| 
			
			
 
				 
 | 
				 Faili Meçhul'de İdarenin Hizmet Kusuruna İlişkin Karar 
 ***
 T.C.
 
 İSTANBUL
 
 2. İDARE MAHKEMESİ
 
 ESAS NO : 2000/1500
 
 KARAR NO : 2002/1153
 
 DAVACI : Alev Özgüner
 
 VEKİLİ :Av. Dr. H. Ümit Kardaş
 
 İstiklal Cad. N:465 Nidivyal Palas K:5 D:76-77 Tünel-Beyoğlu/İST.
 
 DAVALI : İçişleri Bakanlığı – Ankara
 
 DAVANIN ÖZETİ : Dava, davacının annesi Sevinç Özgüner’in bir silahlı saldırı
 sonucu öldürülmesi olayında davalı idarenin failleri 20 yıllık zamanaşımı süresi
 içinde yakalamaması nedeniyle kusurlu olduğundan bahisle 3.000.000.000 lira
 manevi tazminatın başvuru tarihi olan 25/03/2000’den bu yana yasal faiziyle
 birlikte ödenmesine, Sevinç Özgüner’in 23/05/1980 tarihinde öldürüldüğü,
 faillerini yirmi yıllık ceza zamanaşımı süresi içinde yakalanmadığı, bu tarihten
 sonra yakalansalar dahi cezalandırılamayacakları, bunun Devlet duyulan güveni
 sarstığı ileri sürülerek karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
 
 SAVUNMANIN ÖZETİ: Davacının annesinin, 23/05/1980 günü öldürüldüğü bu olayla
 ilgili aranan sanıkların bir kısmının yargılandığı, bir kısmının bulunmadığı,
 sonuç olarak bu olayla ilgili “meçhul” siyasi kaydı düşüldüğü, davada süre aşımı
 bulunduğu, manevi tazminat talebinin yasal ve hukuka uygun olmadığı, davanın
 reddi gerektiği savunulmuştur.
 
 TÜRK MİLLETİ ADINA
 
 Karar veren İstanbul 2. İdare Mahkemesince (Hakim Musa Albayrak’ın) davanın
 süresinde açılmadığı yönündeki karşı oyla işin gereği görüşüldü:
 
 Dava, davacının annesi Sevinç Özgüner’in bir silahlı saldırı sonucu öldürülmesi
 olayında davalı idarenin failleri 20 yıllık zamanaşımı süresi içinde
 yakalanmaması nedeniyle kusurlu oluğundan bahisle 3.000.000.000 lira manevi
 tazminatın başvuru tarihi olan 25/03/2000’den bu yana yasal faiziyle birlikte
 ödenmesine, kara verilmesi istemiyle açılmıştır.
 
 Davalı idarece süre itirazında bulunmuş, ancak itiraz oyçokluğuyla mahkememizce
 yerinde görülmemiştir, zira; davacının 23/05/1980 tarihinde öldüğü tartışmasız
 olmakla birlikte, bakılan dava, davacının annesinin “ölümü” nedeniyle uğranılan
 zarara ilişkin bir tazminat davası olmayıp, dava, “davacının annesini
 öldürenlerin 20 yıl olan ceza zamanaşımı süresinde yakalanamamalarından doğan
 manevi zarara” ilişkin olduğundan ve davacının ölüm tarihinden itibaren 20 yıl
 dolduktan sonra idareye başvurması ve isteğin zaman reddi üzerine açılan dava
 olduğundan, süre itirazı yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi.
 
 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 5. maddesinde, Devletin temel amaç
 ve görevleri, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak,
 kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
 bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
 kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları
 hazırlamaya çalışmaktadır.” Hükmü, 27. maddenin 1. fıkrasında “herkes, yaşama,
 maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” Hükmü, 125.
 maddesinin son fıkrasında ise, “İdare, kendi aylen ve işlemlerinden doğan zararı
 ödemekle yükümlüdür.” Hükmü yer almaktadır.
 
 Yukarıya alınan 125. maddenin son fıkrası hükmü, gerek doktrinde gerekse yarısal
 iştikatlerde hizmet kusuruna veya kusursuz sorumluluk ilkelerine göre tazminata
 hükmedilmesi gerektiği şeklinde yorumlanmaktadır.
 
 İdare hukuku diğerlere göre bir olayda idarenin hizmet kusurundan söz edebilmek
 için, idarenin yürütmekte olduğu kamu hizmetinin kuruluşu, işleyişi, ara-gereç,
 personel, teftiş ve denetim gibi hizmetlerin eksik ve kusurlu işlemesi veya geç
 işlemesi yahut da hiç işlememsi yada hizmet gereklerine uygun ve yeterli
 olmaması nedenlerinden dolayı kamu hizmetlerinde bir aksaklık, bozukluk ve
 düzensizlik meydana gelmiş olması gerekmektedir.
 
 İdarenin tazminat ödemekle yükümlü tutulabilmesi için kamu hizmetinin kusurlu
 yürütülmesi neticesinde hizmetten yararlananların zarar görmesi gerekmektedir.
 
 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun, İçişleri
 Bakanlığının görevlerini düzenleyen 2. maddesinin(d) bendinde, “Suç işlenmesini
 önlemek, suçluları takip etmek ve yakalamak” Bakanlığın görevleri arasında
 sayılmıştır.
 
