktır.

Aynı mekanda ama birbirinden yalıtılmış bölümlerde, ortak kullanımın da olduğu yaşam yerleri olmalı biz evliler için. Hani söyle bir düğmeyle, kendinizi bir anda öteki bölümden tamamen soyutlayabileceğiniz bir sistem olmalı. Retina testi denilen göz taranarak ya da parmak izi ile girilebilen bölümlerimiz olmalı. Hatta sık sık bunları karşı tarafa bildirmeden değiştirme yetkimiz de olmalı. Düşüncesi bile hoşuma gitti bu fikrin. Çok ütopik miş gibi geldiyse de önümüzdeki 20-30 yıl içinde mutlaka buna benzer şeyler olacaktır. Tabi bu yeni teknolojik gelişimler benim evliliğime katkı sağlayamasa da kızımın böyle bir gelişimle mutlu bir evlilik yapabilmesi umudu şimdiden heyecana düşürdü beni.

Hani bir de şu evliliğin "olmazsa olmazlarından" olan alyans varya, ona da çok kafayı takarım ben. Şu bizi işaretleyen, belirginleştiren, medeni durumumuzu gerekli-gereksiz herkese çığlık çığlığa duyuran, insanın gözüne gözüne sokan, güneşlenirken çıkarmayı unuttuğunuzda kışın yüzük takmasanız bile evli olduğunuzu tene uyumlu yüzük şekli ile ilan eden, altın ve mümkün olduğu kadar sade bir yüzük ve birde onu süsleyen, erkeğin cüzdani ile orantılı taşı olan tek taşlar. Niye bunu takmak gibi bir kuralı vardır bu evlilik kurumunun. Mesela bu zorunluk, yani takı işi, küpe ile şekillendirilmiş olsa idi bütün erkekler kulak mı deldirecekti? Hayır o zaman hepsi (ya da çoğu demek daha uygun) takmayacaktı. Bu yazıyı okurken bana soranınız varsa "ee bu kadar takıntılısın madem, sen takmıyormusun?", cevabım "evlenirken eşim bana tek taş elmas yüzük taktığı için mecburen takıyorum, ama farkında bile değilim!" şeklinde olup çok ta tatmin etmeyecektir sizi. Yani bir kişiye bakmadan evvel önce onun sağ veya sol yüzük parmağına bakmak mı gerekli ilkin. Niyeyse ilk tanıştığımız insandan kalan ilk intibalar genelde küçük bir liste halinde şu şekilde sıralanmıştır:

şişman veya uzun olup olmadığı
ayakkabılarının ve gözlerinin rengi
evli/nişanlı veya bekar olup olmadığı
o gün ne giydiği
Özellikle son maddeyi 4. veya 7. yılın sonunda hatırlamamak gibi bir gaflet ve delalet durumu içinde olursanız vay halinize. Ya o günü resmedip ilerde zehir olacak günleri şimdiden kurtarmanızı ya da iyice bellemenizi ve birlikte geçirdiğiniz her günün sonunda kendinizi sınamak için hazırladığınız mini testi yapmanızı öneririm ben. Mini test te ne gibi sorular olabilir derseniz;

İlk karşılaştığınız yıl, ay, gün ve saatin iyice bellenmesi.
O yıl içinde Türkiye'nin ithalat ve ihracat durumunu, büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı, fındık ve çay alımları, tütün taban fiyatları, yurda giriş yapan turist sayısı, bankalardaki faiz oranların bilmek gerekir.
O ayki doğum oranlarını, Doların ve Euro'nın paritesini, Tofaş'ın kaç milyonuncu arabayı ürettiğini, world kartınıza topladığınız puanlarınızın geçmiş aylarla olan mukayesesini bilmekte yarar sağlayacaktır size.
O gün içinde oturduğunuz cafedeki pasta çeşitlerini ve caddeden geçen arabaların sayısını da bilmek ve mevcut döviz kurlarını da akılda tutmak iyi olacaktır.
Saçı ne renkti ve sağdan sola mı soldan sağa mı ayrılmıştı. Hatta şunu da hatırlarsanız iyi bir referans olur; balyaj mı vardı röfle li mi idi?
Eteğinin çiçeklerindeki papatyanın yaprakları dokuz adet miydi onbir adet miydi? Tırnaklarındaki ojenin rengi ve göz farının rengi de hatırlanması gereken renkler arasında olsa iyi olur gibi.
O gün hava sıcaklığı ve nem oranı neydi? Hatta civar illeri de bilirseniz bu da artı puan olacaktır bence.
Kirpik sayısını, diş fırçasının kıllarının rengi ve eğiminin kaç derece olduğunu da bilmek bence çok yerinde olacaktır.
Çantası iki gözlü mü tek gözlü mü idi?
Ben bu listeyi istenirse daha çok uzatabilirim. Ama kadın cinsinden biri olarak, bunların bilinmesi bizim tarafımızdan kabul görüneceğinin göstergesidir. Aslında zor gibi görünse de, cidden değil. Biraz hafıza gerekli o kadar. Yani 40 Gb'lık bir bilgisayar hafizasının 40 Gb'ının bize ayrılması gibi de düşünülebilinir.

