Mesajı Okuyun
Old 09-06-2007, 23:09   #6
halit pamuk

 
Varsayılan

Sayınadvocat işte bir yığın karar:

ONUNCU DAİRE 1999 5475 1997 4839 09/11/1999

KARAR METNİ
DAVACILAR YAKINININ YARALI OLARAK GETİRİLDİĞİ HASTANEDE KALDIĞI UZUN SÜRE İÇERİSİNDE YETERLİ TIBBİ MÜDAHELENİN YAPILMAMASI SONUCU VEFAT ETMESİ NEDENİYLE UĞRANILAN ZARARIN İDARECE TAZMİN EDİLMESİ GEREKTİĞİ HK.<
Temyiz Eden (Davalı) : Sağlık Bakanlığı
Karşı Taraf (Davacı) : ...
Vekili : Av. ...
İstemin Özeti : Uğranıldığı ileri sürülen ... lira maddi, ... lira manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan dava sonucunda davanın kısmen kabulü yolunda ... İdare Mahkemesince verilen ... tarih ve ... sayılı kararın temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
D.Tetkik Hakimi : Yakup Bal
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Öcal Beningtan
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
Dava, davacılar yakını ...'in 17.3.1996 tarihinde yaralı olarak getirildiği ... Numune Hastanesinde kaldığı uzun süre içerisinde yeterli tıbbi müdahalenin yapılmaması sonucu vefat ettiği öne sürülerek uğranıldığı iddia olunan 1.400.000.000 lira maddi, 450.000.000 lira manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
... İdare Mahkemesi; davacılar yakınının tedavisinde gerekli ve yeterli müdahalenin yapılmadığının bizzat Bakanlık tarafından yaptırılan soruşturma ve bilirkişi incelemesi sonucunda tespit edildiği, dolayısıyla sağlık hizmetinin iyi işlemediği, idarenin hizmet kusurunun sabit olduğu gerekçesiyle anne için ... lira, Baba için ... lira maddi tazminat ödenmesine, yine anne ve baba için ...'ar lira, kardeşlere ve nişanlıya ise ...'ar lira olmak üzere toplam ... lira manevi tazminat ödenmesine, hükmedilen maddi tazminata idareye yapılan başvurunun reddedildiği tarihten itibaren yasal faiz uygulanmasına karar vermiştir.
Davalı idare, ölüm olayının hizmet kusurundan kaynaklandığının kesin olarak tespit edilemediğini ileri sürerek, anılan mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 3622 sayılı Yasayla değişik 49.maddesinde yer alan sebeblerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen ve yukarıda özetlenen gerekçelere dayalı olarak verilen ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve ... sayılı kararı, usul ve hukuka uygun olup, bozma nedeni bulunmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddine ve anılan kararın onanmasına, 9.11.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YÖ/ÖEK



