Mesajı Okuyun
Old 22-01-2007, 11:15   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 1993/6294
K. 1993/10993
T. 17.6.1993
• İNKAR EDİLEN İMZANIN BORÇLUYA AİDİYETİNİN İNCELENMESİ
• İSPAT KÜLFETİ ( İnkar Edilen İmzanın Borçluya Aidiyetinin Tesbit Edilememesi )
743/m.6
2004/m.170,62,68
ÖZET : İnkar edilen imzanın borçluya ait olup olmadığının saptanamaması halinde, uyuşmazlığın İcra Tetkik Mercii`nde çözümlenmesi mümkün değildir. Bu durumda, borçluya menfi tespit davası açma külfeti yükletilemeyeceğinden, alacaklı hukuki ilişkinin varlığını, genel hükümlere göre açacağı davada ispatlanmak zorundadır.

DAVA: Merci kararının onanmasını mutazammın 2.2.1993 tarih 11408-1773 sayılı Daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine; bu işle ilgili dosya, mahallinden Daireye 11.5.1993 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: Borçlu; yasal süre içinde mercie verdiği itiraz dilekçesinde, takip dayanağı bonodaki keşideci imzasının murisi A.`ye ait olmadığını ileri sürmüştür. Adli Tıp Kurulu`ndan alınan raporda, takip konusu senetteki imza ile mukayese imzaların grafolojik muhteva içermeyen, tersimi basit, taklidi kolay iki bukleden ibaret oldukları cihetle, ... senetteki imzaların A.`nin eli ürünü oldukları-olmadıkları yönünden bir sonuca gidilmeye olanak bulunmadığı bildirilmiş, mercice, davacı imzanın A.`ye ait olmadığını kanıtlayamadığından bahisle itirazın reddine karar verilmiştir.

İİK.`nun 170/3. maddesi uyarınca, İcra Tetkik Mercii; 62 ila 68/a maddelerine göre yapacağı inceleme sonunda inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirirse itirazın kabulüne, inkar edilen imzanın borçluya ait olduğu anlaşılırsa itirazın reddine karar verir. Somut olayda olduğu gibi, inkar edilen imzanın borçluya ait olup olmadığının saptanamaması halinde, uyuşmazlığın dar yetkili mercide çözümlenmesi mümkün değildir. Bu durumda, borçluya menfi tesbit davası açma külfeti de yüklenilemez.

MK.`nun 6. maddesi hükmüne göre, taraflardan herbiri iddiasını ispata mecburdur. Borçlu; senetteki imzayı inkar ettiğinden, davadaki sıfatına bakılmaksızın hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü alacaklıya düşer. Alacaklı, genel hükümlere göre açacağı davada, alacağının varlığını diğer delillerle kanıtlamak zorundadır. Açıklanan şu duruma göre, itirazın kabulü gerekir. Merci kararı bu gerekçe ile bozulacağı yerde onandığından, karar düzeltme isteminin kabulü ile merci kararının bozulması uygun görülmüştür.

SONUÇ: Borçlu vekilinin karar düzeltme talebinin kabulüne, dairemizin 2.02.1993 tarih ve 11408-1773 karar sayılı kararının kaldırılmasına, merci kararının yukarıda açıklanan nedenle İİK.`nun 366. ve HUMK.`nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 17.6.1993 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

Alıntı:
KARŞI OY YAZISI

Uyuşmazlık, kambiyo senetlerine özgü yolla yapılan takiplerde borçlunun inkar ettiği imzanın, borçluya ait olup olmadığının anlaşılamaması halinde ne karar verileceği noktasında toplanmaktadır.

Bu konuda sağlıklı bir sonuca varabilmek için 3494 sayılı Kanun`un getirdiği sistem üzerinde durmak gerekir.