Kadınlar için bir test isterseniz benden, bu daha kolay olacaktır.

Arabasının rengi ve modeli.
Kaç beygir olduğu ve hız göstergesinin en son kaçı gösterdiği.
Saatte kaç lt benzin yaktığı.
100 km hıza kaç sn'ye de ulaştığı.
Bunlara ek olarak motor ve şasi numarası, hatta lastiğinin ve jantının ölçüsünü bilmek super olacaktır.
Kadınlar bu beklenen meşhur soruları en olmadık zamanlarda sorarlarken, erkeklerin nerede bu sınava yakalanacağı belli olmayacağından sanırım işleri biraz daha zor. Ama erkekler her arabaya bindiklerinde bunu yüksek sesle tekrarladıklarından bizim hatırlayamamak gibi bir sorunumuz olmayacaktır.

Burçlarımızın aynı olması ya da uygun olması gerekir mi diyen ve her sabah gözündeki çapağı yıkamadan, geceden beri biriken idrar torbasındaki sıvıyı boşaltmadan, ritmik bir tempoyla sallana sallana, gününün nasıl geçececeğini gazetenenin kadın veya magazin ekinin iç sayfalarındaki üç dört cümleyle ifadelendirilmiş burç özetine bağlı yaşam süren gruptansanız diyecek bir dolu şey var. Bana kalırsa eşler arası burç uyumu gerekli. Bir koç burcu ile yengeç burcunun evliliği, hiç bir zaman olmayacak bir şey astrologlara göre. Onlar zaten baştan uyarıp "günah bizden gitti" diyorlar. Koç kadar aceleci, hayatı nefes nefese yaşan biri ile hiç bir şey umurunda olmayan, dünya yansa dönüp bakmayan bir yengeçin evlilik kurumu adı altında birlikte olabileceklerine inanabiliyormusunuz. Her ne kadar karga o meşhur kahvaltısını yapmadan burcuna göre gününü organize eden ve planlarını ona göre ayarlayanlara kızsam da, eskaza açtığım gazetenin sayfasındaki burçlar bölümüne de arada bir bakış attığımı itiraf etmeliyim. Ama her seferinde okuduğuma pişman olurum. Acaba bunu bilerek mi yapıyorlar diye de düşünmeden edemiyorum. Benim burcumda o gün için yazılmış "Ekonomik olarak rahatlayacağınız bir gün, işteki sıkıntılardan yavaş yavaş kurtulmaya başlıyorsunuz. Duygusal yaşamınızda ise canınızı sıkacak tartışmalar olabilir. Sağlığınıza biraz daha dikkat etmenizi öneririm"(1) ifadeleri varken, farkına varmadan eşiminkine de gözüm kayıyor ve aslında hiç okumamış olmayı diliyorum her seferinde. Onun burcundaki yazı ise "Sadece aşk hayatınız ile ilgili konulara yoğunlaşmışsınız. Sevdiğiniz kişi ile aranızda yaşanan gerginlik sizi hayli sıkıntıya sokmuş. Biraz çevrenizle de ilgilenmenizi öneririm. İş hayatınızda problem görünüyor" (2)

İlki benim, ikincisi ise eşimin burcu ve lütfen dikkatli okuyun. Ben iş hayatında rahatlama dönemine girerken eşimin iş hayatında riskli bir dönem başlıyor. Ben duygusal yaşamımda canımı sıkacak tartışmalar yaşarken eşim sadece aşk hayatına yoğunlaşmış. Ne demek şimdi bu? Peki biz nasıl anlaşacağız, nasıl mutlu olacağız, nasıl bir yaşamı paylaşacağız. Heleki ben duygusal anlamda sıkıntı yaşarken, onun aşk hayatındaki yoğunlaşma dönemini neye yorumlayacağım. Al bir sıkıntı daha. Cidden bu burç işini sıkıya bağlamak gerek.
Bende bu duruma aslında pekde inanamayanlardanım ama tek farkla. Ben inanmıyorum ama bu durumu bizzat yaşıyorum! Çünkü ben koç'um.

