Mesajı Okuyun
Old 06-03-2008, 14:53   #32
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Anlaşılamayan bir başka noktada şu bence;
Anayasa Mahkemesi "Mal beyanında bulununcaya kadar hapsen tazyiki " değil,mal beyanında bulunmamaktan dolayı hapsen tazyiki iptal etmiştir.İstem İİK 76 değil direk İİK 337 bazında yapılmıştır.

Sebebi ise bir eylemin iki kere cezalandırılamayacağına ilişkin evrensel ilkelerdir.

Ancak;
Ceza hukukunda fikri içtima kuralları gereğince aynı eylemle yasanın iki maddesi ihlal ediliyor ise cezanın artırımı kuralları uygulanamıyor ise cezaların içtima edilmesi yoluna gidilmektedir.

Yani İki ayrı suçtan birinin, diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olması tek fiille yasanın çeşitli hükümlerinin ihlali ve bir suç işleme kararı ile yasanın aynı hükmünün bir kaç kez ihlali halleri, cezaların içtima kurallarından ayrı hükümlere bağlanmıştır. Diğer bir anlatımla eylemin iki veya daha fazla suçu oluşturması halinde, cezanın artırılması şeklindeki maddelerinin tatbik edilemediği durumlarda, cezaların içtima kuralı uygulanacaktır.

Halbuki İİK 76 ve İİK 337. maddede farklı bir düzenleme var idi.

Bana göre ;
Aynı eylemin basit şekli "mal beyanında bulununcaya kadar disiplin hapsi " (İİK 76. madde) ağırlaştırılmış şekli ise "mal beyanında bulunmamaktan disiplin hapsi " şeklindeydi.(Bu tamamen yorumdur)

Mal beyanında bulununcaya kadar tazyikte "Cezasızlık sebebi mal beyanında bulunmak veya şikayetten vazgeçme iken (yada cezanın ortadan kaldırılması sebebi ) diğer şikayette ise borcun ödenmesi yada alacaklının şikayetten vazgeçmesidir.

Dolayısıyla bu suçlar aynı madde içinde ağırlaşmış ve basit şekliyle düzenlenebilirdi.

Aslen hiç bir mali mülkü olmayan için İİK 76 'ya göre "Hiç bir malım mülküm vs. vs. vs. yoktur " diyen bu cezadan kurtulabiliyor iken ve bu madde günümüzde neredeyse hiç kullanılmamışken "İcra tahsilatının can damarı olan İİK 337 'nin iptali " bende güvensizlik yaratmıştır.

On beş yıllık meslek yaşamımda bir türlü bu ceza sebebiyle tahsilatı yapamamış bir insanım.
Bunu yapamamamın sebebi ise kanun koyucu ve mahkemelerin bu maddeyi bir türlü içlerine sindirememeleri ve maddenin uygulanması hususunu "temcit pilavı" gibi değiştirmeleridir.

İlk yıllarda bu şikayetler Yargıtay'da zamanaşımına uğruyor idi.Bu yüzden ceza amacına hiç ulaşmadı.
Kanun değişti bu sefer İcra Ceza Mahkemelerinin verdiği kararlar şekil itibarıyla Yargıtay engeline takıdı.Ardından neredeyse tam uygulanacak iken şimdi de Anayasa Mahkemesi kararı önümüzü tıkadı.

Acaba Anayasa Mahkemesi "Bir yıllık yürürlülük kuralını " neden koyma ihtiyacı duydu.Eğer gerçekten kanuni boşluk doğacak diye yürürlülük tarihi ertelenmişse nasıl bir düzenleme yapılacak?

İİk 76 mı kaldırılacak?Yoksa duymaya alıştığımız Avrupa Birliği Uyum Süresi içinde zaten İİK 337 maddesi hiç uygulanmayacak mı ?

Avrupada "hem borçlu olup hem de elini kolunu sallayarak gezecek " tek bir insan bulamazsınız.Kanunlar,bu borcun ödenmesi hususunda her türlü tedbiri almış ve borçlunun elini kolunu bağlamış durumdadırlar.(Yada biz öyle sanıyoruz )
Biz ise bu hususta hiç bir şey yapmadan "bu birlikte biz de varız " diyebilmek için cezaları kaldırıyoruz ancak borcun ödenmesi için tek bir kanun yapamıyoruz.Neden?
Çünkü hepsi kayıt dışı?
Senetler,çekler,alacaklar,borçlar,ödenmeyeceği yada ödenemeyeceği biline biline verilen krediler hep kayıt dışı...
Yabancı ülkelerde maaşı sözgelimi 1000 Euro olan şahıs 50.000 Euroluk senet yada çek aldığında maliye elemanları adamı bir çekerler.Gel bakalım ,bu parayı nasıl verdin,bu para karşılığında ne sattın,bu maaşla bu parayı nasıl buldun da verdin?
Evet,tamam,uyum sağlayalım ama sadece kanunlar bazında değil..
İnsanlarımızı da değiştirelim!
Borcunu parası olup da ödemeyenler utanç içinde gezsin.Ödememek için para alanlar yeşil renge boyansın ki hepimiz bilelim. Yada ne bileyim adliyelerde bir defter tutulsun,şöyle kara kaplı olanından..Bu defterde borcunu ödemeyen yüzsüzler yazılsın..
Madem cezalandıramıyoruz,alacağımızı da alamıyoruz bari mükafatlandırmayalım!
Sonuç olarak,
Bankalar çek verir(gelene geçene), çek ödenmeyince bankanın hiç bir sorumluluğu olmaz.
Borçlular senet verir,senet ödenmeyince borçluların hiç bir sorumluluğu olmaz.
Bankalar kredi verir hak etmeyene,kredi ödenmeyince "görev zararı " denilir geçer.Nasıl olsa bir başka kredizededen tahsil edilir her şey..
Ailenin korunması hakkındaki hükümler gereği,şiddet uygulayan eşi uzaklaştırırsınız ancak şiddete uğramış kadının geliri yok ise kocasından bu parayı alamazsınız,kadın parasız yaşayamayacağı için geri döner.Burada önemli olan " aileyi korumaktır" şiddeti cezalandırmak değil!!Eh işte aile de biraraya geldi.
Mağdur çocukları ailelerine teslim edersiniz.Ya aileler çocuklara mağduriyet yaratıyor ise?Yine eninde sonunda aileye teslim eder kurtulursunuz.
Vergi daireleri büyük patronlardan kolay kolay para tahsil edemezler.
Küçüklerden,küçük küçük ve sık sık tahsilat yaparlar.Onların da ruhu duymaz.
Vs. Vs. Vs.

Türkiye'de en kolay şey "Yükümlülükleri yerine getirmemektir"Üstelik bunun hiç bir cezası yoktur

Kalbim ağrıdı..
Kolaylıklar dilerim.