Mesajı Okuyun
Old 07-05-2007, 17:24   #4
Ayşe BİLGİÇ TAHTACI

 
Varsayılan

Yanlış anlamadı isem yurt sahibi Ticaret erbabı. Yurdu şahıs olarak mı işletiyor, şirketleşmiş mi? Her iki durumda da senedi ticari defterlerine kaydetmek zorunda. Olaya buradan girip tanzim tarihi itibarı ile (Eğer senet metninde varsa) yurdun ticari kayıtlarına girip girmediğine bakmalı. Kayıtlara girmemişse teminat senedi olduğuna kuvvetli bir karinedir. Ve yargılamayı gerektirir. Senedin teminatı olan olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini, yani Öğrencinin yurtta kalıp kalmadığını maddi olgu olduğu için tanıkla ispat edebileceğinizi zennediyorum. Varsayalım ki; kambiyo senedi, yurt neden öğrenciye nakit borç versin ki? Hayatın olağan akışına aykırı!

Bir de yurttaki diğer öğrencileri müvekkilinizin yurtta kalmadığı yanında o yurtta tüm öğrencilerden bu şekilde teminat senedi alınıp alınmadığı yönünde de dinletin.

Yurt sahibini uyandırmadan yazılı ya da sözlü beyanlarında, senedin ilerdeki yurt ücretine ilişkin olarak aldığını kabul ettirebilir iseniz senedin teminat senedin teminat senedi olduğu kesinleşir. Son Yargıtay kararında bu var. Bu kararı siteden bir meslektaşım göndermişti. Size de uyuyor.

Bulabildiğim Yargıtay kararlarını gönderiyorum. Lehe ya da aleyhe.

Saygılar.

Dava konusu senetlerin teminat senedi olarak verildiğini davacı iddia ettiğine ve senetlerin üzerinde bunların teminat senedi olduğuna ilişkin bir kayıt bulunmadığına göre teminat senedi olduğunun HUMK.nun 290. maddesine göre yazılı delille kanıtlanması gerekir.

senedin teminat olma niteliği H.U.M.K.nun 288. ve 290. maddelerindeki koşullara uygun şekilde kanıtlaması gerekir.



T.C.
YARGITAY
19. Hukuk Dairesi

E:1992/6437
K:1993/59
T:14.10.1993



# TACİRİN BORÇLARI

# TİCARİ İLİŞKİ

# TİCARİ DEFTER VE FATURA

# KARİNENİN İSPATLANMASI

ÖZET: Türk Ticaret Kanununun 21. maddesine göre, bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Bu karinenin aksini savunması, tacirin anılan maddedeki istisnai durumları kanıtlaması gerekir.

(6762 s. TTK. m. 21)

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşuldu:

Davacı bankadan aldığı krediye kefil olan davalıya kefaletinin teminatı olarak ödenmeyen 17.018.800 TL. kredi borcu miktarında tanzim ve vade tarihi bulunmayan senet verdiğini, bankaya kredi borcunu, kendisinin tamamen Ödediği halde davalının teminat olarak verilen senedi iade etmeyip, 6.000.000 TL. üzerinden takibe koyduğunu, davalının ticari kayıtlarında yapılacak bilirkişi incelemesinde senedin teminat senedi olduğunun anlaşılacağını belirterek, takibe konu senet nedeniyle davalıya borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; aradaki borç ilişkisinin ticari ilişkiden kaynaklanmadığını, defter ve fatura ibraz etmeyeceklerini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının dava konusu senedin teminat senedi olarak verildiğini yazılı delil ile ispat edemediği, davalıya yemin teklif etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

TTK.nun 21. maddesi hükmüne göre; "bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Gerçek kişi olan bir tacir muameleyi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgisi olmadığını, diğer tarafa açıkça bildirdiği veya muamele, fiil veya işin ticari sayılmasına, halin icabı müsait bulunmadığı takdirde borç adi sayılır". Davacı takibe konu malen kaydı taşıyan senedin teminat senedi olduğu iddia ederek davalının ticari defter ve kayıtlarına dayanmıştır. Mahkemece senede bağlı borç ilişkisinin ticari ilişkiden kaynaklanmadığını savunan davalıya anılan maddede öngörülen ve tacirin borçlarının ticari olması karinesinin istisnası olarak belirtilen durumları ispat edecek delilleri sorulup, sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

S o n u ç: Yukarda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 28.9.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.


