Mesajı Okuyun
Old 07-07-2009, 12:51   #2
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Sayın Av.Caglar;
Aşağıdaki yargıtay kararını incelemenizi öneririm. Kararda murisin, sağlığında yapılan sözleşmeye herhangi bir itirazda bulunmamış olması ve resmi prosedüre uygun şekilde yapılan sözleşmenin geçersizliğini ortaya koyacak herhangi bir delilin ileri sürülemediği hususlarına değinilmektedir. Saygılarımla..
YARGITAY14. HUKUK DAİRESİ E. 2007/756 K. 2007/2188 T. 5.3.2007

• TAŞINMAZ MAL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ ( Tapu İptali ve Tescil - Davalılar Tarafından Resmi Şekilde Yapılan Sözleşmenin Geçersizliğini İspat Edebilecek Nitelikte Deliller İleri Sürülemediğinden Davanın Reddi Doğru Olmadığı )

• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi - Davalılar Tarafından Resmi Şekilde Yapılan Sözleşmenin Geçersizliğini İspat Edebilecek Nitelikte Deliller İleri Sürülemediğinden Davanın Reddi Doğru Olmadığı )

• RESMİ SÖZLEŞME ( Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi - Davalılar Tarafından Resmi Şekilde Yapılan Sözleşmenin Geçersizliğini İspat Edebilecek Nitelikte Deliller İleri Sürülemediğinden Davanın Reddi Doğru Olmadığı )

818/m.22,213

4721/m.706

1512/m.89


ÖZET : Dava, biçimine uygun düzenlenen 29.12.1980 günlü taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı tanıkları yapılan satışın gerçek olduğunu, murisin ihtiyaçlarını oğlu İzzettin'in karşıladığını ve ihtiyaçları için satışın yapıldığını beyan etmişler, bu beyanları muris Celile hakkında yaptırılan 12.11.2005 tarihli ekonomik ve sosyal durum araştırması doğrulamıştır. Kaldı ki, murisin davacı mirasçılarına temlik ettiği mal varlığı dışında diğer mirasçılarına intikal edecek mal varlığı bulunduğu yapılan araştırma ile tespit edilmiş olup, mal kaçırma kastının bulunmadığı, diğer mal varlıkları hakkında temliki tasarrufta bulunmamasından anlaşılmaktadır.
Davalılar tarafından biçimine uygun resmi şekilde yapılan satış vaadi sözleşmesinin geçersizliğini ispat edebilecek nitelikte deliller ileri sürülemediğinden ve yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
DAVA : Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 14.08.2003 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali, tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 27.04.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, biçimine uygun düzenlenen 29.12.1980 günlü taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalılar, satış vaadi sözleşmesinin muvazaalı yapıldığını ve sözleşmeyi muris Celile Yıldız adına vekaleten yapan oğlu dava dışı İzzettin Yıldız'ın vekalet görevini kötüye kullandığını beyanla davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muris muvazaası amaçlandığı belirtilerek dava reddedilmiş, hükmü davacı temyiz etmiştir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706 ( önceki Medeni Kanunun 634 ) ve Noterlik Kanununun 89. madde hükümleri uyarınca noter önünde re'sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Davaya konu 511 parsel sayılı taşınmazda paydaş olan muris Celile Yıldız'ın oğlu İzzettin Yıldız'a verdiği 12.06.1970 tarihli vekaletname uyarınca payının devri yolunda biçimine uygun satış vaadi sözleşmesi yapılmıştır. Muris tarafından, sağlığında yapılan bu sözleşmenin geçersizliği veya buna benzer bir nedenden ötürü iptali için dava açılmamıştır. Davacı tanıkları yapılan satışın gerçek olduğunu, murisin ihtiyaçlarını oğlu İzzettin'in karşıladığını ve ihtiyaçları için satışın yapıldığını beyan etmişler, bu beyanları muris Celile hakkında yaptırılan 12.11.2005 tarihli ekonomik ve sosyal durum araştırması doğrulamıştır. Kaldı ki, murisin davacı mirasçılarına temlik ettiği mal varlığı dışında diğer mirasçılarına intikal edecek mal varlığı bulunduğu yapılan araştırma ile tespit edilmiş olup, mal kaçırma kastının bulunmadığı, diğer mal varlıkları hakkında temliki tasarrufta bulunmamasından anlaşılmaktadır.
Davalılar tarafından biçimine uygun resmi şekilde yapılan satış vaadi sözleşmesinin geçersizliğini ispat edebilecek nitelikte deliller ileri sürülemediğinden ve yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 05.03.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.