Mesajı Okuyun
Old 30-06-2003, 13:23   #24
Refya

 
Varsayılan Renklerin Dünyası

Kansas Üniversitesi sanat müzesinde, bir araştırma için, halının altını elektronik bir sistemle donatmışlar, duvar rengini beyaz ve kahverengi olarak değişebilir yapmışlar. Arka fon beyaz kullanıldığında, insanlar müzede yavaş hareket etmiş, daha uzun süre kalıp, daha fazla alanda dolaşmışlar. Arka fon kahverengiye döndüğünde ise, insanlar müzede çok daha hızlı hareket edip, daha az alan dolaşmış ve müzeyi, çok daha kısa sürede terketmişler. O yüzden, dünyadaki fast food restaurantlarının hepsinin sandalyeleri ve masaları kahverengi, duvar boyaları ise kahverengi-şampanya-pembe karışımıdır. Hiç bir fast foodcunun, duvarını beyaz göremezsiniz.

Renklerin, insanlar üzerindeki yadsınamaz etkisini farkeden batılı şirketler, bunu iş yaşamında sıklıkla kullanmaktadırlar. 1998 Ağustos'unda, bir günlüğüne Bursa'ya uğradık. Sevgili arkadaşım Üsteğmen Şahin İpek (Benim de şahsen tanımaktan mutlu olduğum insandır. D.Y.) bizi akşam yemeği için, ünlü İskender Kebapçısına götürdü ve yemek sırasında "Şerif Ağabey, buraya ne zaman gelsem, bir an önce gitmek istiyorum, içeride kalmayı hiç istemiyorum." dedi. (Ben de aynı duyguları yaşamıştım. D.Y.) Tüm duvarlar baştan aşağıya kahverengi ağaç kaplamaydı. Ben de ona; Burger King, Kentucky Fried Chicken ve benzer fast foodların, bunu yıllardır bilinçli olarak yaptığından bahsettim. Bizim lokantacılar ise, lüks tutkusuyla. Aslında, uzun oturulması ve keyif alınması gereken bir yerde, yanlış uygulama yapmışlardı. (Aynı konuya, farklı bir yaklaşım: Ziraat Bankası ya da Ticaret Bankası'nın açık kahverengi ağaç kaplamalı şubelerini düşünün. Ve iç sıkıntınızı...D.Y.)

Büronuzda kahverengi mobilyalar kullanmayın! Erol Aksoy'un bildiğinden midir bilinmez, kahverengiyi hiç sevmediği söylenir. (Çoskun Ulusoy'un, çalışanlarına kahverengi takım elbise giydirmediğini biliyorum D.Y.)

Kahverengi aynı zamanda teklifsiz, rahat bir renk olarak kabul edilir. Karşınızdakinin kendini resmiyetten uzak, daha rahat hissetmesini ve açılmasını sağlar. Kendisi üzerinde ciddi bir takibim yok ama, tüm ünlüleri rahatlıkla konuşturmasıyla tanınan, ünlü televizyoncu Larry King'i televizyonda, her seferinde, kahverengi kravatlar ve ceketlerle görüyorum.

İstanbul'da bir dergi grubuna verdiğim bir seminerde, gazetecilere bundan bahsettim ve röportajlarında kahverengi giymelerinin avantaj olacağını söyledim. Daha sonra, aynı dergi grubundan bir gazeteci dostumuz, "Şerif Bey, sizin yaptığınız konuşmanın ertesi günü, bir röportajım vardı, kahverengileri giyip gittim, gerçekten adamı susturamadık" demişti.

Sevgili Özden Arslan 40'lı yıllardan bu yana, Avustralya'da, kahverengi üç parça takım elbise, üretilmediğini söylemişti. Batılılar, "You blend in people" diyorlar, kahverengi toprak rengidir ve diğer insanlar arasında kaybolur gidersiniz. İş görüşmelerinde, profesyonel toplantılarda, sakın kahverengi giymeyin.

Kırmızı, iştah açar. O yüzden, dünyadaki gıda firmalarının hepsinin logosunun kırmızı olduğunu, hayretle farkedeceksiniz; Cola Cola, Pizza Hut, Mc Donald's, Ülker, Burger King... bu listeyi, binlere çıkarabilirsiniz. Kırmızı tansiyonu yükseltir ve kan akışını hızlandırır. Zamanı unutun! İştahınız açılsın daha çok için! Uykusuz kalın!

Bir seminerimde "peki, boğalar niye kırmızı renge saldırıyor?" diye sormuşlardı. Maymunların dışında, araştırılan hayvanların hemen hepsi, siyah beyaz görmektedir. Yani boğalar da, renk körüdür. Kırmızıya değil, kendilerine saldırılan, koyu renkli beze saldırırlar. Birinin çıkıp İspanyol'lara bu gerçeği anlatması gerekir. Belki de kanı, heyecanı ve enerjiyi anlatan o kırmızı bez, arenadaki, ölüme mahkum olan o zavallı boğaya değil de, tribünlerde oturan, televizyonları başında ölümü, kanı ve bağlantılı olarak cinselliği isteyen, binlerce manyağa sallanıyor. Ben de onlara "Peki itfaiyeciler niye, kırmızı renk kemer takar?" diye sordum, cevap çıkmadı. "Pantolonları düşmesin" diyeymiş.