İmza inkarının nasıl inceleneceği, genel haciz yolu ile yapılan takipte İİK.`nun 68/a, kambiyo senetlerine özgü yolla yapılan takipte ise 170. maddesinde düzenlenmiştir. Genel haciz yolu ile yapılan takiplerde imza inkarı icra dairesine yapılmakta, itirazla takip durmakta, alacaklı merciden itirazın kaldırılmasını istemektedir. Alacaklı, davacı olduğundan MK.`nun 6. maddesi gereğince inkar edilen imzanın borçluya ait olduğunu yasal şekilde ispatlamak zorundadır. Aksi takdirde imzanın borçluya ait olduğu ispat edilemediğinden "itirazın kaldırılması" istemi red edilir. Alacaklı genel hükümlere göre mahkemeye başvurmak zorunda kalır. İcranın devamı, inkar edilen imzanın borçluya ait olduğunun yöntemince kanıtlanması merciin "itirazın muvakkaten kaldırılmasına" karar vermesine, borçlunun da yasal süresi içinde dava açmamasına veya davanın red olunmasına bağlıdır. Kambiyo senetlerine özgü yolla yapılan takipte ise, imzaya itiraz edilmesi satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz ( İİK. 170/1 ). Merci hakimi, 68/a maddesine göre yapacağı inceleme sonunda inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirirse itirazın kabulüne karar verir. İtirazın kabulü ile takip durur ( İİK. 170/3 ). Kambiyo senetlerine özgü yolla yapılan takipte takibin durması, merci hakiminin, inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirmesine bağlıdır. Merci hakimi, imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirmemişse, imzanın borçluya ait olmadığı davacı durumunda bulunan borçlu tarafından yasal şekilde yöntemince kanıtlanmamışsa, takibin durdurulmasına karar verilemez. Burada isbat yükü borçludadır. Alacaklı, 68/a maddesindeki durumun aksine imzanın borçluya ait olduğunu kanıtlamak zorunda değildir. Bu husus, anılan fıkranın karşıt kavramı ile ortadadır. Yasa koyucu, inkar edilen imzanın borçluya ait olduğu, ya da olmadığının anlaşılması halinde yapılacak işlemi ve verilecek kararı düzenlemiş, imzanın borçluya ait olup olmadığının anlaşılamaması halini düzenlememiştir. Ne varki davanın ispat edilememesi halinde davanın reddine karar verilmesi genel kuraldır. Nitekim, borçlu olan davacının duruşmaya gelmemesi, ya da gelip te bilirkişi masrafını yatırmaması halinde imzanın kendisine ait olmadığını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmekte ve Yüksek daire de bu tür kararları hiç bir sapma göstermeden onamaktadır. Bu dosyada aksinin kabulü uygulama ile çelişki teşkil eder. Yasa takibin durmasını, merci hakiminin sadece ve sadece imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirmesi haline bağlamıştır. Bu itibarla münker imzanın borçluya ait olup olmadığının anlaşılamaması halinde, "icranın devamına ancak, imzanın borçluya ait olduğu anlaşılamadığından alacaklının inkar tazminatı isteminin reddine" karar vermek gerekir. Kambiyo senetlerine özgü yolla yapılan takip, imzanın borçluya ait olmadığı yöntemince kanıtlanamadıkça devam edeceğinden borçlunun borçtan kurtulma, menfii tespit ve istirdat davası açması icap eder. Takibin devam ettiği sürece dava açma yükümlülüğü alacaklıya yükletilemez. Kambiyo hukukuna özgü yolla yapılan takibin özelliği itibariyle tetkik mercii, takip dayanağı bonodaki imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirmedikçe itirazı kabul ve takibi iptal edemez. İtirazın kabulü, takibin durdurulması sadece ve sadece inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığı sonucuna varılması halinde mümkündür. Yasa koyucu; kambiyo senetlerinin para gibi tedavülünü ve bu senetlere güveni sağlamak ve yaygınlaştırmak için özel bir takip yolu kabul etmiş, takibin durmasını imzanın borçluya ait olmadığının saptanmasına bağlamıştır. Aksinin kabulü, kötü niyetli borçluyu çizgi şeklinde imzalar atmaya sevk edecek kambiyo senetlerine özgü takibin konulmuş amacından uzaklaşılacaktır. Borçlunun imza bilmediğini sadece mühür ve parmak izi kullandığını iddia etmesi halinde ispat yükü yer değiştirecek, borçlunun imza kullandığını alacaklının ispat etmesi ve tatbik imzalarını bulması gerekecektir. Olayımızda, ispat yükünün yön değiştirmesi söz konusu değildir. Adli Tıp Fizik/Grafoloji dairesi`nin 27.12.1991 tarih, 216/7424 sayılı raporunda; "gerek inceleme konusu senette A. ismine atfen atılmış borçlu imalarının ve gerekse A`nin mevcut mukayese imzalarının önemli grafolojik muhteva içermeyen, tersimi basit, taklidi kolay iki bukleden ibaret imzalar oldukları cihetle mevcut koşullarda senetteki borçlu imzalarının A`nin mukayese imzaları ile karşılaştırılarak bu şahsın eli ürünü oldukları-olmadıkları yönünden bir sonuca gidilmeye olanak bulunmadığı belirtilmiş, mercice itirazın reddine, takibin devamına karar verilmiş, borçlu vekilinin temyizi üzerine karar onanmıştır.