ONUNCU DAİRE 1994 2502 1993 363 01/06/1994

KARAR METNİ
ENJEKSİYONA BAĞLI OLARAK GELİŞEBİLECEK ŞOKA KARŞI ETKİLİ ÖNLEMLERİN
ALINMAMASI SONUCUNDA MEYDANA GELEN ÖLÜM OLAYINDA DAVALI İDARENİN AĞIR
HİZMET KUSURU VE TANZİM SORUMLULUĞU OLDUĞU HK.<
Dava, davacılardan Saadettin Balay'ın oğlu, Kadriye Balay'ın eşi ve
Serhat Balay'ın babası Yusuf Balay'ın tedavi amacıyla yatırıldığı İz-
mir Gögüs Hastalıkları Hastanesinde yapılan "Streptomicine" enjeksiyo-
nundan kısa bir süre sonra şoka girerek ölmesi olayında idarenin hiz-
met kusuru bulunduğu iddialarıyla uğranılan zarar karşılığı olarak
toplam 10.000.000. lira manevi tazminat ödenmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, idare hukuku ilkelerine ve Danıştayın yerleşik
içtihatlarına göre, zarar gören kimsenin hizmetten yararlandığı ve
hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı hallerde, hizmet sırasında veri-
len ve ağır bir kusurdan ileri gelmemiş olan zararlar için idarenin
tazmin yükümlülüğü bulunmadığı, sağlık hizmetinin de riskli hizmetler-
den biri olduğu, ölüm olayında davalı idarenin ağır bir hizmet kusuru
bulunup bulunmadığının saptanması amacıyla yaptırılan bilirkişi ince-
lemesi sonunda düzenlenen raporda; Stroptomisinin tüberküloz tedavi-
sinde keşfedildiği 1944 yılından beri yaygın olarak kullanıldığı, bu
ilaca bağlı olarak gelişen anafalaktik şokun çok nadir olduğu, uygu-
lamadan önce cilt testi yapılmasının rutin klinik tıpta yer almadığı,
ancak daha önce ilaç allerjisi olduğu bilinen olgunlarda test yapılma-
sı gerektiği, hastanın öyküsünde ise ilaç allerjisinden söz edilmediği
bu nedenle deride ilaç deneme testi yapılmamasının eksiklik olmadığı,
ancak deride ilaç deneme testinin menfi olmasına rağmen ilacın enjek-
siyonu sırasında anaflaksinin yine gelişebileceği, daha önce aynı
ilaçtan defalarca yapılmış ve anaflaksi görülmemiş bir kişide herhangi
bir enjeksiyon sonucunda anaflaksi gelişebileceği ve ölüm olabileceği,
enjeksiyon öncesi ve sonrasında maktule uygulanan tedavinin uygun ve
yeterli olduğu, ancak dosyada stroptomisin enjeksiyonun saat kaçta
yapıldığının not edilmediği, gelişen allerjik reaksiyon tedavisinde
ilk müdahalenin 10.45 de yapıldığının görüldüğü, hastaya erken müdaha-
le edilmesi halinde ölümün ortaya çıkmayabileceğinin düşünüldüğü, an-
cak streptomisin enjeksiyonundan sonra hastanın gözlenmesi ve takibi-
nin rutin bir uygulama olmadığı, bu nedenle hastanın yakınmalarının
Hekim ve Hemşireye yansımasının ifadelere göre geç olması yanında
Streptomisin uygulanması ile acil müdahale arasındaki sürenin belir-
lenmesinin yararlı olacağının belirtildiği, davacı vekili tarafından
bilirkişi raporuna yapılan itirazların yerinde görülmediği ve raporun
hükme esas alınabilecek nitelikte olduğu, dava dosyasındaki bilgi ve
belgelere, bilirkişi raporunun içerdiği açıklamalara göre davacıların
yakını olan Yusuf Balay'ın ölümü olayında davalı idarenin ağır hizmet
kusuru bulunmadığı gibi, olayın idare hukukuna özgü kusursuz sorumlu-
luk hallerine de girmediği, manevi tazminat isteminin reddinde hukuka
aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, İdare Mahkemesince verilen kararın, yerinde ol-
madığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Temyizen incelenen idare mahkemesi kararına dayanak alınan bilirkişi
raporunda, daha önceden ilaç allerjisi olduğu bilinin olgularda test
yapılması gerektiği, hastanın öyküsünde ise ilaç allerjisinden sözedil
mediği için deride ilaç testi yapılmamasının eksiklik olmadığı, deride
ilaç deneme testinin menfi olmasına rağmen ilacın enjeksiyonu sıra-
sında anaflaksinin yine gelişebileceği, daha önce aynı ilaçtan defa-
larca yapılmış ve anaflaksi görülmemiş bir kişide herhangi bir en-
jeksiyon sonucunda anaflaksi gelişebileceği ve ölüm olabileceği be-
lirtilmektedir.
Bu haliyle, sözkonusu enjeksiyonun belirkişi raporunda da belirtil-
diği gibi ölüme yol açabileceği kabul edilmiş bulunmaktadır. Deride
ilaç testi yapılması gerekmekte ise de, dava konusu olayda olduğu
gibi deride ilaç testi yapılmamış olsa bile enjeksiyondan sonra has-
tanın belli aralıklarla izlenmesi ve enjeksiyona bağlı olarak gelişe-
bilecek şoka karşı yeterli ve etkili önlemlerin alınması gerekmekte-
dir.
Davacıların yakınlarına yapılan streptomisin enjeksiyonundan sonra,
enjeksiyona bağlı olarak gelişebileceği ve ölüme yol açabileceği kabul
edilen şokun önlenmesi amacıyla yeterli gözlemlerin yapılmadığı anla-
şıldığından, bunun sonucunda meydana gelen ölüm olayında davalı idare-
nin ağır hizmet kusurunun bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, olayda idarenin tazmin sorumluluğunun bulunmadığı gerek-
çesiyle davacıların manevi tazminat istemlerinin reddi yolunda verilen
idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz isteminin kabulü ile İzmir
2. İdare Mahkemesince verilen 5.11.1992 tarih ve 1992/1002 sayılı
kararın bozulmasına karar verildi.
AZLIK OYU:
Temyizen incelenen mahkeme kararında da belirtildiği gibi riskli hiz-
metlerden olan sağlık hizmetlerinin yürütülmesi sırasında ağır bir
kusurdan ileri gelmemiş olan zararlar için idarenin tazmin sorumlu-
luğu bulunmamaktadır.
Bakılan uyuşmazlıkta, zararın doğumuna neden olduğu iddia edilen olayı
iki aşamada incelemek gerekmektedir.
Birincisi, davacıların yakınına uygulanan tedavinin yöntemine uygun
olup olmadığı, ikincisi ise uygulanan tedavi sonucunda meydana gelen
şokta gerekli müdahalenin ilgiliye zamanında yapılıp yapılmadığıdır.
Bilirkişi raporunda belirtilen esaslar çerçevesinde ilaç uygulamasına
bağlı olarak gelişebilen tabloda idareye yüklenebilecek bir kusur bu-
lunmamakla beraber, davacıların temel iddialarından olan hastanın şo-
ka girmesinden sonra acil ve yeterli müdahalenin zamanında yapılmadığı
yolundaki iddianın açıklığa kavuşturulmadığı dosyanın incelenmesinde
anlaşılmaktadır.
Bilirkişi raporunun son kısmında... streptomisinin uygulama saati ile
acil müdahale saati arasındaki sürenin hastanın yaşamını belirleyici
bir faktör olduğu ve bu hususun belirlenmesinin yararlı olacağı belir-
tildiğinden, davacıların bu yöndeki iddiaları karşılanmaksızın ve
idarenin bu aşamada bir kusuru olup olmadığı hususu açıklığa kavuştu-
rulmaksızın eksik incelemeye dayalı olarak verilen kararda hukuki
isabet görülmemiştir.
Davacıları temyiz isteminin belirtilen gerekçeyle kabulü gerektiği gö-
rüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.