Yeşil, güven verir. O yüzden, bankaların logolarında, en çok tercih ettikleri iki renkten biridir. Yatak odası için de, rahatlatıcı bir renktir. Yaratıcılığı körükler. Batıda, büyük otellerin mutfaklarında, duvar renginin, aşçıların yaratıcılığını arttırmak için yeşile boyandığını duymuştum.

Hastahaneler de logo ve iç dizaynlarında yeşili tercih eder. Çünkü rahatlatıcı ve sakinleştiricidir. Tabiatı, en çok hatırlatan renktir. Yeşil alanlarda, insanların daha az mide ağrısı çektikleri tespit edilmiş. Sakız paketlerinde ve sebze satılan yerlerde de, yeşil en tercih edilen renktir.

Siyah, gücü ve tutkuyu ifade eder. Hırsın da, bir ifadesidir. Bizde ve batıda siyah, matemi simgelerken, Japonya'da mutluluğun simgesidir. Fonda kullanıldığında, karamsarlığı çağrıştırır. Işığı yok eder. Konsantrasyonu en çok getiren renktir. Einstein, konsantre olabilmek için, perdeleri siyah, gün ışığı olmayan bir odaya girer ve öyle düşünürmüş.

Freud, maviyi sakin diye niteler. Faber Birren ise, tansiyonu düşürdüğünü söyler. Araplar ise; mavi taşların, kanın akışını yavaşlattığına inanırlar. Nazar boncuğu, o yüzden mavi taşlıdır. Sakinleştirici bir renktir, batıda bu etkisi yüzünden, intiharları azaltmak için, köprü korkuluklarını maviye boyarlar. (Boğaz Köprüsünde, bu iş, şov için yapıldığından, maviye boyama yerine, spot ışıkları, sahne görüntüsü ve kırmızımsı bir ışık atmosferi oluşturulabilir.) Amerika'da bir ilkokulun duvarlarını, beyaz ve portakal renginden, maviye çevirmişler, çocukların yaramazlıklarının azaldığını tespit etmişler. (Beybabam ve anneannem bunu duyduklarında "o tarihte okula eli sopalı bir müdür gelmiştir de, ondan uslanmışlardır." dediler)

Mavi ve özellikle lacivert, kozmik bir renk olarak kabul edilir; sonsuzluğu, otoriteyi ve verimliliği çağrıştırır. (Uluslararası toplantılarda, tüm devlet başkanları lacivert takım elbise giyerler. Neden dersiniz? D.Y.) O yüzden dünyadaki firmaların yarısından fazlası logolarında maviyi kullanırlar. Hilton, amblemini laciverde çevirirken, insanların kafasında daha büyük kuruluş imajı oluşturacağını biliyor. Aynı şekilde Bill Clinton, Büyük Jüriye ifade vermesinden önce, mavi kravat takarak, daha altın-bronz karışımı bir şekil ve rengi kullandığını görürsünüz. Daha çok altını ve parayı çağrıştırır çünkü.

Mor, nevrotik duyguları açığa çıkardığı, insanları bilinç altında korkuttuğu tespit edilen, bir renk. 1998 yılında Ataköy'de çatıdan atlayarak intihar eden çocuğun, şizofren olduğu öğrenilmişti. İntihar resminde, yerdeki ajandadan, bir kenara savrulmuş çakmağa kadar herşey mordu. Yüzündeki masum ifade, beni çok üzen çocuğun, tırnakları dahi mora boyanmıştı.

Pembe giyenlere, hizmetlerinden dolayı ödeme yaparken, kendimizi daha rahat hissettiğimizi tespit etmişler. İngiltere'de Boots ve Marks and Spencer mağazalarında, tüm tezgahtarların pembe gömlek giydiğini gördüm. (Bu kitabı okuduktan sonra bizde de; çek-senet mafyası, tahsilata pembe gömlek giyerek gider herhalde...)

Sarı, geçiciliğin ve dikkati çekiciliğin ifadesidir. O yüzden, tüm dünyada taksiler sarıdır. Dikkat çeksin ve geçici olduğu bilinsin diye. Araba kiralama firmaları logolarında, hep sarıyı kullanırlar. "Ürün geçici, lütfen geri getirin" demek istiyorlar. O yüzden, dünyada hiçbir banka, ambleminde bildiğimiz sarıyı kullanmaz. (Portakal ve bronz ya da bakır, kimi zaman yer alabilir.) Paranın geçici değil, kalıcı olmasını isterler. Benim bugüne kadar, sarıyı logosunda, baskın bir renk olarak kullandığını gördügüm tek banka, bizim devlet bankası Vakıfbank'tır. Aslında "bizde para pek durmaz, politikacılara avanta kredi olarak dağıtıyoruz" demenin bir yolu olabilir.

Beyaz, istikrarı, devamlılığı ve temizliği simgeler. Bu yüzden, eğer üzerinde fazla şaibeler olan bir politikacıysanız, beyaz ağırlıklı kıyafetleri seçmelisiniz. Beyaz elbiseler, sizin temiz olduğunuz imajını verir. (Beyaz elbiseli ve üzerinde şaibeler olan politikacı deyince, aklınıza kim geliyor? Yok canıııımmm. Aaaaa.... D.Y.)

İşte renklerin dünyası ve şirketlerin, bunu nasıl kullandıkları ve bizle nasıl oynadıkları.