Mesajı Okuyun
Old 16-03-2008, 18:15   #56
Kemal Yıldırım

 
Olumlu Mal Beyaninda Bulunmama Ve Anayasa Mahkemesİnİn İptal Karari

MAL BEYANINDA BULUNMAMA VE ANAYASA MAHKEMESİNİN İPTAL KARARI

Dokuz Eylül Üniversitesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim Dalı Öğr. Üyesi Doç Dr. Mustafa Ruhan ERDEM

Mal beyanında bulunmama suçunu düzenleyen 5358 sayılı kanunla değişik İcra İflas Kanunu m. 337, Anayasa Mahkemesinin 28.02.2008 tarih ve 2006/71 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve iptal kararının bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş olup, söz konusu karar, http://anayasa.gov.tr/general/kararbilgibank.asp isimli Anayasa Mahkemesi’nin resmi internet sitesinde yayınlanmıştır.
Anayasanın 153. maddesinde;
“Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.

Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.
İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukukî boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.
İptal kararları geriye yürümez.
Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” denilmektedir.
Bundan başka Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 53. maddesinde;
“Anayasa Mahkemesi kararları kesindir. İptal kararları, gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.
Anayasa Mahkemesince Anayasaya aykırı olduğundan iptaline karar verilen kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü veya bunların belirli Madde veya hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar.
Gerek görüldüğü hallerde Anayasa Mahkemesi, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, iptal kararının Resmi Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez. Anayasa Mahkemesi bir kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli hükümlerinin iptali halinde meydana gelecek olan hukuki boşluğu kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlal edici mahiyette görürse, yukarıdaki fıkra hükmünü uygular ve boşluğun doldurulması için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile Başbakanlığa bilgi verir” denilmektedir.
Görüldüğü gibi, gerek Anayasa m. 153 ve gerekse Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun m. 53 uyarınca iptal kararının yürürlüğe girmesi için öncelikle söz konusu kararın Resmi Gazetede yayınlanmış olması gerekir. Bunun sonucu olarak da iptal edilen kanun, kural olarak Resmi Gazete’de yayınlandığı gün yürürlükten kalkmış olur. Henüz iptal kararı Resmi Gazete’de yayınlanmış değilse, iptal kararına konu olan kanun yürürlüğünü muhafaza eder. Yürürlükte olan bir kanunun uygulanmaması ise, bir hukuk devletinde asla kabul edilemez. İptal kararı, nerede yayınlanmış olursa olsun, hatta olayda olduğu gibi Anayasa Mahkemesinin resmi internet sitesinde yayınlanmış bulunsun, Resmi Gazete’de yayınlanmış olmadığı sürece yürürlüğe girmiş olmaz ve bu nedenle de iptal kararına konu olan kanunun yürürlüğüne engel oluşturmaz.
Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi, İİK m. 337/1’in iptaline ilişkin kararında, iptal kararının yürürlüğünü bir yıl süreyle ertelemiş olup, bu süre de iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlandığı tarihten itibaren işlemeye başlar. İptal kararı, henüz Resmi Gazete’de yayınlanmadığı için, bir yıllık süre de henüz işlemeye başlamamıştır. Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yürürlüğünü erteleme yetkisinin altında yatan düşünce, “iptal halinde meydana gelecek olan hukuki boşluğun kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlal edici mahiyette” olmasıdır. Hükmün getiriliş amacı, iptal sonucu ortaya çıkan kanun boşluğunu doldurması için yasa koyucuya fırsat vermektir. Anayasa Mahkemesi, iptal kararının yürürlüğe girmesini ertelemekle, anayasaya aykırılığını tespit ettiği kanunun, bu süre içerisinde yasa koyucu tarafından yeni bir düzenleme gidilmediği sürece, bir yıl süreyle uygulanmasına olanak tanımak istemektedir.