(Kaynak: Yıl: Ay: Sayfa


T.C.
YARGITAY
Ondokuzuncu Hukuk Dairesi
E. 1992/777
K. 1992/2397
T. 26.5.1992

MENFİ TESBİT DAVASI
GÜVENCE SENEDİ
TİCARİ DEFTERLERİN DELİL NİTELİĞİ

ÖZET Davalı şirketin alacak kaydı bulunmayan ticari defterlerinin kendisi aleyhine delil sayılacağından, davalı elinde bulunan senedin tanık ifadelerinde belirtilen şekilde ise, girişte alınan bir güvence senedi olduğu ve davalı şirkete davacının gerçek bir borcu bulunmadığı iddiasının kabulü gerekir.
(6762 s. TTK. m. 84)
(2004 s. İİK. m. 72/5)

Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı tarafından, davalının işyerine girişinde kendisinden güvence olarak tarihsiz alındığı iddia edilen 10.000.000.- liralık senedin, gerçek bir borcu temsil etmediği ve davalının bu senede dayanarak yaptığı icra takibi ile borçlu olmadığı yolunda açılan davada, davalı şirket vekili davacının şirkete olan borcu karşılığında senedin düzenlendiğini ve bu senetle davacıdan alacaklı bulunduğunu savunmuştur. Davacı, davalının bu savunması karşısında, davalıya herhangi bir nedenle borçlu olmadığı iddiasının kanıtı olarak davalının ticari defterlerine dayanmış, ayrıca şahit ikame etmiştir Her ne kadar senede karşı borçlu olmadığı yolundaki iddiasının şahitle ispatı mümkün değilse de,iş hayatında genel olarak işçilerden işe girişte bu tür güvence senetleri alınıp alınmadığına yönelik mahalli uygulamanın tespiti için şahit dinlenmesine yasal bir engel bulunmamaktadır. Bu konuda dinlenen şahitler, yöresel uygulamada olduğu gibi davalının da iş yerine aldığı işçi ve personelden güvence olarak açık senet aldığını beyan etmişlerdir. Davacının davalı elindeki senetle borçlu olmadığı iddiasında kanıt olarak dayandığı davalı şirketin ticari defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu, davada konu senedin, defterlerde kaydı bulunmadığı gibi, davacının borçluluğuna ilişkin bir kayda da rastlanmadığı saptanmıştır.

TTK.nun 84. maddesi hükmünce davalı şirketin alacak kaydı bulunmayan ticari defterlerinin kendi aleyhine delil sayılacağından, davalı elinde bulunan senedin şahit ifadelerinde belirtilen şekilde işe girişte alınan bir güvence senedi olduğu ve davalı şirkete davacının gerçek bir borcu bulunmadığı iddiası sabit görülerek, mahkemece davanınkabul edilmesi usul ve kanuna uygun olduğundan davalının temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanması gerekmektedir.

S o n u ç Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün (ONANMASINA), onama harcının temyiz eden taraftan alınmasına,, davacı vekili için takdir olunan 24.800 lira duruşma vekalet ücretinin davalıdan tahsiline 26.5.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.
T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/4371

K. 2002/5151

T. 6.5.2002

• MENFİ TESPİT DAVASI ( Teminat Olarak Verilen Senet Nedeniyle Davacının Davalıya Borçlu Olmadığının Tespiti Talebi )

• YAZILI DELİL BAŞLANGICI ( Bir Belgenin Yazılı Delil Başlangıcı Sayılabilmesi İçin Davalı Tarafından Verilmesinin Gerekmesi )

• TANIK BEYANI ( Yazılı Delil Başlangıcı Sayılabilecek Bir Belge Ortada Olmadığından Tanık Beyanlarına Dayanılarak Hüküm Kurulamaması )

• HER TÜRLÜ DELİLLE İSPAT ( Davacının Dava Dilekçesinde Her Türlü Delil Demek Suretiyle Yemin Deliline de Dayandığının Kabulü )

• YEMİN ( Davacının Dava Dilekçesinde Her Türlü Delil Demek Suretiyle Yemin Deliline de Dayandığının Kabulü )

2004/m.72

1086/m.179,292,293,344

ÖZET : Bir belgenin yazılı delil başlangıcı sayılması için, davalı tarafından verilmiş olması gerekir. Dava konusu senet, davacı tarafından imzalanıp verilmiş bir belge olduğundan, davalı aleyhine yazılı delil başlangıcı sayılamaz ve bu nedenle dinlenen tanık beyanlarına itibar edilerek hüküm kurulamaz.
DAVA : Taraflar arasındaki tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, dava dışı Şeref A'a harici sözleşme ile aracının sattığını, güvence olarak da alıcıya teminat senedi verdiğini, aracın resmen devri yapıldığı halde, dava dışı Şeref A'ın bu teminat senedini davalıya verdiğini, davalının da teminat yazısını keserek senedi icra takibine koyduğunu öne sürerek bu senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tesbitine ve senedin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, takibe konu senedin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi ve dinlenen tanık beyanlarına dayanarak senedin teminat senedi olduğu sonucuna varılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir. Bir belgenin yazılı delil başlangıcı sayılması için HUMK'nun 293. maddesi gereğince, davalı tarafından verilmiş olması gerekir. Dava konusu senet, davacı tarafından imzalanıp verilmiş bir belge olduğundan, davalı aleyhine yazılı delil başlangıcı sayılamaz ve bu nedenle dinlenen tanık beyanlarına itibar edilerek hüküm kurulamaz.
Senet metninde bedelinin nakten alındığı yazılı bulunduğuna göre, senedin teminat senedi olduğunu davacının kanıtlaması gerekir. Davacı bunu yasal delillerle kanıtlayamadığına göre, davanın reddi gerekir. Ne varki davacı dava dilekçesinde "her türlü kanıt" diyerek yemin deliline dayandığından, davacıya karşı tarafa yemin teklif hakkı hatırlatılmalı ve sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulü usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 6.5.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2000/11-125