(DAN-DER; SAYI:90) CP/SE



UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
HUKUK BÖLÜMÜ
E. 2005/65
K. 2005/114
T. 26.12.2005
• ÜNİVERSİTE HASTANESİNDE AMELİYAT SONRASI DOĞAN ZARARIN GİDERİLMESİ İSTEMİ ( Hizmet Kusuru Esasına Göre İdari Yargı Yerinde Çözümlenmesi Gereği - Üniversitenin Tıp Fakültesi Hastanesinde Sağlık Hizmetinin Kamu Hizmeti Olarak Yürütüldüğü )
• SAĞLIK HİZMETİNDEN DOĞAN ZARAR ( Ameliyat Sonrasında/Üniversitenin Tıp Fakültesi Hastanesinde Sağlık Hizmetinin Kamu Hizmeti Olarak Yürütüldüğü - Hizmet Kusuru Esasına Göre İdari Yargı Yerinde Çözümlenmesi Gereği )
• HİZMET KUSURU ( Üniversite Hastanesinde Ameliyat Sonrasında Doğan Zararın Giderilmesi İstemi/Hizmet Kusuru Esasına Göre İdari Yargı Yerinde Çözümlenmesi Gereği - Üniversitenin Tıp Fakültesi Hastanesinde Sağlık Hizmetinin Kamu Hizmeti Olarak Yürütüldüğü )
• AMELİYAT SONRASI DOĞAN ZARARIN GİDERİLMESİ İSTEMİ ( Üniversitenin Tıp Fakültesi Hastanesinde Sağlık Hizmetinin Kamu Hizmeti Olarak Yürütüldüğü - Hizmet Kusuru Esasına Göre İdari Yargı Yerinde Çözümlenmesi Gereği
ÖZET : Dava, Üniversite hastanesinde yapılan ameliyat sonrasında umulan iyileşmenin sağlanamadığı ve organ fonksiyonlarında eksilme meydana geldiği öne sürülerek uğranılan zararların Üniversite tarafından giderilmesi istemiyle açılmıştır.

Kamu tüzel kişiliğine sahip bir yükseköğretim kurumu olan Üniversitenin Tıp Fakültesi Hastanesinde, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nda belirlenen esaslara göre ve eğitim, öğretim, araştırma ve uygulama amacıyla verilen sağlık hizmetinin, kamu hizmeti olarak yürütüldüğü kuşkusuzdur.

Sağlık hizmetinin yürütüldüğü sırada doğduğu öne sürülen zararın giderilmesi istemiyle açılan davanın idare aleyhine açılan kısmının, öncelikle hizmet kusuru esasına göre İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerekir.

OLAY : Davacı vekili, müvekkilesi AAA'ın Üniversite Hastanesi kadın doğum servisinde 23.3.2004 gününde geçirdiği ameliyat sonrasında, iç kanama oluşması ve bunun sürmesi nedeniyle çocuk yapma şansının azaldığını ve cinsel yaşantısının etkilendiğini öne sürerek, fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak üzere, tedavi ve bakım giderleri ile geçici ve sürekli işgöremezlik zararları karşılığında 2.000 YTL. maddi tazminatın ve ayrıca 20.000.YTL. kendisi için, 10.000YTL. eşi için olmak üzere toplam 30.000 YTL. manevi tazminatın, ameliyat tarihinden itibaren yürütülecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmedilmesi istemiyle, Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü ile Prof. Dr. A.A. aleyhine, 7.2.2005 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalılardan Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü vekilince, birinci savunma dilekçesinde, kamu tüzel kişiliğine sahip ve katma bütçeli bir yükseköğretim kurumu olan Üniversiteye karşı sağlık hizmetinin yürütülmesi sırasında meydana geldiği iddia olunan zarardan dolayı açılan tazminat davasının idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur.

ANKARA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 28.4.2005 günlü celsesinde E:2005/51 sayılı kararıyla, davada Prof. A.A'nın kişisel kusuruna ve Hacettepe Üniversitesi yönünden B.K. 54. maddesine dayanıldığı gerekçesiyle yargı yolu itirazını reddederek, görevlilik kararı vermiştir.

