Mesajı Okuyun
Old 24-08-2010, 13:18   #4
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Sanırım faydası olacaktır:

Alıntı:
T.C. YARGITAY
3.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/188
Karar: 2005/437
Karar Tarihi: 31.01.2005

Dava: Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hak saklı tutularak 6.644.500.000 lira ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ( 834 parselle ilgili davanın reddi, diğer parsellerle ilgili kabulü ) cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davacılar, murisden intikal eden taşınmazları davalının tek başına kullandığını iddia ederek, fazlaya ilişkin hak saklı tutulmak suretiyle 2002 yılı için ecrimisil bedeli 6.644.500.000 TL'nin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.

Davalı, dava konusu taşınmazlardan 697 parsel sayılı taşınmazın davaya konu yıl ekilmediğini, 781 parsel sayılı taşınmaz ile tarafların bir ilgisinin bulunmadığını, diğer taşınmazlarla ilgili ise intifadan menin gerçekleşmediğini savunup, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece davacı tarafın Edirne, Karayusuf köyünde bulunan ve tapunun 834 parsel numarasında kayıtlı taşınmazlarla ilgili ecrimisil talebi sabit olmadığından reddine, davacıların dava konusu edilen diğer parseller hakkındaki ecrimisil talebinin ise; "taşınmazların tarla/cinsli ve gelir getiren yerler olduğundan intifadan men koşulunun aranamayacağı" gerekçesiyle kabulü ile, 6.644.500.000 TL ecrimisilin 21.6.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile hisseleri oranında davacılara verilmesine, davacıların fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

Ecrimisile konu taşınmazlarda taraflar paydaştır. Paydaşlar, kural olarak intifadan men edilmedikçe birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de; ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın bir takım istisnaları vardır. Mesela, tabii ( meyve veren ağaçlar ) ya da hukuki ( kiraya verilerek kira geliri elde edilmesi ) semere getiren taşınmazlar için bu şartın gerçekleşmiş olması lüzumu olmadığı gibi, Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına göre, taşınmazı kullanan malikin diğer maliklerin hakkını inkar etmiş olması halinde de intifadan men şartı aranmaz. Ayrıca, yararlanma dileğinin açıklanması koşulu ile davacının açtığı izale-i şuyu davasının dilekçesinin tebliğ tarihi, keza icra emrinin tebliğ tarihi, murisin mirasçılardan mal kaçırdığından söz edilerek dava konusu taşınmazların tapularının iptali için açılan tapu iptal davasına ilişkin dilekçenin tebliğ tarihi, daha önce aynı yer için açılan ve intifadan men koşulunun gerçekleşmediğinden ötürü red edilen ecrimisil davasına dair davalı tarafa tebliğ edilen önceki dava dilekçesi ile taraflar arasındaki sonuçlanmış önceki tarihli elatmanın önlenmesi veya ecrimisil davaları intifadan men koşulunun oluşması için yeterli sayılmışlardır.

Somut olayımızda; davacılar tarafından davalıya çekilmiş bir ihtarname bulunmamaktadır. Davacının, intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiasını ispat bakımından dinlettiği tanık beyanlarından ise, intifadan men edildiği hususu anlaşılamamaktadır. Her ne kadar, mahkemece "taşınmazların türlü cinsli ve gelir getiren yerler olduğundan intifadan men koşulunun aranmayacağı" belirtilmiş ise de; yukarıda da açıklandığı gibi ancak, tabii ürün veren ( meyve veren ağaçlar ) taşınmazlar hakkında intifadan men'in gerçekleşmesi lüzumu aranmaz. Mahkemece, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği ( re'sen ) araştırılmadan, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.

Öte yandan, davalı cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazlardan 697 parsel sayılı taşınmazın ekilmediğini, boş kaldığını savunmuştur. Bu husus üzerinde de karşılıklı deliller toplanıp sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olması da doğru değildir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 31.1.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

Saygılarımla...