Şu halde Anayasa Mahkemesi’nin anılan kararıyla iptal edilen İİK m. 337/1 halen yürürlüktedir ve iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasından itibaren (bu arada yasa koyucu devreye girip yeni bir düzenleme getirmediği sürece) bir yıl süreyle de yürürlükte kalacaktır. Eğer yasa koyucu, kendisine tanınan bu bir yıllık süre içerisinde iptal kararı doğrultusunda yeni bir düzenlemeye gitmeyecek olursa, iptal kararına konu olan İİK m. 337 de bu bir yıllık sürenin sona ermesiyle birlikte yürürlükten kalkacaktır.
Bu açıklamalar ışığında, uygulamada icra mahkemelerince; “iptal kararı bir yıl sonra yürürlüğe girecek olsa da, yürürlüğü devam eden, ancak anayasaya aykırı olduğu tespit edilen bir kanuna dayanarak özgürlüğün ortadan kaldırılmasının kişilerin mağduriyetine neden olabileceği, ileride telafisi güç veya imkansız zararların meydana gelmesinin önlenmesi” gerekçesiyle verilen 5275 sayılı CvGTİK m. 98/1-3 uyarınca infazın durdurulmasına ilişkin kararlar, gerek Anayasa m. 153 ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun m. 53’e aykırıdır. İİK m. 337/1’in iptaline ilişkin kararın bir yıl sonra yürürlüğe girmesinin, bu maddeden dolayı hakkında ceza soruşturması veya kovuşturmasına başlanan, hüküm verilen, verilen hüküm kesinleşen ve infaz aşamasına gelen şüpheli, sanık veya hükümlüler bakımından mağduriyete yol açacağı doğrudur. Ancak bundan dolayı ortaya çıkabilecek mağduriyeti göz önünde bulundurması gereken Anayasa Mahkemesi’dir. Oysa Anayasa Mahkemesi, iptal kararının bir yıl sonra yürürlüğe girmesinin, bu tür mağduriyetlere yol açabileceğini bilerek, iptal kararının yürürlüğünü bir yıl sonraya ertelemiştir.
5275 sayılı CvGTİK m. 98’de “sonradan yürürlüğe giren bir kanunun hükümlünün lehinde olması” durumundan söz edilmektedir. Görüldüğü gibi, söz konusu hükümde, sonradan bir kanunun yürürlüğe girmesi ihtimalinden değil, yürürlüğe girmesinden söz edilmektedir. Kaldı ki, yasa koyucunun kendisine tanınan bu bir yıllık süre içerisinde harekete geçip iptal kararı doğrultusunda İİK m. 337/1’de gerekli değişikliğe gideceğinin bir güvencesi de yoktur. Nitekim geçmiş dönemde zina suçunu düzenleyen 765 sayılı TCK m. 440’a ilişkin iptal kararında olduğu gibi, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının yürürlüğe girmesi için yasa koyucuya tanıdığı süreye riayet edilmediğini ve bu süre içerisinde gerekli değişikliğe gidilmediğini gösteren örnekler de vardır. Henüz iptal kararı yürürlüğe girmediğinden, iptal kararının hükümlü lehine bir durum yarattığından da söz edilemez.
Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi’nin 29.02.2008 tarihli ve 2006/71 esas sayılı mal beyanında bulunmama suçunu düzenleyen İİK m. 337’nin iptal edilmesine ve iptal kararının bir yıl sonra yürürlüğe girmesine ilişkin kararına rağmen, söz konusu karar henüz Resmi Gazetede yayınlanmamış iken, yayınlanmış olsa bile yayınından itibaren bir yıllık süre sonunda yürürlüğe gireceği, iptal kararı yürürlüğe girinceye kadar İİK m. 337’nın yürürlükte olduğu göz ardı edilerek, anılan hükme dayanarak verilen mahkûmiyet kararlarının infazının ertelenmesine ilişkin uygulamanın yerinde olmadığını düşünüyorum.

Saygılarımla..