Mesajı Okuyun
Old 01-01-2007, 16:16   #44
calikusu_kamuran

 
Varsayılan

Alıntı:...Ama, "Türkçe", 'Türk halkının konuştuğu ve anladığı dildir' tanımından yola çıkarak..
Saygı ve Sevgilerimle
Ahu

"Bana hayatı tasvir etmenin metonu öğretin ömür boyu öğrenciniz olayım." İsteğim budur.

İlgilendirmesi ve beni 6 aylık bir dil ve dil ile olayların ve kavramların tasvirinin nasıl yapıldığını anlama çabası içine girmemden dolayı inşallah bir katkıda bulunabilirim.

Arkadaşlar elbet Türkçe"leşme gereklidir ve eğer asıl amacınız karşınızdakine -Türkiye topraklarında yaşamakta olduğumuza göre- kendinizi anlatmak ise hayat olaylarını ortak bir kavramlar dizininde tasvir etmek şarttır.

Cumhuriyet tarihi önderi M.Kemal Atatürk, ilk zamanlar yazmış olduğu bir kaç TEBRİK mesajında Türk Dil Kurumu"nun öngördüğü kelimeleri kullanır ve sonraki Tebrik mesajında ise nedense topluma yerleşmiş kelimeleri kullanmayı tercih eder.Yani bir anda Tarihimizin ilk dönemlerine ait kelimeleri kullanır sonra ise bugüne yeniden dönüş yapılır. Elbetteki Türk toplumunun anladığı kelimelere dönüş gereklidir. Ama yaşayan Türkçe"ye geçiş şarttır. Türk Dil Kurumu ise ilk zamanlar bir anda Osta Asyayı, Anadoluya getirdi ve hiç kimse birbirini anlamadı. Sonra bundan vazgeçişler yaşandı sonra tekrar denendi derken sonuçta uzun bir zaman geçse de elbet yararlarını yaşadık ve yaşıyoruz.

Kanaatimce aslı mesele ORTADA OLAN SOMUT OLAYIN HANGİ KAVRAM İLE TASVİR EDİLDİĞİDİR. Celse: Oturum(tam karşılığı). Şimdi burada Yargılama olayındaki bir birleşimi, toplanımı oturum kavramıyla tasvir etmek ne derece doğrudur? Böylesi bir çok kelimenin asıl kavramı(ve hatta gerçeği) ifade edemediğini görmekteyiz. Celse yerine, BİRLEŞİM,TOPLANIM gibi kelimeler bence daha yerindedir. Sonuç itibariyle bir maddi olayı daha geniç çerçevede kapsayamayan bir kelime ile tanımlar iseniz üretimsiz bir beyin ortaya çıkar.

İletişimin nasıl gerçekleştiği: Aklındaki kavramı, sese(sözcüğe) tahvil edersin -ki yol alıcı olan sestir- sonra karşıdaki kişinin kulağına ulaşan bu ses beyinde yeniden ortak olan kavrama tahvil olur(dönüşür)... Şimdi genelde kullandığımız BEN ŞU SÖZCÜĞE ŞU KAVRAMI YÜKLÜYORUM şeklinde bir tasvir mi doğdur yoksa ŞU SÖZCÜK BEYİNDE ŞU KAVRAMA TAHVİL OLUR tasviri mi daha doğrudur?

Bu tahvilde(dönüşümde) asıl meselemiz nedir? Buyrun siz belirleyin, yani beyinler sizce neden üretici olamıyor? BİR DİLDEKİ TÜM KELİMELERİ BİLİNİZ, EĞER BELLİ BİR SOMUT OLAYI ONU İFADE EDECEK EN KAPSAMLI KELİME İLE terimleştiremezseniz FİYASKO İLE SONUÇLANIR BEYİN. Nihayet BİLİMİN O ALANINDA kavram kargaşaları yaşamaya başlar ve bu sefer benzer bir olayı aynı TERİM İLE neden karşılayamadığınızı düşünürsünüz. Beyin niçin çıkmaza giriyor diye düşünüp durursunuz.

MEDİNE: şehir anlamında değildir. Deyn: Borç kavramından gelir veya siz ona GÖREV de diyebilirsiniz. Elbette ki yargılama işi ile de ilişkili olunca GÖREV kavramı, bu sefer DEYN kavramı YARGILAMA anlamını da içermiş gibi görünmektedir.(Ayrıca son cümlemi şöyle kullanmak isterdim: "Deyn kavramı, yargılama kavramı ile de ilişkili olduğundan YARGILAMA kavramına TAHVİL OLMUŞTUR.Yani sözcükler beyne ulaşınca bir kavrama dönüşür(tahvil olur)." Fakat yerleşmiş ve sürekli tekrar ettiğimiz için ANLAM YÜKLENMİŞ,ANLAM İÇERMİŞ GİBİ bir kullanımı zorunlu olarak kullanıyoruz.