K. 2000/130

T. 23.2.2000

• MENFİ TESPİT DAVASI ( Taşıma İlişkisinin ve Senedin Teminat Senedi Olduğunun İspatı )

• TEMİNAT SENEDİ ( Taşıma İlişkisinin ve Senedin Teminat Senedi Olduğunun İspatının da Ancak Senetle İspat Edilebilmesi )

• SENEDE KARŞI İDDİALAR ( Senedin Hüküm ve Kuvvetini Ortadan Kaldıracak Hukuki İşlemlerin de Ancak Senetle İspatlanabilmesi )

• YEMİN TEKLİF ETME HAKKI ( Davacının İddiasını Kanıtlayamaması Üzerine Bu Hakkının Hatırlatılarak Sonucuna Göre Karar Verilmesinin Gerekmesi )

1086/m.288,290,337

ÖZET : Hukuki ilişki ancak yazılı delille ispat edilebilir. Açık muvafakat olmadıkça tanık dinlenemez. Ayrıca senede karşı her çeşit iddia, senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak hukuki işlemler de ancak senetle ispatlanabilir. Somut olayda, davacı taşıma ilişkisine dair bir yazılı belge ibraz edememiştir. Karşı taraf ise, taşıma ilişkisini inkar etmiş ve tanık dinlenmesine muvafakat etmemiştir. Kaldı ki, taşıma ilişkisi kanıtlansa bile, dava konusu bonoların teminat karşılığı verildiği, ancak yazılı belge ile ispat edilebilir. Emsal gösterilen dosyalarda taraflar arasında yazılı sözleşme bulunması ve söz konusu sözleşmelerde teminat senedi alındığının belirtilmesi bu dosya açısandan emsal teşkil etmez. Davacı iddiasını kanıtlayamamıştır. Yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, davanın kabulü yönünde hüküm tesisi hatalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki "menfi tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 24.6.1998 tarih ve 1995/476 E., 1998/640 K. sayılı kararın incelenmesi, davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 1.2.1999 tarih ve 1998/9018-1999/289 sayılı ilamı ile; ( ... Davacı vekili, müvekkilinin davalıların M. T. adıyla işlettikleri fırma adına A. V P hkokulu servisini yaptığını, her öğretim yılı başında yeni sözleşme imzalandığını, servis sırasında ortaya çıkacak maddi zararlara karşılık ya da komisyon borcunun güvence altına alınması için kendilerinden açık vadeli bonolar alındığını, yeni çıkan yönetmelik ile müvekkilinin Ankara Servisçiler Odası'na kaydolduğunu, M. T.yle ilişkisinin yasal zorunluluk nedeniyle kesildiğini ileri sürerek, toplam bedeli 120.000.000 lira olan iki adet bonodan dolayı borçlu bulunmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili; müvekkili H.nin davacıdan senet almadığmı, herhangi bir ilişkisi bulunmadığını, müvekkili A.nın ise davacıya senet karşılığı her biri 40.000.000 lira bedelli 3 adet bono aldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, fırma adına komisyon karşılığı sözleşme yapan araç sahiplerinden taşımanın aksamaması için teminat senedi alındığı ve bir sonraki yıl birlikte çalışılacağı düşüncesiyle, öğretim yılı sonunda iade edilmediği, senet alındığına dair belge tanzim edilmediği ve bu hususların teamül haline geldiği, bu durumda davanın subut bulduğu gerekçesiyle kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir. Dava, menfı tespit istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin davalının işlettiği fırma adına minibüsünü ilkokul servisi olarak çalıştırdığını, ancak servis sırasında meydana gelebilecek zararlar ve komisyon borcunun güvencesi olarak davalı yana bonolar verdiğini ileri sürerek, söz konusu bonolardan dolayı borçlu bulunmadığının tespiti isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili, taraflar arasında bir taşıma ilişkisi bulunmadığını, bonoların borç para karşılığı verildiğini savunmuştur.
HUMK'nun 288 vd. maddeleri uyarınca, hukuki ilişkinin ancak yazılı kanıtla kanıtlanabileceği ve karşı tarafın açık muvafakatı olmadıkça bu hususta tanık dinlenemeyeceği öngörülmüştür. Bunun yanında yine aynı kanunun 290. maddesinde, senede bağlı her çeşit iddiaya karşı def'i olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin de, ancak senetle kanıtlanabileceği düzenlenmiştir.
Somut olaya gelince, davacı yan, taraflar arasında bir taşıma ilişkisi olduğuna dair yazılı bir kanıt ibraz etmemiş, davalı yan da, taşıma ilişkisini inkar ettiği gibi, bu konuda tanık dinletilmesine de, muvafakat etmemiştir.
Kaldı ki, taşıma ilişkisi kanıtlansa bile, dava konusu bonoların teminat karşılığı verildiği yalnız yazılı kanıtla kanıtlanabilir.
Emsal gösterilen kararda taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunduğu ve söz konusu sözleşmede teminat senedi olduğu iddia edilen senetlerin bedeline denk miktarda teminat senedi verileceğinin yazılı bulunduğu tespit edilmiş olmasına göre, iş bu dosyaya emsal teşkil ettiği de, kabul edilemez.
Bu durumda mahkemece, davacının iddiasını yazılı kanıtla kanıtlamamış olmasına ve kanıt listesinde her türlü yasal delile dayanmış bulunmasına göre, HUMK'nun 337 vd. maddeleri uyarınca, davacı yana yemin teklif etme hakkı hatırlatılmak ve sonucuna göre hüküm kurulmak gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çeyrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki tutanak ve kanıtlara, temyiz dilekçesinde ileri sürülen hükme etkili itirazların Yargıtay 11. Dairesi'nin 1.2.1999 tarih ve 1998/9018 E., 1999/289 K, sayılı ilamında ayn ayn ele alınıp cevaplandırılmış bulunmasına ve özellikle davacı tarafça dava dilekçesinde yazılı taşıma sözleşmesinin varlığının iddia edilmiş olmasına göre, Hukuk Genel Kurulu'nca de benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 23.2.2000 tarihinde, oybirliği ile karar verildi.


