Mesajı Okuyun
Old 01-06-2007, 20:44   #4
halit pamuk

 
Varsayılan

Ancak,sizin lehinizi de bir şeyler söyleyelim:

Yargıtay bir içtihatında; demiş ki, eğer sen taşınmazını şirket adına tescil edeceğini taahhüt et,

sonra da bunları şirketin kullanımına sun,

ayrıca bunlara dayanarak yönetim kurulu üyesi ol,

daha sonra da zamanaşımı defi kullanacam de.

bu kabul edilemez işte. Çünkü,dürüstlük kuralına uymaz.




"Müflis şirketin lehine ayni sermaye olarak konulan taşınmazların davalı Nurettin adına mevcut mülkiyet kayıtlarının iptali ile şirket adına tapuya tescili davası ise BK. nun 126/b.4 maddesindeki ( 5 ) yıllık zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.

MK.nun 642 maddesine göre, bir taşınmazı temellük etme hakkını veren bir sözleşmeye dayanan kimse malikin imtina halinde mülkiyetin kendisine tanınmasını ve adına tesciline karar verilmesini mahkemeden isteyebilir.

Yukarıda açıklandığı üzere taşınmazın şirkete ayni sermaye olarak konulmasına ilişkin taahhüdü içeren anasözleşme şirkete tescili talep hakkını bahs eden geçerli bir hukuki sebep olup ihtilaf halinde şirketin tescil davası açabileceği tartışmasızdır. Ancak MK.nun 642 maddesi gereğince mülkiyetin tanınmasını istemek yetkisi bahseden bütün şahsi talep hakları gibi davacı şirketin bu hakkı da zamanaşımına tabi olup bu zamanaşımı süresi mahkemenin belirttiği üzere ( 5 ) yıldır ( BK. m. 126/b.4 ).

Ancak, öğretide haklı olarak belirtildiği ve Yargıtay'ın benzer bir müessese olan gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerine ilişkin davalarda istikrarlı olarak uyguladığı üzere taahhüdün ifa edileceği hususunda alacaklıda haklı bir güven duygusu yaratan fiil ve davranışlarda bulunarak onu oyalayan ve dava açmaktan alıkoyan, özellikle taşınmazı vaad alacaklısına teslim eden borçlunun açılan davaya karşı zamanaşımı def'ini ileri sürmesi MK.nun 2. maddesinde ifadesini bulan dürüstlük kuralına aykırı olup yasal himaye görmez ( Kenan TUNÇOMAĞ / Türk Borçlar Hukuku, C: 1 , Genel Hükümler, 1976, sh: 1269 vd; Mustafa ÇENBERCİ / Gayrimenkul Satış Vaadi, 3. Baskı, 1986, sh: 274 vd ).

Olayımızda ise, davalı Nurettin 2114 ada ( 22 ) parsel sayılı taşınmazının tamamı ile aynı anda ( 29 ) parsel sayılı taşınmazının 17/20 payını ortağı olduğu davacı şirkete ayni sermaye olarak koymayı anasözleşmede taahhüt etmiş, ayni sermayeye değer biçilmesine ilişkin olarak Ankara ikinci Ticaret Mahkemesi'nin 971/1452 sayılı dosyasına sunulan 2.12.1971 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği üzere bu taşınmazları şirketin tasarruf ve kullanımına tahsis etmiş, mütemmim cüz'üleri ve teferruatı ile birlikte ( 3.910.597 ) TL. kıymet takdir olunan bu taşınmazlara karşılık şirket sermayesinin yarısına yakın bir payını iktisap ederek uzun yıllar Yönetim Kurulu üyeliği görevini yürütmüş, şirket karına iştirak etmiş olup şirketin tüzel kişilik kazanmasından ( 16 ) yıl geçtikten ve şirket iflas ettikten sonra açılan tescil davasına karşı zamanaşımı def'ini ileri sürmesi hakkın açıkça kötüye kullanılması mahiyetinde olup caiz görülemez." (11.HD.1988/2888,1989/2366)

Kazancı'dan