ALINTI: Av. Hulusi Metin" den Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz; düşünce iyi anlatılmazsa yapılması gerekenler iyi yapılmaz, töre ve kültür bozulur, adalet yanlış yola sapar, şaşkınlık içine düşen yurttaş ne yapacağını bilemez, işte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir... “ (“Dil ve Hukuk”, Çetin Aşçıoğlu, Yargıtay onursal üyesi, Cumhuriyet, Bilim Teknik, 03.11.2001).

Merhaba dostlar,
Çin düşünürü Konfüçyüs 'e sorarlar : Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydın yapacağın ilk iş ne olurdu?

Av. Hulusi Beyin, bu iki anlatımı birbirini devamı olan bir anlatımdır. Yani GErçekte iki söz de KONFÜÇYÜSE aittir ve bütündür.

HAK: Elimizdeki OLANAK,İMKAN...(Fakat gerçekte hak kavramı, KURAL olan,DOĞRU olan anlamındadır.)kULLANILACAK ARAÇ.

NİSBİ BUTLAN:LOKAL,GÖRELİ,TÜMEL OLMAYAN,HERKESE GÖRE OLMAYAN, EVRENSEL OLMAYAN, KISMİ OLAN batıllık(geçersizlik), kısaca kısmi imkansızlık ile eş anlamlıdır. Butlan:Batıl

MUTLAK BUTLAN: Tümden batıllık, lokal veya yerel olmayıp aksine TÜMEL,TÜMDEN anlamındadır. Fakat burada bütünlüğün baştan berilik anlamında olduğunu göz önünde tutmak gerekir.


HER BİR KELİME SOMUT BİR OLAYA KARŞILIK GELİR VE SOMUT OLAYDAN ÇIKAR. YANİ ÖNCE SOMUT OLAYLAR VARDI VE ONLARI SESE TAHVİL ETMEK GEREKTİĞİNDE KELİMELER,SÖZCÜKLER ORTAYA ÇIKMIŞTIR. Dil reformu(eskiye geri dönüş:Ortaçağdan eski döneme yani akıl çağına) bu tahvilde Ortaasya diline geri dönüş değil Anadoluda yaşayan Türkçe"ye geri dönüş olarak algılanmalıdır ki Türklerin Orta Asya dönemlerinde iken yazdıkları bir kaç yazılı eser var iken OSMANLI DÖNEMİNDE ne kadar yazılı eser olabileceğini düşünmekte fayda vardır. Elbet Dil devrimi belli zorlukları getirdi bizim fakat insanımızın geneli için yararlı olduğu kanaatindeyim. Yani Ortaasyadaki bir kaç eseri daha iyi anlayalım diye DİLDE TÜRKÇELEŞME olmamıştır.


SON OLARAK SÖYLEMEK İSTERİM Kİ HER bilim dalının kendine has terimleri olmak zorunda değildir. Halkın günlük hayatta kullandığı bir kelimeyi her bilim dalı için AYRI BİR KAVRAMA TAHVİL edilecek şekilde kullanmak daha yararlıdır ki ORTAK BİLİNÇ ŞAŞMASIN......
TANI kelimesi tıp dilinde gayet güzel bir şekilde TEŞHİS ANLAMININ YERİNİ ALMIŞ ve hatta Teşhis, somutlaştırma iken TANI kelimesi ise aksine SOYUTLAŞTIRMAYI yani kavramı ifade eder. Oysa burada yapılan somut bir olayın soyut hangi kavrama karşılık geldiğini bulmaktır. Yani özelden genele gidiş vardır. Oysa bakıldığı zaman ŞAHIS kelimesinde bir kavram kargaşası yaşanmaya başlandığını göreceksiniz. Kimi yerde somuttan kavrama, kimi yerde soyuttan(kavramdan) somuta gidişte kullanıldığını göreceksiniz. ŞAHIS,TEŞHİS,MÜŞAHHAS,ŞAHSİ gibi kavramlarda hanginden hangine geçildiğini buyrun siz ayırın. Burada kavram kargaşını yaratanlara ve hatta hangi kelimeyi nerede kullanırsam daha iyi olur gibi bir gayret içinde olmayan AKADEMİSYENLERE kızmamak elde değil. Umarım dile daha önem ve özenle yaklaşırlar.

Bugünlerde DAYANAK kelimesinin akademik yazılarda görülecektir ki çok farklı kavramları karşılamak için kullanılması bile üzücüdür. Oysa bu kelimenin kullanılabileceği aynı yerde Türkçede o kadar güzel KELİME var iken.

BİÇİMSEL kavramı farklı şekiller almaya başlamış. Herkes farklı anlamda kullanıyor. Bazı yerde Soyut, bazı yerde varsayım, bazı yerde somutluk dışı, bazı yerde kavram karşılığı, bazı yerde daha farklı farklı farklı

Kendi yetersizliklerimizi Türkçeyi yeni keşfeden körpe beyinlere yansıtmamamız dileğiyle.