Mesajı Okuyun
Old 20-03-2008, 17:19   #4
TRINITY

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,
Borçlar Kanunu'nun zapta karşı tekeffül hükümlerini ve aşağıdaki kararı inceleyin derim. Bu arada eğer idarenin kusuru varsa bunun da davada gözönünde bulundurulacağını unutmayın.
Saygılar...
Alıntı:
T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi

Esas: 1982/8041
Karar: 1983/1510
Karar Tarihi: 04.03.1983

ÖZET: Otonun davacının elinden alınması olayında, zaptın koşullarının gerçekleştiğinin ve davacının otoyu ilk malikine hukuken terketme zorunluluğunda bulunduğunun kabulü ile davacının satıcısı davalıya bu davayı açmakta haklı olduğunun benimsenmesi zorunludur. Satılanın alıcıdan tamamen zaptı halinde satımın münfesih olduğu kabul edilir. Bu durumda alıcı, satılandan elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği semereler düşülmek suretiyle, ödemiş olduğu semenin faizi ile birlikte iadesini isteyebilir. Satım bozulduğuna göre, satıcının mal varlığında satım parası nedensiz kalır Bu itibarla satış parasının alıcıya her halde geri verilmesi gerekecektir. Alıcının, satıcıdan isteyebileceği zarar da ancak menfi zarardır. Menfi zarardan ayrı satıcı hiç bir kusurun kendisine yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe alıcıya, satılanın zaptı yüzünden uğradığı diğer her türlü zararları da gidermekle yükümlüdür.

(818 S. K. m. 189, 191, 192) (743 S. K. m. 687, 901, 902)

Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının, yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı, iyiniyetle davalıdan satın aldığı taksinin Elazığı Cumhuriyet Savcılığınca hırsız malı olduğundan elinden alınıp ilk malikine teslim edildiğini söz ederek 30000 TL.sı satış parası; 6850 lira satış giderleri ve 1500 TL.sı kar yoksunluğunun davalıdan alınmasını istemiştir.

Davalı; galerisinde satışa arz edip davacıya sattığı otoyu iyi niyetle Niğde Hafızlar Şirketinden satın aldığını, hukuken ilk malikin ancak semeni ödeyerek davacıdan otoyu alabileceğine göre, husumetin kendisine düşmeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkeme; davalı satıcıya zapta karşı tekeffül hükümlerinin uygulanabilmesi için satılan ve alıcıya teslim edilmiş olan malın kazai merciler tarafından verilmiş bir hükme dayanılarak zaptedilmiş olması halinde mevcut olabileceğini, zapttan dolayı davalının kusuru da bulunmadığını benimseyerek davayı red etmiştir. Hüküm davacı yanca temyiz olunmuştur.

Dosya kapsamına göre; Yanlar arasında satışı tamamlanan otonun, ilk maliki (A.S.)'dir. İstanbulda otosunu çaldırmış, durumu zabıtaya bildirmiştir. Otonun künye kayıt ve belgeleri üzerinde tahrifat yapılarak dava dışı, (M.Y.) tarafından Niğde Hafızlar Şirketi sahibi (M.)'e o da davalı (A.T.)'a satmıştır. Davalı Elazığ'da bulunan galerisinde otoyu satışa arzetmiş, davacı ile satış sözleşmesi kurarak teslim etmiştir. zabıtanın hırsızlık şebekesini ortaya çıkarması üzerine Elazığı Cumhuriyet Savcılığınca oto, davacının elinden alınarak ilk maliki (A.S.)'ye verilmiştir.

Satıcının zapta karşı tekeffül sebebiyle alıcıya sorumlu olması için satılanın, alıcıya, zaptan önce teslim edilmiş bulunması, satılana üçüncü kişinin el koymuş veya alıcının onun hakkını tanımış olması ve zaptın nedeninde, akdin kuruluşu sırasında mevcut bulunması koşullarına bağlıdır (Borçlar Kanunu Madde 189/1.) Delillere göre anılan koşullar gerçekleşmiştir.

