| 
		 
			
			 
			
			
			
			
		 
			
				  
				
		
	  | 
	
	
		
			
			
				 
				Erkeklerin (bir Kısım Diyelim) Kadınlar Üzerindeki Etkileri-Kız Doğdu
			 
			 
			
		
		
		
		Kız doğdu 
 
 
Kahkahalar ansızın kesildi, herkes aynı anda sustu, kısa bir sessizlik oldu..Kadınlar bilir, dillendirdi birisi: Kız doğdu 
 
Bir çanta misali annemin beni taşıdığı kadınların kabul günlerinden  
birisinde duymuştum bu sözü ilk olarak. Konuşmalar devam ederken aniden herkesin sustuğu anlarda, dünyanın herhangi bir yerinde bir kız bebek doğduğu, bu sessizliğin de doğan kız bebek , o hayali mazlum adına bir yas ve saygı duruşu olarak anlamlandırıldığını, bir kız çocuk olarak öğrendiğimde gülünç geldiğini de itiraf etmeliyim. Nihayetinde ben de bir kız çocuğuyum, geziyorum, oynuyorum, mutluyum, e kadınlar niye üzülür ki kız doğdu diye? 
 
Çocukluktan gençliğe doğru adım atmaya başladığımızda, çocuk olmaktan çıkıp da genç kız ya da delikanlı olarak tanımlanmaya başladığımız zamanlarda , bu inanışın acı yla bağdaştırılmasının anlamını kavramaya başlamakta gecikmedim tabii. Düne kadar beraber top koşturduğumuz, kah evcilik oynadığımız,kah  
sakızlardan çıkan kartların en pis olanları için bilyelerle oynadığımız devirme oyunlarında kavga ettiğimiz komşu oğlanların, sokaklarda kalmaya devam etme özgürlüğü devam ederken, biz kız kısmısı için başta sek sek oynamak , bisiklete binmek ve devamında bilcümle oyunlar "artık olmaz" denerek yasaklanmaya ve "kale ev" savunması hayata geçmeye başlıyordu birer birer. Artık anneye yardım etmenin abartılmış kutsallığı, yemek pişirmeyi öğrenmenin önemi, etek giydiğimizde boyunun kısa olmamasının gerekliliği , nasıl oturacağımızdan nasıl konuşacağımıza, neler yapıp neler yapamayacağımıza uzanan uzun söylev yılları başlıyordu artık. Bikiniler büyüyünce kız çocuklarına yakışmıyordu, mayolar daha "ciddi ve hanım"  
duruyordu.Pek eğlenceli bir şey kalmamıştı , yapamayacaklarımızın listesi oldukça kabarıktı 
 
Birşeyler oluyordu ama ne? Düne kadar birlikte ders çalıştığımız, sokakta kavga ettiğimiz evsahibinin sümüklü oğlu bile birden uzaylı olup çıkmıştı, pek tehditkar birine de benzemiyordu ama bizim evin REİSİ ondan da hoşlanmıyordu artık.Aslında bütün erkek çocuklar "yaramaz" dı. 
 
Bu mesafeler konarak yalıtılmışlık duygusu kız taraflarında baskın  
olduğundan, kızlar daima sataşılan, kızdırılan, laf atılan durumuna düşmekte de gecikmediler tabii.Gruplaşmalar başlıyordu, nedeni bilinmez bir kamplaşma duygusu başlıyordu ama aslında belki de ne erkekler ne de biz kızlar biliyorduk nedenini. Bir tek sonuçlarından emindik, biz kaybetmeye başlıyorduk, daraltılmış yaşam alanlarımızdan , azalmış etkinlik günlerimizden yavaş yavaş edilgen kimliklerimize doğru yol alıyorduk/aldırılmak isteniyorduk 
 
Ortaokul,lise yıllarımız böyle geçip gitti. Aramızdan kayıplar bile verdik, evlenip çoluğa çocuğa karışan kız arkadaşlarımız oldu. Birileriyle çıkan kızlara "iyi gözle" bakılmazdı zaten. Böyleleri evlendirilip "us"landırılıyordu. Kararları çoğunlukla babalar veriyordu. Bizim için neyin iyi olup olmayacağını onlar daha iyi bilirdi.Anne otoritesinin baskın olduğu evler ise bir tuhaftı, zaten o evlerdeki adamlar da adam değildi, kılıbıktı, kalbi ılıktı vs. 
 
Kadın kadının kurdudur derler. Erkek otoritesi altında ezilerek benliğini kaybetmeme savaşımını sürdüren kadınların, benliğini kaybetmiş olanlar kurdudur demek daha anlamlı olacak diye düşünüyorum. Ne de olsa genel geçere ve idarecilere yakın olmak, alkışçı olmak daima daha kolaydır. 
 
Üniversite yıllarıyla birlikte özgürlük alanımız biraz artmıştı. Kendimizden kendimiz mesulduk, kendi kendimizin artık nihayet kendimiz efendisiydik. Böyle sanıyorduk. Ama yine de şartlar pek adil değildi. Erkek yurtları saat 24.00 e kadar açıkken, kimisine sabaha doğru bile girmek mümkünken, kız yurtları saat 20.30 da kapanıyordu, Yine yalıtılıyorduk, yine tecrit ediliyorduk.Bazı hocalarımız ders anlatırken kız öğrenciler soru sorduğunda  
cevaplarını havaya doğru bakarak ve fakat asla soruyu soranla göz göze gelmeyerek yanıtlıyordu. Acaba çok mu tehlikeliydik? 
 
Aramızda biz kızların derece yapmak için neden bu kadar çaba sarfettiğini, nasıl olsa okul bittikten sonra evleneceğimizi ve dolayısıyla çalışmayacağımızı, evhanımı olacağımızı düşünen erkek arkadaşlarımız bile vardı!Yine de okuyanlarımız şanslı gruptu.Şanslıydık, evet çok şanslıydık 
 
Bugün hala kız olduğu için okula gönderilmeyen, 
Çocukluktan çıktığına kanaat getirildiği anda  
evlendirilen/tehlikesizleştirilen 
Okutulmayıp çalışmak zorunda kalan ve taciz edilen 
Okuyup çalışıp taciz edilen 
"Ciddi ve hanım" olmadığı düşünüldüğünde damgalanan 
Evlendiğinde "yenge" olan 
Boşandığında "sahipsiz dul kadın" olan 
Başardığında "aa hem de kadınmış" diye hayret edilen 
Dili fazla uzayan 
"Sahibi" tarafından şiddete maruz kalan 
Başına "çoban" gereken 
Kendi değil bahtı güzel olsun denen 
Eksik etek denen 
Saçı uzun aklı kısa olan 
Elinin hamuruyla erkek işine karışan 
Sahipliyse fazla konuşmaması, gülmemesi,boyanmaması, hatta mümkünse  
güzelliğini kaybetmesi daha iyi olan 
Giyimiyle erkeğin saygınlığına(!) dokunan 
Helal ve haram olan 
Önce söz,sonra yatak,sonra dayakla ıslahı lazım gelen 
Gerekirse katli vacip gelen 
Köyde kendine kalan miras payı erkek mirasçılar arasında bilfiil pay edilen 
Karnından sıpa,sırtından sopa eksik edilmemesi lazım gelen...(örnekler  
sonsuz gibi) 
velhasıl hakkındaki tüm yargılar yine erkekler tarafından verilen  
özneliği,nesneliği tartışılan kadın... 
 
.... 
Herkes neden sustu? 
		
	
	
    
  
		
		
		
				
		
	
	 |