T.C. YARGITAY
12.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/13297
Karar: 2005/17545
Karar Tarihi: 20.09.2005
ÖZET : Alacaklı vekilinin İcra Mahkemesine verdiği cevap dilekçesinde takip dayanağı senedin taraflar arasındaki sözleşme kapsamında alındığını açıkça beyan ettiği anlaşılmaktadır.Bu durumda, dayanak belgenin yukarıda açıklanan nedenle T.T.K.'nun 688/2.maddesinde öngörülen mücerret borç ikrarını içermediği tespit edilmiş olup, mahkeme gerekçesinde de kabul edildiği gibi tarafların sözleşme doğrultusunda edimlerini yerine getirip getirmediğinin ve dolayısı ile alacağın tahsil edilip edilmeyeceğinin yargılamayı gerektirmesi nedeniyle Mahkemece, İ.İ.K.nun 170/a-2.maddesi gereğince itiraz kabul edilerek takibin iptaline karar verilmesi gerekir.
(6762 S. K. m. 688/2) (2004 S. K. m. 170/a-2)
Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Alacaklı Cengiz vekili tarafından borçlu hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine geçilmiş ve örnek 163 nolu ödeme emri adı geçene 26.07.2003 tarihinde tebliğ edilmiştir. Borçlu vekili yasal süresinde icra mahkemesine başvurarak takip dayanağı senedin taraflar arasındaki Müstahsil Satış Sözleşmesi nedeniyle verildiğini, teminat senedi olduğunu ve borçlunun sözleşme uyarınca edimlerini yerini getirmemesi nedeniyle senedin bedelsiz kaldığını belirterek takibin iptaline karar verilmesinin talep etmiştir.
Dosyaya sunulan 27.01.2003 tarihli sözleşmenin taraflar arasında düzenlendiği ve alacaklının belge altındaki imzaya karşı çıkmadığı görülmektedir. Alacaklı vekilinin İcra Mahkemesine verdiği cevap dilekçesinde takip dayanağı senedin taraflar arasındaki sözleşme kapsamında alındığını açıkça beyan ettiği anlaşılmaktadır.Bu durumda, dayanak belgenin yukarıda açıklanan nedenle T.T.K.'nun 688/2.maddesinde öngörülen mücerret borç ikrarını içermediği tespit edilmiş olup, mahkeme gerekçesinde de kabul edildiği gibi tarafların sözleşme doğrultusunda edimlerini yerine getirip getirmediğinin ve dolayısı ile alacağın tahsil edilip edilmeyeceğinin yargılamayı gerektirmesi nedeniyle Mahkemece, İ.İ.K.nun 170/a-2.maddesi gereğince itiraz kabul edilerek takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir
Sonuç: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 20.09.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.