Davalı Rektörlük vekilince, süresi içinde verilen dilekçe ile, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe ve ekleri, Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Anayasanın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunun belirtildiği; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde belirtilen, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı; davanın, Üniversiteye bağlı Tıp Fakültesi Hastanesinde yapılan ameliyat ve sonrasındaki tedavinin önlemsiz ve özensiz uygulandığı, umulan şifayı sağlamadığı ve organ fonksiyonlarında eksilme meydana geldiği ileri sürülerek Üniversite ile tedaviyi uygulayan hekim aleyhine açıldığının anlaşıldığı, davalı idareye bağlı hastanede sağlık hizmetinin gereği gibi yürütülmediği iddiasından kaynaklanan zararın giderilmesi, ancak idari yargıda açılacak tam yargı davası ile mümkün bulunduğundan Ankara 7.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin davalı Rektörlüğün görev itirazının reddi yolundaki kararının kaldırılması gerektiği gerekçesiyle, davanın Rektörlüğe yönelik kısmı yönünden idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış ve 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi'nden istemiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa'nın 13. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından yazılı düşünce istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Kamu tüzel kişiliğini haiz ve katma bütçeli bir öğretim kurumu olan Üniversitenin, sağlık hizmeti vermek amacıyla kurduğu hastanede yürütülen kamu hizmetinin işleyişindeki yetersizlik nedeniyle hizmet kusuru ortaya çıktığı ve bundan dolayı uğranılan zararların kusurlu hizmeti işleten davalı idarece tazmini gerektiği öne sürülerek açılan davanın, Anayasanın 125. maddesine göre ve 2577 sayılı Yasa'nın 2/1-b. maddesinde belirtilen tam yargı davası kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesi ve bu nedenle Danıştay Başsavcılığının başvurusunun kabulü ile Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin davalı Rektörlüğün görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılması gerektiğini belirtmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Serap AKSOYLU, Ayfer ÖZDEMİR, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK'in katılımlarıyla yapılan 26/12/2005 günlü toplantısında;

I- İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, Rektörlükçe anılan Yasa'nın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun şekilde ve 12. maddede belirlenen süre içinde başvurulması üzerine Danıştay Başsavcılığı tarafından davanın Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğüne yönelik kısmı yönünden uyuşmazlık çıkarıldığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II- ESASIN İNCELENMESİ : Raportör Hakim İsa YEĞENOĞLU'nun davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile Danıştay Başsavcılığının idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının davada idari yargının görevli bulunduğuna ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Ahmet Yahya ÖZDEMİR'in yazılı düşünceler doğrultusundaki açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

KARAR : Dava, Üniversite hastanesinde yapılan ameliyat sonrasında umulan iyileşmenin sağlanamadığı ve organ fonksiyonlarında eksilme meydana geldiği öne sürülerek uğranılan zararların Üniversite tarafından giderilmesi istemiyle açılmıştır.

Kamu tüzel kişiliğine sahip bir yükseköğretim kurumu olan Hacettepe Üniversitesinin Tıp Fakültesi Hastanesinde, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nda belirlenen esaslara göre ve eğitim, öğretim, araştırma ve uygulama amacıyla verilen sağlık hizmetinin, kamu hizmeti olarak yürütüldüğü kuşkusuzdur.

Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Buna göre, Üniversitenin kamu hizmeti yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa'nın 2/1-b. maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 62. maddesinde, üniversite öğretim elemanları ve diğer görevlilerin özlük hakları için bu Kanun, bu Kanunda belirtilmeyen hususlar için Üniversite Personel Kanunu, bunda bulunmayan hususlar için ise genel hükümlerin uygulanacağı öngörülmüş olup, Üniversite ile birlikte öğretim üyesi tabip aleyhine de tazminat davası açılmış ise de, Anayasa'nın 129. maddesinin 5. bendinde yer alan "Memurlar ve diğer kamu görevlililerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir." kuralı ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13. maddesindeki, kişilerin kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı, bu görevi yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açacakları, kurumun genel hükümlere göre personele rücu hakkının saklı olduğu hükmü uyarınca, Üniversite aleyhine idari yargı yerinde açılması gereken tam yargı davasının öncelikle çözümlenmesi gerekeceği kuşkusuzdur.

Belirtilen nedenlerle, Danıştay Başsavcılığının başvurusunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesi'nin davalı Rektörlüğün görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcılığının BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davalı Rektörlük yönünden verilen 28.4.2005 gün ve E:2005/51 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.12.2005 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.