Borçlar Yasasının 191 ve ardından gelen maddeleri amaçlı bir yorumla gözlendiğinde zapt olayından söz edilebilmesi için; muhakkak bir dava açılması koşulunun aranmasına gerek olmadığı kuşku vermeyecek bir biçimde izlenir. Çünkü "satıcının zapta karşı tekeffül borcu" alıcının eşyayı geri vermeyi(terketmeye) zorunlu kaldığını ispat etmesi halinde de vardır. Eş söyleyişle, üçüncü kişiye malı terketmek zorunda olduğunu ispatlayan alıcı, satıcıya karşı sözleşmeden doğan yasal haklarını kullanabilir. Üçüncü kişinin tamamen haklı göründüğü hallerde, alıcının Borçlar Kanunu'nun Madde 189'a dayanabilmek için, kendisine dava açılmasını beklemeye zorlanması haklı sayılamaz. Zira, maddi ve hukuki olgulara göre, dava neticesinde mal alıcının elinden alınacağı açık ise, alıcıyı gereksiz bir beklemeye tabi tutmak, zararın artmasına neden olur ki bu yön yasaca üstün görülemeyeceği gibi bu doğrultudaki bir sav da Medeni Kanunun Madde 2'ye aykırılığını oluşturur.

Her ne kadar zilyetlik mülkiyete karine ve zilyedinden iyi niyetle menkulü iktisap edenin bu iktisabı geçerli ise de; (Medeni Kanun madde 687, 901) Medeni Yasanın 902. maddesi bu kurala bazı istisnalar getirmiştir.

Medeni Kanunun madde 902'ye göre "yedinden sirkat olunan (çalınan) veya kendisi tarafından kaybedilen veya rızası olmaksızın diğer herhangi bir suretle elinden alınan (gasb olunan) bir menkulün zilyedi - bu menkuller para veya hamiline yazılı senetler olmadıkça - beş sene müdet zarfında - bu menkuller para veya hamiline yazılı senetler olmadıkça - beş sene müddet zarfında istihkak davası ikame edebilir." Bu nedenle 5 yıl içinde iyi niyet sahibi alıcıya karşı dahi açılacak bir istihkak davası ile satılanın ele geçirilmesi mümkün bulunmaktadır. Şu durum karşısında eşyayı zilyedinden (çalınmış bir malın iyi niyetli satıcısından - olayımızda davalıdan) almış olan, alıcı da istihkak davasında Aktif Husumet ehliyetine sahip olacaktır.

Davacı alıcı ile davalı satıcının iyi niyetli olduğu, oto hırsızlık olduğundan Cumhuriyet Savcılığınca davacının elinden alınıp ilk malik (A.S.)'ye verildiği delillerle kanıtlandığı gibi bu yönde bir uyuşmazlık da yoktur. Kaldı ki mahkemenin kabulü de bu doğrultudadır. Öyleyse, yukarıdaki açıklamalar altında, otonun davacının elinden alınması olayında, zaptın koşullarının gerçekleştiğinin ve davacının otoyu ilk malikine hukuken terketme zorunluluğunda bulunduğunun kabulü ile davacının satıcısı davalıya bu davayı açmakta haklı olduğunun benimsenmesi zorunludur.

Satılanın alıcıdan tamamen zaptı halinde satımın münfesih olduğu kabul edilir. Bu durumda alıcı, satılandan elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği semereler düşülmek suretiyle, ödemiş olduğu semenin faizi ile birlikte iadesini isteyebilir. satım bozulduğuna göre, satıcının mal varlığında satım parası nedensiz kalır Bu itibarla satış parasının alıcıya her halde geri verilmesi gerekecektir. Alıcının, satıcıdan isteyebileceği zarar da ancak "menfi zarar"dır. (Örneğin, alıcının, satım sözleşmesinin kuruluşu ve ifası için yaptığı ve artık kendisi için tamamen boşa gitmiş sayılan giderler. Borçlar Kanunu Madde 192/4)

Menfi zarardan ayrı satıcı "hiç bir kusurun kendisine yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe alıcıya, satılanın zaptı yüzünden uğradığı diğer her türlü zararları da gidermekle yükümlüdür." (Borçlar Kanunu Madde 192/son fıkra). Şu noktayı da vurgulamakta yarar vardır. Borçlar Kanunu madde 192/son fıkraya gelinceye kadar, alıcının satılanın tamamen zaptı halinde satıcıya karşı ileriye sürebileceği istemlerin kabul edilebilmesi için satıcının kusuru olup olmadığını ayrıca araştırmaya gerek yoktur.

Mahkmenin anlatılanları gözden kaçırarak hukuki tanım ve nitelendirmede yanılgıya düşerek davanın davalı satıcıya yöneltilebilmesi için koşulların bulunmadığını kabul ile davayı red etmesi usule ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Mahkemece yapılacak iş açıklanan maddi ve hukuki olguların ışığında deliller değerlendirilerek hasıl olacak uygun sonuç çerçevesinde karar vermekten ibarettir.

Sonuç: Temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA 4.3.1983 gününde oybirliği ile karar verildi.