Mesajı Okuyun
Old 30-10-2008, 00:00   #2
Emin Cihan UYSAL

 
Varsayılan

Sayın bülentsevinc,

İlk önce yeni ve yürürlükte olan Türk Ceza Kanunu'nda "ırza tasaddi" diye bir suç tanımlanmadığını belirtmek isterim. Bahsettiğiniz suç tipi; "Cinsel saldırı" ya da mağdur/mağdure 15 yaşından büyük olup da 18 yaşından küçük ise "Reşit olmayanla cinsel ilişki" suç tipini teşkil etmektedir.

Suçun niteledikten sonra, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun tutuklama hükümlerine bir göz atalım.

------------------
Tutuklama nedenleri

MADDE 100.– (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez..

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),

2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),

3. İşkence (madde 94, 95),

4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),

5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),

6. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ti*ca*reti (madde 188),

7. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

8. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),

9. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),

b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Si*lahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Ka*nunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.

c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) nu*maralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.

d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçı*lıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis ceza*sını gerektiren suçlar.

e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.

f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Ka*nununun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suç*ları.

(4) (Değişik: 25.05.2005 – 5353/11 md.) Sa*dece adlî para cezasını gerektiren veya hapis ceza*sının üst sınırı bir yıldan fazla olmayan suç*larda tutuklama kararı verilemez.

Tutuklama kararı

MADDE 101.– (1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cum*huriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen mah*kemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka ge*rekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî neden*lere yer verilir.

(2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda hukukî ve fiilî nedenler ile gerekçeleri gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak sure*tiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belir*tilir.

(3) Tutuklama istenildiğinde, şüpheli veya sa*nık, kendisinin seçeceği veya baro tarafından gö*revlendirilecek bir müdafiin yardımından ya*rarla*nır.

(4) Tutuklama kararı verilmezse, şüpheli veya sanık derhâl serbest bırakılır.

(5) Bu madde ile 100 üncü madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.


-----------------------

Ceza muhakemesi kanununda belirtilen tutuklama hükümlerine göre, Cumhuriyet savcısının tutuklanması istenen şahıs hakkında, tutuklama koruma tedbiri için kuvvetli şüphe oluşturması gerekir. Yani, fıkra hükümlerinde sayılan tutuklama nedenlerinin kuvvetli şüphe ile birlikte bulunması esastır. Bu şüphe, kamu adına bu yetkiyi kullanan savcının takdirindedir. Kardeşlerin yalan söyleme gerekçeleri yok demişsiniz, fakat objektif bakarsak, somut deliller veya emareler olmadan yani yeterli şüpheyi dahi henüz oluşturmadan, fiili gerçekleştirmiş olarak adlettiğiniz kişiye nasıl suç isnat edebilirsiniz ki?
Diğer bahsettiğiniz "komşu" olayına gelince, sadece tek bir nedene dayalı kalmamalısınız. Yani başka bir olayda sizin bilmediğiniz, ve soruşturmanın gizliliği çerçevesinde, kartlar savcının elindedir. Başka bir nedenden dolayı tutuklama tedbiri, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hakiminin onayı ile gerçekleştirilmiş olabilir. Mesela; "şüphelinin adli sicil ve arşiv kaydı, hukuka uygun olarak elde edilen görsel ve işitsel vb. bazı deliller" Cumhuriyet savcısının kuvvetli şüpheyi oluşturmasına olanak sağlamış olabilir. O yüzden her olayı ayrı değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.
Şunu belirtmekte fayda görüyorum, "Hiçbir zaman Cumhuriyet Savcısının tutuklamaya karar verme yetkisi YOKTUR". Gözaltı ile tutuklamayı karıştırmayınız.

Fakat eğer şöyle dediğinizi farzedelim. Soruşturma evresinde olaylar aynı, içinde bulunulan ortamın şartları, gelişimi de aynı. Neden savcı tutuklama istemedi diyorsunuz, ya da neden bir olayda kişi tutuklandı diğeri tutuklanmadı diyorsunuz?

-Her ikisi hakkında, savcı tarafından tutuklama istemi yapılmış olabilir, fakat sulh ceza hakimi bir olayda tutuklamaya hükmetmiş olabilir.
-Sulh ceza hakimi iki olayda da şüpheliler hakkında, savcının istemi doğrultusunda adli kontrol tedbirine hükmetmiş olabilir.
-VS.

Ama bu konuda, ben de size tek ve net bir cevap verebilirim, "SAVCI SORUŞTURMANIN EFENDİSİDİR". Biz kabul etsek de etmesek de. Tabi tedbir istemlerini yapacak savcının anahtarı vardır sadece. Kapı Sulh Ceza hakiminin kapısıdır. O istemedikçe o kapı açılmayacaktır.
Son olarak, bir hatam olmuşsa sözü sayın üstadlarıma bırakıyorum.

Saygılarımla..