 Polis Vazife ve Selahiyet Kanunun 1. maddesi 1. fıkrasında, “polis asayişi amme,
 şahıs, tasarruf emniyetini ve mesken masumiyetini korur. Halkın can ve malını
 muhafaza ve ammenin istirahatini temin eder.” 2. maddesinin (A) bendinde,
 “Kanunlara, tüzüklere, yönetmeliklere, hükümet amirlerine ve kamu düzenine uygun
 olmayan hareketlerin işlenmesinden önce bu kanun hükümleri dairesinde önünü
 almak” (a) ilgili görevleri arasında sayılmıştır.
 
 Dosyanın incelenmesinden; 23/05/1980 tarihinde davacının anne ve babasının
 yaşadığı Mecidiyeköy, Behlivan sok, 37/10 sayılı eve kimliği meçhul şahıslar
 tarafından yapılan silahlı saldırı sonucunda davacının annesinin öldüğü,
 babasının yaralandığı, ölüm olayının meydana geldiği tarihten itibaren 20 yıl
 içinde olayın faillerinin bulunamadığı, olayla ilgili olarak İstanbul Emniyet
 Müdürlüğü Suç kaydı defterine “Meçhul, siyasi” olarak kayıt düşüldüğü, davacının
 ölüm tarihinden itibaren yirmi yıl sonunda, 21/07/2000 tarihinde davalı idareye
 başvurarak, annesinin faillerinin bulunamaması nedeniyle uğradığı manevi zararı
 talep ettiği, talebinin zımmen reddi üzerine bakılan davanın açıldığı
 anlaşılmıştır.
 
 Yukarıya alıntısı yapılan Anayasa hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinde;
 Türkiye Cumhuriyetinin sosyal bir hukuk devleti olduğu, yaşam hakkının temel
 kişilik haklarından olduğu ve Devletin temel görevlerinden birinin kişinin temel
 hak ve hürriyetlerini, tanımak, korumak ve geliştirmek olduğu ortaya
 çıkmaktadır.
 
 Devletin temel amaç ve görevleri ile kişilerin temel hak ve ödevleri bir
 paralellik arz eder ve kişiler, Anayasanın tanıdığı ve tanımladığı tüm kişilik
 haklarının korunduğu güvencesi altında yaşarlarken, vatandaşlık ödevini yerine
 getirirler.
 
 Vatandaşın, Devlete ve hukuka duyduğu güven kavramı içinde, kimsenin kişilik
 haklarına zarar veremeyeceği, Devletin buna engel olacağı fakat her nasılsa bu
 korunmadan yararlanamaz ve zarar görürse devletin zarar vereni cezalandıracağı
 inancı da yer almaktadır.
 
 Zarar gören vatandaşın, kendi hakkını kendisinin aramayarak bu görevi devlete
 tevdi etmesinin ve devletçe zarar verene verilecek ceza ile yetinmesinin nedeni,
 sosyal bir hukuk devletinde yaşıyor olmasından kaynaklanmaktadır.
 
 Dava konusu olan davacının annesinin öldürüldüğü, en temel hakkı olan yaşam
 hakkının elinden alındığı olayda, ölendin yakınlarının ve toplumun vicdanını
 rahatlatacak yegane sonucun, öldürenleri yakalanması ve cezalandırılmasıdır ki,
 dava konusu olayda Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesinde belirlenen 20 yıllık
 zamanaşımı süresinde failler yakalanamamıştır. Başka bir anlatımla, bu tarihten
 sonra yakalasalar dahi, yargılanamayacak ve ceza verilemeyecektir.
 
 Bir ölüm olayı sonunda faillerin 20 yıl boyunca yakalanamaması İçişleri
 Bakanlığı’nın hizmet kusurunun açık olduğunu göstermektedir.
 
 Bu sonuç, vatandaşın ve toplumun, Devlete ve hukuka duyduğu güveni sarsacak ve
 manevi zarar yol açacak niteliktedir.
 
 Bu nedenle; davacının annesini öldürenlerin yakalanamayıp yargılanamamaları ve
 cezasız kalmaları nedeniyle, davacının derin bir üzüntü duyduğu kuşkusuz olup,
 olayın niteliği göz önüne alındığında davacının manevi zararının tazmin
 edilebilmesi için takdiren istemi kadar manevi tazminata hükmedilmesi uygun
 bulunmuştur.
 
 Açıklanan nedenlerle; DAVANIN KABULÜNE, 3.000.000.000 TL. manevi tazminata
 hükmedilmesine, hükmedilen manevi tazminata faiz yürütülmesine yer olmadığına,
 hükmedilen toplam 3.000.000.000 TL. tazminat miktarı üzerinden hesaplanan
 162.000.000 TL. nisbi karar harcından peşin alınan 31.670.000 TL’nin mahsubu
 sonucu kalan 130.330.000 liranın davacıya tamamlatılmasına, hüküm tarihi
 itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca
 hesaplanan 300.000.000 TL. avukatlık ücreti ile aşağıda dökümü yapılan
 48.750.000 TL. yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya
 verilmesine, 30/09/2002 gününde usulde oyçokluğu esastan oybirliği ile kara
 verildi
 
 
 BAŞKAN ÜYE ÜYE
 
 OĞUZ ÖZKAN MUSA ALBAYRAK ZUHAL YAVUZ
 
 26359 32693 37828
 |