Mesajı Okuyun
Old 06-06-2007, 17:23   #8
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Sayın Ergin, sorunuzla ilgili olabilecek Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin kararını aşağıya aktarıyorum. Kararda, ayrı çalışılması durumunda da tazminata hak kazanılacağı öngörülmektedir. Bu noktadan hareketle, birlikte çalışılan, aile ekonomisi aktiviteleri dışında kazanç sağlanması durumunda dahi, tazminata hak kazanılabileceğini düşünüyorum. Kanımca, sorunuzla ilgili belirleyici faktörler altsoyun gelirinin aileye özgülenmesi ve birlikte yaşamadır.

Saygılarımla.

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

Esas : 1973 / 3752
Karar : 1974 / 3041
Tarih : 04.06.1974

ÖZET : Ergin çocuk, ana-baba ile birlikte oturup kazancını onların mal varlığına katmış ve bundan açıkça vazgeçmemiş ise; kendisi evli olsa ve kazancının bir bölümüyle bazı mallar iktisap etmiş olsa bile, katkısına karşılık terkeden uygun bir tutarın kendisine verilmesini isteyebilir.

(743 s. MK. m. 321, 610) (2004 s. İİK. m. 101)

KARAR METNİ :
Davacı avukatı; müvekkilinin davalılardan paydaş bulunduğu terekede 15000 lira alacağı bulunduğunu ileri sürerek, bu paranın alınmasını istemiştir.

KARAR: Yapılan yargılama sonunda: Davalı H.´nin 5000 lira borçlu olduğu ilgili dosya ve belgelerle sabit olduğundan bu paranın davalı H.´den alınarak davacıya ödenmesine ve diğer davalılara yöneltilen davanın yerinde görülmediğinden reddine karar verildiğine ilişkindir.

Temyiz eden ve duruşma isteyen: Davacı avukatı

İşin duruşmaya bağlı olduğu anlaşılarak ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı adına avukat B.İ. gelmiş ve davalı taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı avukatının sözlü açıklaması dinlenildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:

Medeni Yasanın 610. maddesi hükmünce ana-baba ile birlikte oturan ergin çocuğun onlarla birlikte çalışarak kazançlarını çoğaltması veya giderlerini azaltmış olması ve böylece sağladığı yarardan açıkça vazgeçmemiş olması halinde; çocuk katkısı bulunan bu yarardan ötürü karşılığını uygun biçimde terekeden isteyebilir. Ayrıca Medeni Yasasının 321. maddesi de ev reisi ölmemiş olsa bile aleyhinde gerçekleşen bir iflasta ölüme bağlı olmadan çocuğun masaya katılması, Haciz yolu ile yapılan kovuşturmada hacze katılması hakkı tanınmıştır. Bu durum da olsa çocuğun hak isteyebilmesi için evli bulunmaması veya kendi yararına taşınır veya taşınmaz mal almamış olması koşul değildir. Çocuğun evli olması, çocukları bulunması ve gelirinin bir bölümünden kişisel mal varlığına mal sağlaması durumunda dahi ailenin kazancına katkısı bulunması yahut giderlerini azaltmış olması durumunda hatta ayrı çalışmış olsa bile yine aynı esasın uygulanması gerektir. Gerçekten yararların çatışmasında konulan bu çözüm yolu hakkaniyet ölçüsüne de uygundur. Bilimsel eserlerde bunun aksi de ileri sürülmüş veya savunulmuş değildir. Yargıtayın uygulaması da bu yoldadır. Örneğin H.G. Kurulunun 29/03/1951 gün Esas: 5/49, Karar: 18. numaralı kararı da bu doğrultudadır. O halde mahkeme davacının reşit olduğu günden bu yana mirasın gerçekleştiği güne kadar yanlarında birlikte yaşayıp yaşamadığı; birlikte çalışıp çalışmadığı ayrı çalışan bile ana-babanın kazancını çoğaltmış veya giderlerini azaltmış olmadığını ve bu katkısından açıkça vazgeçmediğini araştırarak şayet yasanın öngördüğü bu koşulların gerçekleştiği sonucuna varırsa birliğe katkısının tutarını araştırmalıdır. Mahkemenin belirtilen yönleri gözetmeden istek doğrultusunda karar vermesinin hakkaniyet duygularına aykırı olacağı düşüncesiyle ileri sürülen delilleri incelemeye gerek görmeden isteğin red edilmesi bozmayı gerektirir.

Sonuç : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve davacı yararına takdir edilen 850 lira duruşma avukatlık parasının davalıya yükletilmesine, peşin harcın istek halinde geri verilmesine 04/06/1974 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak : YKD. Ocak-1975 s: 63