Mesajı Okuyun
Old 19-04-2007, 15:33   #40
Av.Nazlı Yolaç

 
Varsayılan

Bu konu hakkında düşüncem, davacının tazminat talebinde bulunmasının yanlış olduğu yönünde.
Öncelikle davacını izlemesi gereken yol ne olabilirdi buna değinmek istiyorum. Tüketicinin Koruması Hakkında Kanunun 4. maddesinde, tüketicinin ayıplı mallarla ilgili hakları sayılmakta. Bu düzenlemeye göre, tüketiciye, satıcı tarafından herhangi bir ayıplı mal verilmiş olması halinde, tüketici malın teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde maldaki ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlü tutuluyor ve bu ayıba dayanarak üç seçimlik haktan birisini kullanabilme hakkı tanınıyor. Buna göre; kendisine ayıplı mal satılan tüketici, ya parasının iade edilmesi şartıyla ayıplı malı geri vererek sözleşmeden dönebiliyor, ya aynı malın ayıpsız olan başka bir tanesinin kendisine verilmesini isteyebiliyor ya da malın kendisinde kalmasını ancak maldaki ayıp oranında bedel indirimi yapılmasını veya maldaki ayıbın giderilmesini isteyebiliyor.
Tüketici bu seçimlik haklarından başka tazminat hakkı da bulunuyor. Ancak tazminat istenebilmesi için ölüm veya yaralanma nedeniyle kişilerde veya kullanımdaki diğer mallarda bir zarara yol açmış olması gerekiyor maldaki bu ayıbın. O zaman tüketicinin ayrıca tazminat isteme hakkı da bulunuyor.
Tüketici ayıplı malla ilgili bu seçimlik haklarından birinin uygulanmasını satıcıya bildirdiği halde, satıcı bunu kabul etmiyorsa, ve değeri yaklaşık 800.-YTL’nin (bu sene için tam değer 792,12.-YTL) altında kalan mallar için Tüketici Hakem Heyetine başvurmak zorunluluğu var. Tüketici Hakem Heyetinin kararları, mahkeme kararı gibi icra edilme yeterliliğinde. Ancak bu karara karşı tarafların 15 gün içinde Tüketici Mahkemesinde itiraz hakları var. Eğer ayıplı malın değeri 800.-YTL’den fazla ise doğrudan Tüketici Mahkemesinde dava edilebiliyor.
Damacanadaki sakız konusuna dönersek, damacana içindeki sakız nedeniyle ayıplı mal satılan tüketicinin bu seçimlik haklarından birisini kullanarak malın yenisi ile değişimi veya bedelinin iadesi haklarından birisini satıcıdan istemesi, eğer satıcı buna yanaşmıyorsa, Tüketici Hakem Heyetine başvurması gerekiyordu. Ayrıca mahkeme kararında belirtildiği gibi, bu malın hiç kullanılmamış olması nedeniyle bir zararın doğması söz konusu olmadığından tazminat talebinde haklı değil bence de.
Ama bu kadar önemli bir konuda "satıcıya uygulanacak başka bir yaptırım yok mu?" Diye düşününce de içimize sinmiyor tabii ki. Bir su damacanasının içine dolum sırasında çiğnenmiş bir sakız girebiliyorsa, gözle görünen veya görünmeyen başka bir çok şey de girebilir. Dolayısıyla dolum yapan üreticinin koşullarının hijyenik olmadığı, üretim koşullarının yasa ve yönetmeliklere uygun olmadığı anlaşılıyor. Bu nedenle, bu suyun üreticisinin cezalandırılması mutlaka gerekir. Ancak bu cezalandırma, bir başka arkadaşımızın da değindiği gibi kamu otoritesi tarafından yapılır, bireylerin manevi tazminat davaları ile değil.
Gıda türlerinde kontrol ve denetim yetkisi konusunda kamu otoriteleri arasında görev kargaşası varmış gibi görünüyor. Yani gıda ve insan sağlığı ile ilgili konularda denetim ve kontrolünde, belediyeler, sağlık müdürlükleri ve tarım müdürlükleri kendilerini yetkili buluyorlar. Kontrol ve Denetim yetkisi konusunda böyle bir kargaşa olsa da para cezası verme yetkisinin kimde olduğu konusunda tartışılan bir husus yok. Bu tür durumlarda ceza verme yetkisi Tarım Müdürlüklerinde.
Özellikle sularla ilgili konularda yetki karmaşası daha fazla, zira üretim, ambalajlama ve satışla ilgili kuralları belirleme yetkisi Sağlık Bakanlığı’nda yasal olarak. Ancak ceza verme yetkisi Tarım Müdürlüklerinde.
Yine konuya dönersek, su damacanasının içinde çiğnenmiş sakız veya herhangi bir başka yabancı maddenin bulunması halinde üreticisine verilecek ceza, 5179 sayılı GIDALARIN ÜRETİMİ, TÜKETİMİ VE DENETLENMESİNE DAİR KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ HAKKINDA KANUNun 18. maddesine aykırı davrananlara üç aydan altı aya kadar hapis ve beşmilyar liradan yirmimilyar liraya kadar ağır para cezası verilmesi ve mallara da el konulması öngörülüyor. Ancak para cezasının Tarım İl Müdürlüğü tarafından verilmesi gerekiyor.
İşte bu nedenle, böyle durumlarla karşılaşıldığında yapılması gereken, Tarım Müdürlüğü’ne ihbar ve şikayette bulunmak ve bu şekilde üretim yapan firmanın da yetkililerinin de cezalandırılmasını, malların toplanmasını, hatta üretimin durdurulmasını sağlamaktır.
Maddi/manevi tazminat davalarında amaç davalıyı cezalandırmak değil, davacının zararını tazmin etmektir. Dolayısıyla da tazminata hükmedilmesi için davacının uğradığı bir zararın olması gerekir.
Bu nedenle mahkemenin kararına katılıyorum. Böyle bir durumla karşılaştığında tüketicinin, Tüketici Hakem Heyeti ile gıda türü bir mal söz konusu ise Tarım Müdürlüğü’ne başvurması ve bu şekilde hak araması gerektiğini düşünüyorum.
Saygılarımla,