Hadi hatırlayın , kocamın burcu neydi ???

Burçlarla ilgili olarak başka bir örnek daha verecek olursak; burcunuzun grubu ateş ise ve sizde yetmiş milyonluk Türkiye'de hatta üç milyarlık dünya da bula bula su grubundan biriyle evlenme, aşık olma, çarpılma ve vurulma gibi aşkın çeşitli evrelerinden biri içine dalarsanız, sizin için yapacak pek bir şey kalmıyor. Bu birlikteliği göze aldıysanız, aslında henüz farkına varmadığınız riskleri de göze almışsınız demektir. Bu birliktelik sizin sonunuz olacaktır. Ateş grubunun su grubundan biri ile olan aşkı bir tarafın tamamen yok olması ile sonuçlanacaktır. Üzerinizden dumanlar çıkara çıkara ve sonsuza kadar bitiverirsiniz. Düşünün, siz ateşsiniz, gürül gürül, alevlerinizle dans ederek, etrafı aydınlatarak ve de ısıtarak yanıyorsunuz sonra yanınıza, zarif bir su geliyor. Kaynağında şişelenmiş ve dengeli mineral yapısı, düşük sodyumlu içimi ile kolay bir sofra içeçeği misalı bir bayan aklınızı başınızdan alıveriyor. Bu birlikteliğin sonu nedir biliyormusunuz? Kısa ve net bir cozz sesi ve sonrasında nereye gideceğini ve savrulacağını bilmez bir edayla şaşkın şaşkın dolanan duman olacaktır. Sonunuz bu, gerisini siz düşünün. Ha su grubunu merak ettiyseniz onun için endişelenmeyin, o söndürecek yeni ateşler bulacaktır kendine.

"İyi günde kötü günde" ile başlayan o meşhur dizeyi duyup ta sonuna kadar uyanınız varsa, diyecek tek bir kelimem dahi yok. Ama bu cümle şu şekilde de yeni baştan düzenlenebilir gibi geliyor bana: "iyi günde ve kötü günde seninle anlaşamayacağıma, iyi günde ve kötü günde ayrı gezeceğimize, iyi günde kötü günde her daim kavga edip uzlaşmayacağıma, iyi günde ve kötü günde sırf sana inat olsun diye zevklerimden ve hobilerimden vazgeçmeyeceğime , iyi günde ve kötü günde ne olursa olsun aynı frekansta buluşmayacağıma, iyi günde ve kötü günde ailene olan sempatimi (!) kaybetmeyeceğime, iy günde ve kötü günde senin çocuk için evet dediğine ben hayır diyeceğime,...." şeklinde dizilenebilir.

Ben evliliği önerecek kadar henüz kötü bir arkadaş olmadım. Bilesiniz. Niye yıkanacak çamaşırlara, bayramda bitmek tükenmek bilmeyen akraba gezilerine, paylaşılamayan çarşafa ve sonunda üşümekten titreyerek sonlanan sabahlara, ödenecek faturalara, gözünüzü açar açmaz yanıbaşınızda horlayarak kıpırdanıp duran biriyle karşılaşma riskine ortak edeyim ki sizi.

Sorun bakalım evli olan herkese "neden evlendin" diye. Çoğu aşık olduğu için, sevdiği için evlendiğini beyan edecektir. Ama bir kişi de çıkıp "ben mazoşist biriyim, ızdırap çekmek istiyorum, saçlarımı süpürge etmek istiyorum, başkalarının çamaşırlarını yıkamak, gömleklerini ütülemek istiyorum, çocuk doğurup 36 beden olan vücudumu hamilelik süresince 50 beden, luhosalıkta 46 beden, sonrasında da 42 beden yapmak gibi bir özel bir arzum var. Hem sonra ben şimdiye kadar istediğim tarzda kullandığım arabamın eşim tarafından kontrol altına alınmasını ve devamlı "ne biçim araba kullanıyorsun, bir lastiğini bile şişiremiyorsun, yağın dan haberin var mı?" cinsinden iğneleyici sorularına maruz kalmak istiyorum, lavabodan traş köpüğüne bulanmış sakallarını temizlemek, kurutma askısındaki 14 çift çorabı eşleştirmek için sabrımı sınamak istiyorum" gibi aslında gerçeği yansıtan cümleleri kurmayacaktır.

Benden söylemesi.

DEMET EŞREFOĞLU VARDAR

---------------------------
(1) 23 Temmuz 2003 Günaydın Kadın ekinden aynen alınmıştır
(2) 23 temmuz 2003 Günaydın Kadın ekinden aynen alınmıştır.