|
|
|
|
O halde; konuşma özürlü olan, anti-sosyal kişiliğe sahip bireylerin Hukuk Fakültelerine girmelerini ve bu okulları bitiripte başarısız birer Avukat olacaklarına, girmeden önce böyle bir mülakat ile Fakültelere alınmamaları daha akılcı geliyor. en azından bu insanlar Hukuk Fakültesini bitirip başarısız olacaklarına daha yolun başındayken başka meslek gruplarına yönlendirme şansları bulunmuş olur. Saygılarımla...
|
|
 |
|
 |
|
Hukuk Fakültesi'nde okuyan ve mezun olan her insanın sosyal olduğunu,
olacağını ve hatta olması gerektiğini düşünmüyorum..Sosyallikten çok
konuşmayı anlamasam da (

) şöyle söyleyebilirim ki; konuşmayı sevenler ve
boş konuşmayanlar ile düşünmeyi sevenler ve boş düşünmeyenler avukatlıkta
başarılı olabilirler..
Ağzı çok laf yapmayan ancak müthiş bir araştırmacı olan, kalemi güçlü olanlar
akademisyen olabilirler.
Benim gibi konuşmayı da düşünmeyi de seven ancak arkasında bir güvence
olsun isteyenler, yani biraz da cesaretsiz olanlar hakimlik veya savcılığı tercih
edebilirler..
Aslında kişilik özelliklerine veya yeteneklere göre kriter koymak istemiyorum
ancak başarının ayrımını bir mülakatın ve hatta çoktan seçmeli bir sınavın
yapacağına inanmıyorum.
Birde şunu anlamıyorum : Bazı şeyleri aşmış olan
insanlar geriden gelenlerin en son haddinde zorlanmasından yana olabiliyorlar
çoğu kez..Sınav yapalım, mülakat koyalım, Öss çok kolay 2 basamak
yapalım,hatta Öss'den sonra her puanı tutanı almayalım, yabancı dil bilmeyeni
avukat yapmayalım vs.
Biz birşeyleri böyle mi aştık, bizden öncekiler böyle mi aştılar?Ben bu yolu
geçtim geriden gelenler ne yaparlarsa yapsınlar değil..
Ben nasıl ki mülakatsız
Hukuk Fakültesi'ne girdiysem ve başarılı olacağıma inanıyorsam benden
sonrakilerin de böyle olmasını isterim.Kaliteyi faydasız kriterleri artırarak
sağlayamayız.Bunun temelden olması gerekliydi..
Saygılarımla..