Tetkik merciinde, imza takibinde HUMK.`nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2, 3 ve 4. fıkraları 310, 311 ve 312. maddeleri hükümleri uygulanıp, 309. maddenin 1. fıkrası hükmü uyglanamadığından borçlunun menfi tespit davası açarak anılan madde gereğince imzanın kendisine ait olmadığını kanıtlaması gerekir. Dava açma külfeti alacaklıya yükletilemez.

Açıklanan nedenlerle karar düzeltme istemini reddi oyunadyım. ( Cahit KADILAR Başkan )


Karşı oya katılıyor ve kambiyo senetlerinde imzayı inkar eden borçlunun bu iddiasını ispat etmedikçe kambiyo senetlerinin özel nitelikleri gereği takibin durdurulmayarak merci hakimliğince "takibin devamına" karar verilmesi gerektiğini düşünüyorum.


Edit :

T
Alıntı:
<H4>.C.
Alıntı:

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/23657

K. 2005/26256

T. 28.12.2005

• TAKİBİN DURDURULMASI ( Yetinmek Gerekirken İmzanın Davacıya Ait Olmadığının Tespitine Karar Verilmesinin İsabetsizliği - Bonodaki İmzanın Borçluya Aidiyetinin Tespit Edilememesi )

• BONODAKİ İMZANIN BORÇLUYA AİDİYETİNİN TESPİT EDİLEMEMESİ ( Takibin Durdurulması Kararıyla Yetinmek Gerekirken İmzanın Davacıya Ait Olmadığının Tespitine Karar Verilmesinin İsabetsizliği )

• İMZA İNKARI ( Bonodaki İmzanın Borçluya Aidiyetinin Tespit Edilememesi - Takibin Durdurulması Kararıyla Yetinmek Gerekirken İmzanın Davacıya Ait Olmadığının Tespitine Karar Verilemeyeceği )

2004/m. 170, 366


ÖZET : Bonodaki imzanın borçluya aidiyeti tespit edilemediğine göre takibin durdurulması kararıyla yetinmek gerekirken imzanın davacıya ait olmadığının tespitine karar verilmesi isabetsiz ve bozmayı gerektirir ise de bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Alacaklı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
İİK'nun 170/3. maddesinde "icra mahkemesi 62 ile 68/a maddelerine göre yapacağı inceleme sonunda, inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirirse itirazın kabulüne karar verir. İtirazın kabulü kararı ile takip durur." hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda bonodaki imzanın borçluya aidiyeti tespit edilemediğine göre takibin durdurulması kararıyla yetinmek gerekirken imzanın davacı O. D'ye ait olmadığının tespitine karar verilesi isabetsiz ve bozmayı gerektirir ise de bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir. SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile A. 1. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 16.09.2005 tarih 2004/437 esas-2005/693 kararının hüküm bölümünün 2. paragrafında yer alan sözcüklerin karar metninden çıkarılmasına yerine "A. 2. İcra Müdürlüğü'nün 2004/3429 sayılı dosyasındaki takibin durdurulmasına" sözcüklerinin yazılmasına, mahkeme kararının düzeltilen bu şekliyle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 438. maddeleri uyarınca ( ONANMASINA ), mahkeme kararı düzeltilerek onandığından harç alınmasına mahal olmadığına, 28.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
</H4>