Mesajı Okuyun
Old 12-02-2007, 16:45   #3
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,
Yargıtay kararları gereği yeni olaylara dayanmak zorundasınız.Bu feragat ile boşanmak isteyen kadının kocasını affetmiş sayılacağı ve bu davada (feragat edilen) ileri sürülen maddi vakaların haricinde yeni vakaların boşanma davasında ileri sürülebileceği içtihat edilmiştir.
Ancak ilk dava şiddetli geçimsizlik olup ikinci davanın evlilik birliğinin temelinden sarsılması olması sizin için bir ışık olabilir.İlk davada herhangi bir olay sebebiyle şiddetli geçimsizlik yaşayan eşler bu davadan feragat edildikten sonra bu davanın dayanak olduğu yada başlattığı öyle olaylar yaşarlar ki artık evlilik birliği bir daha kurulamaz şekilde temelinden sarsılmış olabilir.Örneğin yargıtay bir kararında güven sarsıcı ve kusurlu davranışlara boşanmadan feragatten sonra devam edilmesi halini kötüniyet ve temelden sarsılma olarak değerlendirmiştir.
Kolay gelsin.

Saygılarımla

T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/13053

K. 2003/14056

T. 22.10.2003

• BOŞANMA ( Önceki Açılan Davadan Feragat Edildiğine Göre Bu Tarihten Önceki Hadiselere Dayanılarak Boşanmaya Karar Verilemeyeceği )

• FERAGAT ( Önceki Açılan Boşanma Davasından - Bu Tarihten Önceki Hadiselere Dayanılarak Boşanmaya Karar Verilemeyeceği )

• AİLE MAHKEMELERİ ( Türk Medeni Kanunu'nun m. 118-494 Kaynaklanan Bütün Davalara Bakılacağını ve Sonuçlanmamış Davaların Bu Mahkemelere Devredileceği )

1086/m.91

4787/m.4/1,Geç.1


ÖZET : Feragat haktan vazgeçmeyi içerir. İradenin açıklandığı anda kesin bir hükmün sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir. Önceki açılan davadan 18.09.2000 tarihinde feragat edildiğine göre bu tarihten önceki hadiselere dayanılarak boşanmaya karar verilemez. Aradan geçen iki günlük süre içinde de boşanmayı gerektiren maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanamadığına göre davanın bu nedenle reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozma nedenidir.
DAVA VE KARAR : 1. Her dava açıldığı günkü şartlarına tabidir. Dava 14.09.2000'de açılmıştır. Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle daha önce 12.09.2000'de açılan davadan 18.09.2000'de feragat edilmiştir. Feragat haktan vazgeçmeyi içerir. İradenin açıklandığı anda kesin bir hükmün sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir. ( HUMK md. 91-95 ) 18.09.2000'de feragat edildiğine göre bu davadan önceki hadiselere dayanılarak boşanmaya karar verilemez. Aradaki iki günlük süre içerisinde de boşanmayı gerektiren maddi bir hadisenin varlığı ispat edilmemiştir. Davanın bu sebeple reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
2. 4787 sayılı Aile Mahkemeleri'nin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ikinci kitabından ( MK md. 118-494 ) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesi'nde bakılacağını, geçici 1. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır.
SONUÇ : Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur.



T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/5985

K. 2004/6650

T. 24.5.2004

• BOŞANMA DAVASI ( Kadının İlk Açtığı Davasından Feragat Etmesi - Bu Tarihten Önceki Kocanın Davranışlarının Affedilmiş Sayılacağı/Manevi Tazminat Talebinin Reddi Gereği )

• BOŞANMA DAVASINDA ZİYNET EŞYALARI ( Davalı Kadının Evi Terk Ederken Zorla Elinden Alındığını İspat Yükü Altında Olduğu )

• MADDİ TAZMİNAT ( Davalı Kadına Diğer Eşin Maddi Desteğini Yitirecek Olması Ve Daha Az Kusurlu Olması Nedeniyle Hakkaniyet Ölçülerinde Tazminat Verilmesi Gereği )

4721/m. 174

818/m. 42, 44


ÖZET :Davacı dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, isbat yükü altındadır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm maddi-manevi tazminatlar ve ziynet eşyaları yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Davalı kadın açmış olduğu boşanma davasından 10.12.2002 tarihinde feragat etmiştir. Bu tarihten önceki kocanın davranışları affedilmiş en azında hoşgörü ile karşılanmıştır. Davacı koca tarafından davalı kadının davranışlarından kaynaklanan evlilik birliğinin temelinden sarsılması kanıtlanamamıştır. Bu nedenle koca tarafından açılan boşanma davasının reddi gerekirken kabulü isabetsizse de bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamıştır.
2- 1. bentte açıklanan sebeplerle davalı kadının manevi tazminat isteğinin reddi gerekirken kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranlarında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi ( MK.Md,4 BK.md.42 ve 44 )dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
4-Davacı kocanın manevi tazminat talebi hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmemesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
5-Davacı kadının ziynetlerle ilgili davasında ziynetlerin kocası tarafından bozdurulduğunu kanıtlayamamıştır.
Kanunda aksi öngörülmedikçe kural olarak herkes iddiasını isbatla yükümlüdür ( M.K.6 ). Ancak iddialar karşılaştığında kimin isbat yükü altında bulunduğunun tesbiti her zaman kolay olmamaktadır. Bunun için gerek ilmi gerekse kazai içtihatlarda bir takım ölçülere yer verilmiştir.
a )Hemen bütün ilim adamlarının birleştiği ve Yargıtay uygulamasında kararlılık ifade eden ölçüye göre, isbat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer(Prof.Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1968,sh.372; Prof. İlhan Postacıoğlu, Medeni Yargılama Usulü, 1970,sh.464; Prof.Necip Bilge, Hukuk Yargılamaları Usulü,1967, sh.449; Prof.Sabri Şakir Ansay Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1957,sh.248-249; Prof.Saim Üstündağ Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1973, sh.378; H.G.K.nun 19.7.1967 gün ve 239-340 sayılı, 7.6.1974 gün ve 1972/84 sayılı kararları; Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 6.6.1983 gün ve 4936-5076 sayılı kararı ).
b )İleri sürdürdüğü bir vakıadan lehine haklar çıkaran kimse iddia ettiği olayları ispat etmelidir(Prof.Saim Üstündağ, Age.1973 sh.397 ).
c )İspat yükü daha kolay başarana düşer(Prof.Saim Üstündağ, Age, Federal Mahkeme Kararına atfen ).
Davacı ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadın üzerinede olması yada evde saklanmış, muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle bunların davalı tarafın zilyetlik ve siyanetine terk edilmiş olması olağana ters düşer.
Diğer taraftan söz konusu eşya rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'idendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlıyan kadının bunları önceden götürmesi gizlemesi her zaman mümkündür.
Davacı dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını, ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, isbat yükü altındadır.
Olayda kadın, dava konusu ziynet eşyasının, götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha öncede götürme fırsatı elde edemediğini ispat edememiştir. Buna rağmen yukarıda yazılı ilkelerde hataya düşülerek hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
6-4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere ( MK. md. 118-395, 5133 S.K.md.2-3 )kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 2, 4 ve 5. bentte gösterilen nedenlerle davacı koca lehine, 3. bent gereğince davalı karşı davacı kadın lehine BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.05.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.