Mesajı Okuyun
Old 07-09-2007, 22:35   #3
üye14540

 
Varsayılan

6 Aylık süre kararın yeterince açık bir tarzda öğrenilmesiyle başlar. Öğrenme ,çeşitli yollarla olabilecektir. Gerekçeli kararın resmi yolların dışında da elde edilmiş olması halinde süre yine başlamış olacaktır. Örneğin ;karar iç hukukun yazılı bildirim esaslarına göre henüz yapılmamış fakat ilgili ,kararı mahkeme kaleminden elde etmiş olması durumunda da süre işlemeye başlayacaktır. Önemli olan son kararın içeriği hakkında etkili ve yeterli bilgi sahibi olunduğunun belirlenmesidir. Karar duruşmasında açıklanmamış ve yazılı olarak bildirilmişse sürenin kararın yazılı bildirimi müteakip başlayacağı açıktır. Kararın içeriğinin öğrenilememesi durumunda , verildiği tarih ile yazılı bildirim sonucu öğrenildiği tarih arasında ne kadar süre geçmiş olursa olsun önem taşımaz .Çünkü ,bu alternatifte süre yalnızca yazılı bildirim tarihinden itibaren başlayacaktır. Bununla birlikte ,içeriğinin öğrenilmesinin yeterli olmadığı durumlarda kişi, kararı herhangi bir yolla öğrenmiş olsa da sürenin hesaplanmasında yazılı bildirim tarihi esas alınacağına göre ,kararın yazılı bildirimin yapılması için herhangi bir çaba içerisinde olunmayıp da uzunca bir süre geçtikten sonra elde edilen yazılı bildirime dayalı olarak yapılan başvuruda altı aylık süre geçirilmişse başvuru süre aşımı nedeniyle ret riski içermektedir.
Meseleye Türkiye uygulaması açısından baktığımızda sorun ,Yargıtay kararlarının tefhimi ve yazılı bildirimi ile ilgili sorunlardır. Uygulamada,Yargıtay Daireleri duruşmalı işlerde ,duruşmadan sonra kararın tefhim gününü bildirmekte ve tefhim gününde taraflar hazır ise gerekçesiz bir biçimde kararın onandığı veya bozulduğu şeklinde kararı tefhim etmektedirler. Yargıtay kararları da genellikle gerekçesiz olduğundan ,bu durumda bir zorlukla karşılaşmamak için , tefhimde hazır bulunulmuş ise,bu tarihten itibaren altı aylık süre içinde başvuruyu yapmakta yarar bulunmaktadır.
Yargıtay’daki inceleme duruşmasız yapılmış veya tefhimde hazır bulunulmamış ise ,sürenin başlangıcı kararın öğrenildiği andır. Yine uygulamada ,Yargıtay Ceza Daireleri’nin onama kararları ,yerel mahkemeler tarafından yazılı biçimde re’sen tebliğ edilmemektedir. Bu durumda da , kararın öğrenildiği anın tespiti güçleşmektedir. Yapılması gereken bir dilekçeyle kararın tebliğini sağlamak olmalıdır. Ancak, bu durumda altı aylık sürenin başlangıcının tespiti açısından ,Mahkeme’nin hassas olduğu da unutulmamalıdır. Dava dosyasının Yargıtay’dan yerel mahkemeye döndüğü tarih ile kararın öğrenildiğinin bildirildiği tarih arasında uzun bir süre varsa ,bu süre kararın öğrenilmesi için çaba sarf etme açısından makul değilse ve başvuru da nihai karardan altı aydan daha uzun bir sürede yapılmış ise ,kararın geç öğrenildiği noktasında Mahkeme’yi ikna etmek güçtür . Sizin anlattığınız olayda kararı öğrendiğiniz anlaşılıyor, ama tebliğ edilmemişse onama kararı o takdirde sizin öğrendiğiniz tarih esas alınacaktır.