Mesajı Okuyun
Old 22-01-2009, 00:28   #31
Gemici

 
Varsayılan Eti Kimin, Kemiği Kimin?

Ne demiş atalarımız ‘Eti senin, kemiği benim’
Bu tanımlamanın ne olduğunu merak edenler http://www.uludagsozluk.com/k/eti-senin-kemigi-benim/ adresıne bakabilirler.
Bu tanımlamada bir eksik var bence; çocuğun sadece et ve kemikten oluşmadığı gerçeğini göz ardı ediyor tanımalama. Çocuk et ve kemikten ibaret değildir; Çocuğun bir de ruhsal yapısı vardır, psikolojik durumu vardır. Ve bu ruhsal yapı insanın kendisine, ailesine, çevresine, topluma ve insanlığa yararlı veya zararlı olacağını etkiler. Ruhsal yapı insanın kişiliğinin aynasıdır ve sağlam bir kişiliğin veya hasta bir kişiliğin dışa yansımasıdır. Ruhsal yapımızı, yani kişiliğimizi neler etkiler peki? Bana göre yaşadıklarımız, tecrübelerimiz, korkularımız ve sevinçlerimiz.

Burada sormamız gereken soru şu: Çocuklarımızın ruhsal yaşantılarını ne ölçüde göz önünde bulunduruyoruz, onları eğitirken? Eğitim sistemimiz çocukların arzu ve isteklerine, sağlam bir ruhsal yapıya sahip olmalarına ve şahsiyet sahibi olmalarına göre mi ayarlanmış, yoksa yetişkinlerin arzu ve isteklerine göre mi? Sistemin kimin arzu ve isteklerine ve kimin ihtiyaçlarına ayarlı olduğunu en açık şekilde, burada söz konusu olan mahkeme kararı belirliyor bence. Küçük bir çocuk, kendi isteği hiçe sayılarak cebri icra konusu oluyor. Nedenini bile anlıyamadığı ve kendi isteğini kırmaya yönelik bir zorlamanın kurbanı oluyor küçük çocuk. Böyle bir zorun bana uygulandığını düşündüğümde tüylerim diken diken oluyor. Sizler ne düşünüyorsunuz ve o küçük çocuğun neler hissettiğini tasavvur edebiliyormusunuz bilemiyeceğim.

Giriş uzun oldu biraz.
Bir seneye yakın bir süredir yaptığım işten bahs edecektim. Yaptığım işin Almancası: ‘Anwalt des Kindes’. Türkçesi ‘çocuğun avukatı’ demek. Bir nevi kayyım olan ‘çocuğun avukatı’ mahkemede çocuğun haklarını ve menfaatini korumakla görevli. Asıl görevi mahkemede çocuğun menfaatini korumak. Bu amaçla davaya dahil olan taraflarla ve çocukla konuşup, çocuğun menfaatlerinin nasıl korunacağına dair düşüncelerini mahkemeye bir rapor halinde bildiriyor. Bunun yanında bir avukatın yapabileceği diğer işlemleri yapabiliyor, çocuk adına. Çocuğun avukatı kısacası.

Bu konudaki bir eğitim seminerindeydim geçen hafta. Seminerden sonra lisedeki bir öğretmenimden duyduğum bir sözü hatırladım: ‘Bize öğretilen şeylerin hepsini unutup yeni baştan öğrenmeye başlıyalım’ türünden bir söz. Bende de öyle oldu. Seminerden sonra, çocuk eğitimi konusunda bildiklerimin hepsini yeniden gözden geçirmek zorunda kaldım. Bunların en başında çocuk ve anne ve babası konusundaki düşüncelerim geliyor. Gördüğüm eğitimden olsa gerek, şimdiye kadarki düşüncelerimde anne ve babadan yana tavır koyduğumu fark ettim. Ve bunu yaparkende anne ve babanın, annelik ve babalık haklarının, çocuğun menfaatleriniden önce geldiğini düşündüğümü fark ettim.

Öğrendiğim yeni şey şu: Çocuğun kişilik hakları, anne ve babanın, annelik ve babalık haklarından önce geliyor. Bunun pratikteki anlamı: bundan sonra çocuğun haklarına daha fazla önem vereceğim ve çocuğun menfaatini anne ve babanın haklarından önce gözeteceğim.

Nedir Alman hukuk sisteminin çocuğun menfaati konusundaki kriterleri?
  • Çocuğun arzusu ve isteği, ve
  • Çocuğun iyiliği/menfaati/mutluluğu(Kindeswohl)
Çocuğun isteğinin ve menfaatinin ne olduğunu anlamak için hakim çocuğu dinler. Bu dinleme hakim çocuğu şahsen dinlemek zorundadır anlamına gelmiyor. Dinleme bir kayyım tarafındanda yapılabilinir. Gerekirse bir psikolog raporu istenebilir. Çocuğun dinlenmesini dört yaşından itibaren faydalı olarak kabul ediliyor. Ondört yaşını bitirmiş olan çocuğu hakim şahsen dinlemek zorunda.

Sonuç:
Anne ve babanın, boşanma davasının açılmasından önce uzun süre devam eden kavgaları, çocukta derin ruhsal yaralar açmaktadır. Bunun üzerine bir de mahkemedeki kavga ve çatışmalar eklenmektedir. Mahkeme bittikten sonra devam eden çocukla şahsi ilişki kurma kavgalarını da göz önünde bulundurursak, anne ve babanın, çocuğun menfaatinden ziyade kendi öç alma duygularının etkisinde kaldıklarını görürürz; Çocuk kişisel hesaplaşmada bir koz olarak kullanılmaktadır ve anne ve babanın kendi istediklerinı elde etmelerinde istismar edilmektedir. Böyle olunca da anne ve babalar devamlı olarak çocuğun menfaatini korur düşüncesi, anlamını yitirmektedir; Çocuğun menfaatini düşünmüş olsalardı, çocuğun zararına olan bir kavgayı devam ettirmezlerdi.

Şahsi düşüncem:
Şüpheden çocuk yararlanır. Anne ve babanın hakları çocuğıun hakkından sonra gelir.


Saygılarımla