Mesajı Okuyun
Old 28-05-2013, 13:36   #38
Teknik_Uzman

 
Varsayılan Hukuk Klişelerinin Yaşama Aplike Edilmesi Zorunludur.

Alıntı:
Yazan SMMM berna
Hukuk Devletlerinde yasalarca tanımlanarak cezai müeyyide getirilmemiş hiçbir eylem yahut söylem bir başka mercii tarafından ceza konusu yapılamaz kanaatindeyim. Zira; bu hukukun üstünlüğünü sekteye uğratan tamamen keyfiyete dayalı bir uygulama olacaktır.
Anayasal Haklar hukukun teminatı altındadır.
Anayasal hakların sınırlarını ise sadece Yasalar belirler.
Yorumum bu yöndedir.

"Hukuk klişelerinin, yaşama aplike edilmesi zorunludur."

Gerçekten de hukuk, zaman zaman güzel sesler üretmesi gereken bir kuş değildir. En kötünün elinde bile doğru dürüst şakıması zorunlu kılınmaya çalışılmış bir toplum aracıdır.

Hukuk, bazı yasaları ile idarî birimlere disiplin maddelerini düzenleme yetkisi verdiğinde; hukuku aşmamış olur. Eğer hukuk çerçevesiyle çelişirse, mağdur kişi, yapılan idarî işleme karşı-yaptırım yolunu açabilmektedir.

Oysa gerçekte bir kere kara çalınmış kişinin onuru, kınanmış kişinin yüz rengi, geri alınan işlemlerle birlikte asla önceki zamana, masumiyet karinesinin gönencine ulaşamamakta, geri dönememektedir; geri dönen sadece itham mağdurunun obsesif biçimde kaderine yanması olarak gerçekleşmektedir.

Demek ki geri döndürülmekten ziyâde, hatalı işlemin / olgunun hiç yaşanmaması, daha bir hukuktur; daha bir önleyici hekimliktir. Bir kere daha yaşanmamasını sağlayıcılık; kural koyucuların da sınırlandırılmasını, denetlenmesini gerektirir. Karşı-yaptırımsa bunu teminen, kurala karşı da açılmış sayılarak; aykırılığı, aşırı sonuçlara yol açabilirliği sınanmış olan bu disiplin kuralının/karararının da ıslah edilmesini sağlamalıdır.

Bazen 'caydırıcılık'; aşırı düzeyli, orantısız kudret temelinde şaşırabilir. Karşınızda '20 yıl' vardır, ancak 'idam' gelebilir. Aynı zamanda toplumun gerçeklerinden sapmışlık da, caydırıcılığın etkinliğini azaltan diğer bir olgudur. Cezalar; 'bir kere daha yapmasın' diye veriliyorsa, sadece o suçluyu ilgilendiren bir caydırıcılığa sahiptir. Onu iki kere ağır bir karşılığa boğarsanız; zaten 'asla yapamasın' konumuna düşüren bir ortama sürüklersiniz; mevcut yaşam evini deforme edersiniz, yaşayabileceği nişini yok edersiniz.

Peki diğer taraftan öbürleri (anılan suçu daha yapmayan) için, 'hiç yapmasın' diye öngörülecek disiplin kuralları nerededir? Şu görünmez kurallar; tam yapınca mı ortaya serilmektedir? Saklı odalarda ve maskeli kişiler mi 'cellat' olarak seçilerek, gerektiğinde mi darağacı kurulmaktadır? Bu kurallar, tartışılabilir duvarlarda, caydırıcılık adına, eşit/tarafsız uygulanmak adına niçin askıda tutulmamaktadır?

Doğruya erişmek adına tartışma yapana selam..